Kaliteyle ve Savunmayla Gelen Şampiyonluk
Yazıları normalde Salı yayınlıyoruz ancak, Salı günü şampiyonun netleşme ihtimali sebebiyle, bugüne bırakmak istedim. İyi ki de bırakmışız, çünkü Galatasaray, maçın başlama düdüğünden bitiş düdüğüne kadar; şampiyon gibi, çok dominant bir oyunla ve de şampiyonluğu ilan etti. Normalde son haftalarda oyun kalitesi çok önemsenmez ama Galatasaray özellikle Beşiktaş maçından sonra, neredeyse rakiplere hiç pozisyon vermeden, sadece 1 gol yedi, onu da şampiyonluğunu ilan ettiği maçta kalesinde gördü... Bu konsantrasyon ve Karagümrük & Beşiktaş sekanslarından bu denli güçlü çıkmak, azımsanacak bir durum değil. Ligin geneline bakarsak da kamuoyundaki algının aksine, Galatasaray’ın savunma performansının, şampiyonluktaki faktörlerde hücumun önünde yer aldığını söylersek, yanlış bir argüman olmaz diye düşünüyorum. 34 lig maçında yenilen 27 gol, her sezon görülecek bir istatistik değil. Ancak başlıktaki sıralamada ‘kalite’ sebepsiz yere birinci sırada değil. Futbolda kalitenin önemini bir kez daha net bir şekilde gözlemlediğimiz bir sezon oldu. Savunma yaparken de hücum yaparken de kalite olmazsa, performans ve form ile bir yere kadar ilerleyebiliyorsunuz. Futboldaki kalite faktörünü bence artık, insan sağlığı önemini anlatmak için kullanılan “1” aforizmasına benzetebiliriz. Futboldaki diğer tüm faktörler, o örnekte hocanın tahtaya yazdığı “0”lar aslında. Kalite ise, en başta olan “1”. Çünkü karar verici anlarda mutlaka kaliteye ihtiyaç duyuluyor. Galatasaray’ın transferlerinde bu kaliteyi çoğunlukla gördük. Tabii ki tüm takım kaliteli oyunculardan ya da görev adamlarından oluşamaz ama kritik anlarda belirleyici olacak, özellikle takımın iskeletinde mutlaka kalite yer almalı. Örnek; Muslera, Nelsson, Torreira, Icardi… Böyle bir iskeletin olunca, hele bir de en büyük rakibin en kaliteli oyuncusunu sezonun %70’inde oynatmadığında ister istemez şampiyon oluyorsun. Tebrikler Galatasaray…
Haberin Devamı ›
Hayal Kırıklığı Boston Celtics
Haberin Devamı ›
Boston Miami serisinde, nasıl Miami 3-0 öne geçtiğinde bu serinin bittiği düşünüldüyse, 3-3’e geldiğinde de Boston’ın evinde, 0-3’ten geri dönen ilk takım olacağı düşünüldü. Buna TD Garden’ın atmosferini bir Doğu Finali’nde yaşamış biri olarak ben de dahilim. Takımın çekirdek ekibi, çok uzun yıllardır beraber oynuyor ve bu seviyeleri tecrübe ediyor. Bu sene başında takımla beraber büyüyen Udoka’nın takımdan sportif sebeplerden bağımsız bir şekilde gönderilmesi mutlaka olumsuz anlamda etki yapmıştır. Ancak takımın kalitesiyle, sezonu da iyi bir yerde bitirerek, evinde Doğu Finali 7.maçına kadar gelindi. Buradaki hayal kırıklığı kelimesini seçmemin sebebi maçın kaybedilmiş olmasından ziyade, nasıl kaybedilmiş olduğuyla alakalı. Yaklaşık 12 yıl boyunca yarı-profesyonel basketbol oynamış bir insan olarak, maçların çok az marjlarla kazanılıp, kaybedileceğini çok erken yaşta öğrendim. Ama bu öyle bir maç değil, 7.maçta, evinde Doğu Finali’nde, %21.4 ile üçlük atamazsın ya da süperstarın (!) 14 sayı atamaz. En skorerin 19 sayıyla ve %34 şut yüzdesi ile Jaylen Brown olamaz. Sadece bu maç değil, bu seride birkaç maçta bu mental çöküşü gördük. Bu son maç artık gösterdi ki, Boston için yeniden yapılanma zamanı, bu takımın mental seviyesi şampiyonluk için maalesef yeterli değil. Yeniden yapılanma için de Tatum’un “free agent” olacağı 2025 yazını beklemek durumundalar gibi gözüküyor. Buradan nasıl devam edecekler seneye merak takip edeceğim.
Haberin Devamı ›
GOAT Tartışması
16 Mayıs’taki yazımda GOAT tartışmasındaki durumumu aktarmıştım, oradaki “eğer” durumu artık geçerli olmadığına göre, Jordan’ı vicdanım rahat bir şekilde, kendi içimde GOAT ilan edebilirim. Benim için hep oydu ancak 38 yaşındaki Lebron’un son kalkışmasına büyük bir saygı duyarak, aynı Messi’nin geçen sene dünya kupasında yaptığı gibi, NBA şampiyonu olup, tartışmayı bitirebilir diye düşünmüştüm. Olmadı. Kral’a saygılar ama biz Majesteleriyle devam…