Tenis ve futbolda zafere koşan İspanya

Abone Ol Google News

Yıllardır sporun içinde olan ve  özellikle de futbol, basketbol ve tenise ilgisi yoğun birisi olarak 14 Temmuz 2024’de de İspanya’nın yerine Türkiye’nin olmasını çok isterdim..

Haberin Devamı

İspanyollar belki geçmişte bunun gibi çok büyük başarılar elde etti ama aynı gün Nadal’ın tahtına konan Alcaraz’ın ezici bir üstünlükle tenisin taçsız kralı Djokoviç’i sahadan silerek Wimbeldon Şampiyonluğuna ulaşması ve akşam saatlerinde bu kez futbolun beşiği İngiltere’yi sahadan silen İspanyol futbolcular ile Avrupa Şampiyonluğunu kazanmaları…

Bir an gözünüzü kapatın ve düşünün Türkiye’nin bu seviyede bir başarıyı hem de aynı gün kazanmasını sanırım günlerce bunu kutlardık..

Peki İspanyollar bunu başardı.. sadece futbol, tenis değil basketbol, voleybol, formula , bisiklet gibi bir çok branşta dünyanın en başarılı ülkeleri arasında nasıl yer aldı?

Biz de ise yıllardır ağzından düşürmediği ‘dünyada bir numara olacak tenisçileri yetiştirmek için strateji oluşturdum, bu strateji benden sonra da devam edecek’ diyerek  20 yıldır Türk tenisini bir arpa boyu ileriye götüremeyen mevcut Tenis Federasyonu Başkanı’nın masallarını dinliyoruz. 

Haberin Devamı

Bu arada işin ilginç yanı bu stratejinin ne olduğunu bilen tek bir kişi görmedim, Federasyon sitesinde de mercekle aradım ki böyle bir şeye de rastlamadım.

Şimdi erkeklerde İspanya’da ilk 100 içersinde dünya bir numarası Alcaraz ile 7 İspanyol tenisçi varken Türkiye’nin ilk 100 içersinde tek bir sporcusu bulunmadığı gibi 100-200 arasında bile tek erkek oyuncumuz yok.

Sıralamada en üstte tek bir oyuncumuz ( Ergi Kırkın/ 260) ve 400-500’lerde ise 3 tenisçimiz bulunmaktadır. Bunun dışında profesyonel tenis de mücadele eden 2-3 tenisçimiz ( ki bu sporcularımız turnuva masrafları için yazları tatil yerlerinde özel ders vermek zorunda kalıyorlar) daha var sıralama da çok geride olmalarına karşın patinaj yaparak  sistemde kalmaya çalışıyorlar. Ülkemizde çok büyük potansiyel olmasına karşın tenis de niçin başarılı olamadığımızı iyi tespit etmeliyiz.

Tüm tenis kulüpleri, tenis akademilerinin çok büyük ekonomik gelirleri varken, bugün tenis antrenörlerinin iyi seviyede kazandıkları, tenis malzemeleri satan tenis mağazalarının büyük kazançlar elde ettiği ülkemizde neden hala Türk tenisçilerinin para kazanacakları bir sistem olmadığını tartışmalıyız.

Herkesin büyük paralar kazandığı bu sistemde para kazanamayan tek kesim sporcuların olduğu gerçeği ile karşı karşıyayız. Bugün 17-24 yaş arası tenis de profesyonel tenis yerine niçin tenisi bıraktıkları veya Amerika’ya gittiklerini iyi analiz etmeliyiz.

Bu sistem değişmezse gelecek 10 yılın bugünden daha başarısız olacağımız çok açık bir şekilde ortada gözükmektedir. Türk tenisinde bir kuşağın yok edildiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. 

Dünyanın en çok turnuvasını yaptığını söyleyen Tenis Federasyonu Başkanı işini tenisin turizmine değil de bu soruların cevabına ayırması gerekir.

Bu sistemle Türkiye’nin uzaya gitmesinin tenis de dünya 1 numaralarını çıkarmaktan daha mümkün olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. 

Başarısız federasyon başkanlarına mahkum olduğumuz en iyi örnek tartışmasız Tenis Federasyonu’dur.

Haberin Devamı

Geçmişte benim de görev yaptığım Sportif Değerlendirme ve Geliştirme Kurulu’nun amacı da işte testiye su getiren ile testiyi kıran federasyonları ayırabilmesidir.

Maalesef bu kadar büyük bir potansiyeli olan tenis de testi çoktan kırıldı.

Sporda İspanya Modeli

Geçmişte zaman zaman İspanya’nın sporda kurduğu sistemi anlatmaya çalışırım.

İspanya sporunun dönüm tarihini anlamak için 1992 Barcelona Oyunları bir anahtardır.

İspanyollar ev sahibi oldukları Barselona Oyunlarına hazırlanmak için 1988 yılında ‘ADO 92 Planı’nı hayata soktular..

Bu planın ana hatlarını paylaşmak istiyorum:

-1992 BARCELONA-
Barcelona'da 1992'de düzenlenen olimpiyatlar, ilk kez bu en büyük spor organizasyonuna evsahipliği yapan İspanya'nın sportif başarısı açısından dönüm noktası oldu.

İspanya, Barcelona'daki olimpiyatlar için yeni planlar ve programlar hazırladı. Bu programların en önemlisi olan ADO 92 programı İspanyol atletlerin tarihi bir başarıya imza atmasını sağladı. Olimpik Sporlar Birliği programı olan ADO 92, 1988'de hayata geçirildi.

Program çerçevesinde İspanyol spor tarihinde ilk kez özel sponsorlarla anlaşıldı ve olimpiyatlara katılımda maddi engellerin aşılması çok kolay hale getirildi. ADO 92, sponsorlardan gelen parayla her federasyon için ekonomik ek kaynak yarattı.

İspanya, 1992 Olimpiyatlarına 28 dalda katıldı ve 28 dal için ayrı sponsorlarla anlaşma imzalandı, ancak sponsorlara maddi destek verme fikrinin çekici hale getirilmesi gerekiyordu ve bu aşamada devreye İspanya Radyo ve Televizyon Kurumu (TVE) sokuldu.

TVE, yapılan özel anlaşma gereğince İspanyol spor federasyonlarına sponsor olan firmalara reklamda özel indirimler sağladı ve gereken sponsorlar kısa sürede bulundu. Bunun dışında hükümet de olimpiyat için maddi destek sağladı.

-SPORTİF YAPININ GÜÇLENDİRİLMESİ-
Daha sonra ADO 92 programı çerçevesinde sportif yapının güçlendirilmesine başlandı. İspanya açısından sorun, yıllık bütçenin sponsorlar aracılığıyla artırılıp federasyonlara aktarılması değil, bu kaynakların her branşta en iyi atletlerin yetiştirilmesine yöneltilmesiydi.

Olimpiyat komitesi, federasyon yetkilileriyle eksiklerin belirlenmesi için çalışmalar yapıldı. ADO 92, çerçevesinde sporculara ihtiyaçları için yıllık yardımda bulunulmasına karar verildi. Altyapı ve tesisleşmede eksikler belirlenerek çok sayıda tesis inşa edildi. Her dalda en gelişmiş tekniklerin kullanılması sağlandı. En iyi teknik adam ve antrenörlerle anlaşmak için çaba harcandı. İspanya'da ve yurt dışındaki müsabakalara katılan sporculara maddi yardımda bulunuldu.

ADO 92 çerçevesinde, 1989'da 900 sporcuya maddi destek sağlandı. Yıllık testlerin ardından 268 sporcu belirlendi ve İspanya bu sporcularla Barcelona Olimpiyatlarına katıldı.

İspanya tüm bu çalışma ve yatırımın karşılığını olimpiyatlarda aldı. Daha önceki olimpiyat oyunlarında toplam 4 altın, 12 gümüş ve 10 bronz olmak üzere toplam 26 madalya kazanan İspanyol sporcular, 1992'de 13 altın, 7 gümüş ve 2 bronz olmak üzere toplam 22 madalya kazanarak inanılmaz bir başarı sergiledi. Paralimpik oyunlarında büyük başarı gösteren İspanyol sporcular da, 34'ü altın 107 madalya kazandı.

İspanyollar, Barcelona Olimpiyatlarında 12 farklı dalda (atletizm, boks, bisiklet, futbol, cimnastik, çim hokeyi, judo, yüzme, su topu, tenis, okçuluk ve yelken) madalya elde etti.

İspanya, ADO sistemini olimpiyatlardan sonra da sürdürdü ve orta-uzun vadeli amaçlara sahip, kamu ve özel sektöre ait kaynakların maddi desteğine dayanan bu planın uygulanması devam etti.
İspanyol hükümetinin desteklediği ADO planı, yıllar içinde liseler, üniversiteler ve kamu kurumlarına da yayıldı. Özellikle lise ve üniversitelerde spor eğitimine yatırım yapıldı. Şu an büyük başarılar kazanan sporcuların oluşturduğu nesil, daha iyi beslenmeyle, mükemmel spor tesislerinden faydalanarak bu hale geldi.

Program çerçevesinde sporcular için özel beslenme programları oluşturuldu ve bunun sonucunda daha uzun boylu ve güçlü sporcular yetiştirildi.

Kısa vadeli planların yerini uzun vadeli planların almasıyla yakalanan sportif başarı, 20 yıllık bir planlamanın ürünü oldu.

-GENÇLERE YATIRIM-
ADO, özellikle genç sporcuları destekliyor. Gençlere yapılan bu yatırım sayesinde takım sporlarında aynı sporcular yıllarca birlikte oynama şansı elde ediyor ve birbirlerini daha yakından tanıyorlar.

İspanya'nın şampiyonluklara ambargo koyan futbol ve basketbol takımları birkaç yıldır aynı oyunculardan oluşuyor ve bu oyuncular takım olarak nasıl oynayacaklarını iyi biliyor.
Bu oyuncuların büyük bölümü iş arkadaşı olmaktan çıkarak dost haline geliyor ve takımda iyi bir kimyanın oluşturulması başarıyı getiriyor.

-FUTBOL VE ANTRENÖRLER-

Son 30 yıla damgasını vuran İspanya futbolunda bu büyük  başarıya sağlayan ilk neden olarak, eğitim, planlama ve çalışma sayesinde çok yetenekli bir neslin çıkması gösteriliyor.

İspanya Birinci Futbol Ligi'nde forma giyen futbolcuların yüzde 77'si İspanya vatandaşı. Bu oran diğer Avrupa ülkelerinde bu kadar yüksek değil. Örneğin İngiltere Premier League'deki futbolcuların sadece yüzde 40'ı İngiltere vatandaşı.

Futbolda oyuncular kadar antrenörlerin eğitimine de önem veren bir ülke haline gelen İspanya, UEFA A ya da Pro lisansına sahip olan antrenör sayısı açısından birinci sırada ve rakipsiz durumda.

Haberin Devamı

Bu lisanslara sahip teknik adamlar, yıllardır gençleri İspanya futbolunun geleneksel özelliklerine göre eğitiyor. 1992'den sonra İspanya milli futbol takımlarının çok güçlendiği ve etkin bir oyun ortaya koyduğu, ilk kez 2010'da kazandıkları dünya kupasında ile dün kazandıkları Avrupa Şampiyonluğu’nun sinyalini önceden verdikleri görülüyor. 

 

YORUM YAZ