‘Meler depreminde’ suçlu kim?
Türk futbolunda yaşanan ‘Meler depremi’ sonrası yaklaşımlarla 11 ili kapsayan ‘yüzyılın depremi’ arasında ki yaklaşımlar arasında tıpa tıp benzerlikler görüyorum..
Haberin Devamı ›
‘Yüzyılın Depremi’nde aylarca ‘suçlu kim’ tartışması yaptık; şimdi de ‘Meler depremi’ sonrası hararetli bir şekilde ‘suçlu kim’ tartışması yapıyoruz.
Tabii kimse de üzerine afiyet suçu üzerine almıyor. Herkes suçu birbirinin üzerine atmak da ne kadar da maharetli olduklarını görüyoruz.
Halbuki hem yüzyılın depremine hem de ‘Meler depremine’ bir gün de gelmedik.
40-50 yıla yayılan kuralsız yapılaşma, derelerin ve dere yollarının yanına hatta içine yapılmış evlerin yıkılması ile sürekli dövülerek şekil alan Türk futbolunda bütçeleri tahta barakaya dönmüş kulüplerin 20-25 yıldır solunum cihazıyla ırmak da dizginsiz yüzdürülmeye çalıştırıldığı sevgi ve gerçek rekabetin yerini nefret sosunun hakimiyet kurduğu bu futbol iklimine bir günde gelmedik elbette.
Gerek Yüzyılın depremi ile ilgili gerekse de Meler depremi ertesinde yapılan tartışmaları dinlerken sistemi değil de kişiler üzerinden herkes birbirini suçlarken benim aklımda hala ‘suçlu kim’ sorusunun cevabını bulamadım.
Haberin Devamı ›
Kadı Karakuşi ve kısa boylu boyacı
Ben de bunun üzerine her zaman sıkıştığımda başvurduğum, verdiği ipe sapa gelmez hükümlerle ünü bugünlere kadar uzanan Karakuş isimli Kadı’nın kararlarına baktım ve kendi adıma Türk futbolunu bu kaosa sürükleyen kişiyi buldum!
Buyrun hep beraber okuyalım ve suçluyu bulalım..
Hırsız gece gireceği evin keşfini yapmış, oradan girerim, buradan girerim derken balkonda karar kılmış...
Karanlık basınca yağmur borusuna tutuna tutuna balkona çıkmış, iki adım atsa içeri girecek, lakin korkuluğu tutmuş elinde kalmış, aşağı düşmüş, ayağını kırmış... Kadı Karakuş’a koşmuş:
“Kadı efendi, soyacağım eve girmek isterken, balkonun korkuluğu kırıldı, düştüm, ayağımı kırdım, ev sahibinden davacıyım!”
Kadı bile şaşırmış:
"Niye, ev sahibinin günahı ne?"
"Balkonu çürük yaptırdığı için, düştüm ayağımı kırdım!"
"Sen de evi soymak için girmek üzereymişsin...”
“Onun cezası başka!” Karakuş’un da aklı yatmış, ev sahibini çağırmış:
“Niçin balkonun korkuluğunu çürük yaptırdın, adam düşmüş ayağını kırmış!”
Ev sahibi boynunu bükmüş:
“Balkonu ben yapmadım ki, marangoz yaptı, kabahat onun!”
Marangoz çağrılmış, o da kendisini savunmuş:
“Kadı efendi, ben balkonu yaparken, sokaktan yeşil feraceli bir kadın geçiyordu, ona dalmışım, o kadar güzel yeşildi ki! Demek ona bakarken çiviyi boşa çakmışım, korkuluk kırılmış!”
Kadı, marangozun bu savunmasını da geçerli bulmuş, mübaşire bağırmış:
“Yeşil feraceli kadını bulup getirin!” Kadın gelmiş, kadı efendi çıkışmış:
“Be hatun, niçin o kadar göz alıcı ferace takıyorsun, senin feracenin rengi marangozun gözünü almış, kaza olmuş!”
Kadın da kendisini savunmuş:
“Kadı efendi, ben feraceyi boyasın diye, boyacıya verdim, o da tutmuş yeşile boyamış, bütün suç boyacının!”
Kadı efendi, boyacıyı çağırtmış:
“Ulan boyacı, niçin hatunların feracesini öylesine göz alıcı yeşile boyuyorsun da, onlar yoldan geçerken balkon yapan marangozların gözlerinin feraceye takılıp, çivileri boşa çakmalarına ve oraya tırmanmaya kalkan hırsızların yere düşerek ayaklarını kırmalarına neden oluyorsun?”
Haberin Devamı ›
Boyacı bir yanıt bulamamış. Karakuş kükremiş:
“Götürüp asın bu boyacıyı...” Boyacıyı götürmüşler. Bir süre sonra cellat gelmiş:
“Kadı efendi, demiş, o boyacının boyu sehpaya uzun geldiğinden kendisini asamıyorum...”
Karakuş:
“Öyleyse, kısa boylu bir boyacı bul, onu as!”