Galatasaray büyüklüğü!
Ligin ortalama takımlarından biri olan Konyaspor karşısında sıradan bir lig müsabakasına çıkan Galatasaray açısından bu maçın hayati önem taşıyan bir karşılaşma olmasının bariz sebepleri vardı. Tek tek açıklayacağım.
Haberin Devamı ›
Konya maçı psikolojik eşikti
Birincisi; bu maç psikolojik bir eşikti. Zira Galatasaray son iki maçta Türkiye Ligi'nin sondan ikincisi Hatay Spor ile Avrupa Ligi'nin son sırasında yer alan Dinamo Kiev karşısında bariz savunma hatalarından kaynaklanan goller nedeniyle berabere kalmıştı. Dolayısıyla bu sonuçlarla sahip olduğu bazı avantajları yitirmişti. Bu da Sarı-Kırmızılı takımın savunma zaaflarına yönelik birçok eleştiriyi beraberinde getirmişti. Özellikle de takım savunması konusunda... Doğru ve haklı eleştirilerdi bunlar. Ancak bunun takım üzerinde son derece olumsuz ve yıkıcı etkiler yarattığını, hatta özgüven kaybına yol açtığını da burada belirtmek isterim. Bilhassa Muslera'ya yönelik eleştirilerde...
Skor yükünün yüzde 72'si yok!
İkincisi; geçen yıl elde edilen şampiyonlukta katkısı olan oyunculara bir göz atalım:
Haberin Devamı ›
İcardi: 34 maç, 25 gol, 8 asist.
Zaha: 30 maç, 9 gol, 3 asist.
Ziyech: 18 maç, 6 gol, 3 asist.
Kerem Aktürkoğlu: 37 maç, 12 gol, 6 asist.
Bu dört oyuncu geçen yıl atılan 92 golün yüzde 72'sine direkt katkı yapmış ve bu sezon yoklar! Yerleri de doldurulamamış. Ve buna rağmen Galatasaray, Fenerbahçe'nin 9 puan üzerinde; en azından bu günlük!
Barış ve Yunus sürmenaj oldu
Üçüncüsü; geçen yıl skor açısından şampiyonluğa katkı yapan oyunculara ilaveten, en az onlar kadar şampiyonlukta pay sahibi olan Nelsson, Kerem Demirbay ve Berkan gibi birinci sınıf oyunculardan bu sezon verim alınamaması...
Dördüncüsü; gerek enerjileriyle gerekse skora olan katkılarıyla takımın dinamosu görevini üstlenen Barış Alper ile Yunus Akgün'ün yoğun maç trafiği ve alternatiflerinin olmaması nedeniyle sürmenaj olmaları...
Beşincisi; takımın neredeyse her şeyi Gabriel Sara'nın bir aylık yokluğu (Yukarıdaki eksiklere ilave edilebilir).
Erden Timur'un yeri dolmadı
Altıncısı; kadro planlaması işlerinin bu konuda sıfır bilgiye, görgüye ve vizyona sahip adamlara teslim edilmesi ve onların öngörüsüzlüğünün, kendi aralarındaki iç çekişmelerin takımı dumura uğratması...
Yedincisi; dağılan takımı toparlayacak ve dışarıdan yapılan saldırılara göğsünü siper edecek bir yönetici profilinin olmaması. Bahsettiğim elbette Erden Timur ama bu yönetim kurulu ve başkan var olduğu müddetçe Erden Bey'in olmayacağı kesin! Lakin, en azından onun görevini az da olsa yerine getirebilecek, misal; Adnan Polat, hatta Abdürrahim Albayrak gibi bir figürün olmaması...
Sekizincisi; bu takımın eksiklerinin sezon başından beri belli olmasına rağmen, yönetimin bu konuda en ufak bir hazırlığının dahi olmaması ve hala fırsat transferi gibi safsataların peşinden koşulması...
Dokuzuncusu; iç ve dış olmak üzere bu kadar ağır saldırı altında olan takıma İkinci Başkan Metin Öztürk dışında hiçbir yöneticinin sahip çıkmaması ve takımdan daha fazla dağılma potansiyeli olan Okan Buruk'a bu işlerin havale edilmesi...
Haberin Devamı ›
Tarihsel bir miras: Büyüklük!
Onuncusu; bütün bu şartlar altında son haftaların en diri takımlarından biri olan Konyaspor karşısında Galatasaray'ın gol yeme sendromunu yaşamasının doğal olması, hatta Okan Buruk'un takımın öz güvenini yeniden kazanması açısından sadece bu olguya önem vermesi...
On birincisi; hakem heyeti diyeceğim ama artık demek istemiyorum! Galatasaray'ın attığı ikinci golün neden iptal edildiğini asla anlayamayacağım. 40 yıllık spor adamlığım ve yazarlığımda böyle skandal bir karar görmedim, bundan sonra da göreceğimi sanmıyorum.
On ikincisi; Galatasaray'ın bu maçtaki bir puan kaybı ligin bundan sonraki haftaları için çok kritik önem taşıyordu. Sarı-Kırmızılı takım açısından telafisi imkânsız sonuçlar doğuracaktı, Fenerbahçe için ise şampiyonluk mücadelesi için itici güç olacaktı.
Lakin Cim Bom buna izin vermedi. Çünkü bu kadar namüsait şartlara rağmen kulübün genlerine kazınmış kazanma alışkanlığı devreye girdi. Büyük kulüplerin en önemli özelliğidir bu! Büyük kulüpleri büyük yapan da budur: Tarihsel geçmişlerinden miras kalan büyüklükleri! Sarı-Kırmızılı kulüp için bunun adı: Galatasaray Büyüklüğü'dür!