Çare insana yatırım
Meslek hayatım boyunca bıkmadan, usanmadan kullandığım argümandır; insana yatırım yapmak. Çünkü modern toplumların gerisinde kalmamızın en büyük nedenlerinden biridir insana değer vermemek, insan odaklı yatırım yapmamak. Doğa, çevre, diğer canlılar gibi konulara hiç giremiyorum bile! Zira önce sağlıklı bir toplum meydana getirmeliyiz ki, sıra diğerlerine gelsin! İnsan odaklı düşünmemenin en son yansımasını sporda; Paris 2024 Olimpiyat Oyunları’nda gördük. Paris’te yine bize hüsran düştü. Tıpkı daha öncekilerde olduğu gibi. Aslında biz olimpiyatlarda hep başarısızdık. Madalya sayımız 8-10 bandındaydı.
Haberin Devamı ›
Tokyo’dan farkımız karateydi
Güreşte dünyanın tozunu attığımız yıllar hariç bunların biri ya da bazen iki-üç tanesi altın olurdu; o da sıra dışı sporcularımız sayesinde. Bu kez 40 yıl aradan sonra bir altın çıkaramadık; Paris’te üç olimpiyat şampiyonumuz sahne almasına rağmen... Tokyo’yla tek farkımız altın madalya değildi tabii. Tokyo’da alınan 13 madalyanın 4’ü karateydi. Paris’te ise karate yoktu. Breakdance gibi bir saçmalığı olimpiyat programına alıp da karate gibi kadim bir sporu devre dışı bırakmak IOC’nin ayıbı tabii, o ayrı mesele.
Haberin Devamı ›
Gerçek olan şu ki 64.sıradayız!
Paris’in bir farkı ise sporculara sunulan imkanların diğer oyunlara nazaran çok daha fazla olmasıydı. Hemen hemen her şehirde yapılan modern tesisler, 5 yıldızlı kamp merkezleri, olimpik branşlarda da devreye giren sponsorlar Paris öncesi beklentilerimizi yükseltti. Ancak bütün bunlar madalya sayımızın artmasına yetmedi, bilakis daha da iç karartıcı bir tablo ortaya çıktı. Her ne kadar birçok branşta ilk 8’lerde kendimize yer bulduysak, Kuzey Tunçelli, Ersu Şaşma gibi gelecekte madalya adayı genç sporcularımız ortaya çıksa da bütün bunlar Türkiye’nin oyunları 64. sırada bitirdiği gerçeğini değiştirmiyor. Ve sapır sapır dökülen güreş ve atletizm gerçeğini de...
İnsan odaklı düşünmemiz lazım
Evet, kaynaklarımız, tesislerimiz, sponsorlarımız ve potansiyelimiz var ama olmayan nedir? İnsan odaklı düşünmememiz. Sporcuları eğitimli, liyakat sahibi eğitmenlere teslim etmememiz, çağdaş ve bilimsel metotlarla yetiştirmememiz. Çocukları bir yarış atı gibi yetiştirmemiz. Onları, fiziksel ve mental açıdan doğru ve bilinçli şekilde donatmamamız. Çağın gerisinde kalmış, farklı ajandalara sahip, kendilerini dahi eğitememiş insanları sağdan soldan getirdikleri kartvizitlerle alt yapılara, teknik kurullara, federasyon yönetimlerine doldurmamız. Başarısızlığı ve iş bilmezliği arşa çıkmış adamların delege oyunlarıyla, dış müdahalelerle defalarca federasyon başkanı seçilmesi. Adam kayırmanın, torpilin alıp başını gitmesi.
Aklı ve bilimi temel almalıyız
Önce yapmamız gereken bütün bu Orta Doğu tarzındaki yapıyı yıkmamız ve yerine aklı, bilimi, teknolojiyi, liyakati, hakkaniyeti, adaleti ve her şeyden önemlisi insanı temel alan çağdaş bir sistem kurmamız. Amerika’yı yeniden keşfe gerek yok. İleri spor ülkelerine bakalım yeter. Onlar nasıl yaptıysa, biz de yaparız. Yeter ki isteyelim!