Balans bozukluğu
Öyle bir maç ki, ‘‘Çok az şeyin değil hiçbir şeyin olmadığı bir ilk devre.’’ diyecek olduğumuz anda gol geldi ve Beşiktaş soyunma odasına önde girdi. Oysa devre boyu tek ciddi atak Kasımpaşa’dan gelmiş, onu da Mert Günok karşı karşıya pozisyonunda çıkarmıştı. Gerisi nafile bir gayret, bir top kaybetme yarışı! Bu tip maçlar için onca zahmete katlanıp stadyuma gelen taraftarlar kadar devre arasında televizyon kanallarında maçı yorumlamak zorunda olanların da işi zor oluyor. Oynan(a)mayan oyuna anlamlar yüklemek için kafa yorup, dil döküyor insanlar. Kim nerede oynarsa oynasın Beşiktaş’ın balansının bozuk olduğu aşikar! Düşük verimliliği açıklamak ‘’Rafa Silva kanada hapsedildiği için verimli olamıyor.’’ ya da ‘’Semih Kılıçsoy gibi bir ‘saf yeteneği’ oynatmıyor.’’ türü gerekçeler üretildi. Ancak sorunun pozisyon ya da oyuncu değişikliklerinden öte tempo, ritm ve takım bağlarının güçsüzlüğü olduğu ihmal edildi. Ha bir de, her olumsuz sonucun ‘’Hakem kararlarının aleyhte olması!’’ ile açıklanması kolaycılığıyla elbette.
Haberin Devamı ›
Nazire yaptı...
Haberin Devamı ›
‘’İkinci devre farklı şeyler olacak.’’ diye umut edenler açısından oyun başlangıçtaki sıkıcılık seviyesinde ilerliyordu ki, önce Claudio Winck bir önceki maçta Beşiktaş golünü atan Ernest Muci’ye nazire yaparcasına vurdu uzak direğe topu! Ardından ofsayt çizgisini Emirhan Topçu bozdu, Arthur Masuaku baskıdan çıkamadı yetmedi top döndü dolaştı, eğrisi de doğrusuna denk geldi ve Aytaç Kara ikinci golü buldu. Derken Beşiktaş’ta değişiklikler de tempo yükseltmeye yetmedi ve rakip kaleye gitmekte zorlandığı maçta bir gol daha yiyerek, üstelik kendi sahasında kaybetti. Peki şimdi ne olabilir? Epeydir alttan alta işlenen ve böylesi durumlarda ülkeye özgü ilk çözümün olan ‘’Hoca değişikliği!’’ önerileri ortalığı kaplayacaktır. Üstelik geçen sezon onca hoca değişikliğini hatırlamaksızın!..