Vizyonsuz beceriklilik
Galatasaray 2000 yılında Avrupa Kupası’nı kazandığı günlerde Fatih Terim “Bize özgü bir oyun tarzı yaratmak imkansız mı?” diye sormuştu. Aynı yıllarda Mustafa Denizli’de “bu kadar çok yabancı futbolcunun oynadığı bir ülkede bize özgü bir futbol ya da ekol yaratmak kolay değil” dedi.
Haberin Devamı ›
Gerçekten de, Türkiye UEFA üyesi ülkeler içinde yabancı futbolcu sayısı bakımından sadece İngiltere’nin gerisinde. Ancak bu yabancı oyuncuların çok büyük bir bölümü yaşlı ve dolayısıyla son kez iyi bir kontrat yapmak istediklerinden kısa zamanda “Türk tipi” oyun tarzını benimsiyorlar.
Türk tipi oyun tarzı
O zaman, her şeye karşın “bize özgü” bir futbol anlayışı var demek ki. 1970’li yılların ortasında yeni açılmış spor akademilerinin öğrencisiyken Fenerbahçe ve Milli takımın teknik direktörü Sabri Kiraz bize derse gelirdi.
Söylediği özetle şuydu: Yabancılar bizim teknik olduğumuzu söylüyorlar ancak bu doğru değil. Bizim en büyük özelliğimiz fazla top kaybetmek ve topu kazanmak için gereksiz enerji harcamaktır. Tekniksek neden bu kadar top kaybediyoruz?”
Haberin Devamı ›
Günümüze geldiğimizde de aşağı yukarı benzer bir yapı görmekteyiz. Genellikle çevre kontrolü olmayan, topu ileriye doğru becerili bir şekilde taşıma ama üçüncü bölgede vizyonsuz beceriklilik yüzünde seçenek üretmemek ve sık top kayıpları yaşamak...
Skibbe Arda Turan’a ne dedi?
Galatasaray’ın eski teknik direktörlerinden Michael Skibbe bir gün Arda Turan’ı karşısına alıp şöyle der: Arda, dripling yapabilirsin ama bir hedefin olmalı. Koşun bittiğinde ya pas at ya da orta yap.”
Arda “Tamam hocam yapacağım der.” Arda’nın bu uyarıyı İçelleştirip oyununu değiştirerek Avrupa kapısını araladığını kabul edenler var. Ancak seçenek üreterek oynayabilmek futbolun temel taşlarından biri olsa gerek. Arda’nın değişimi de bu gerçeğin altını çizmektedir.
İçinde bulunduğumuz dönem, futbolda seçenekleri çoğaltma ve bu seçenekleri çabuk, hızlı bir şekilde futbol alanına yansıtma dönemidir. Hayatta, futbolda bize hiçbir şeyi göz ardı etmemeyi ve küçük ayrıntıları küçümsememek gerektiğini öğretir.
Çünkü küçük şeyler büyük şeylerden oluştuğu gibi, aslında küçük ayrıntılarda çoğu kez büyük şeyler gizlidir. Böyle bir dönemin gerekleri “vizyonsuz beceriklilikle” yerine getirilemez!