Spor yazarları neden antrenman izlemez?

Abone Ol Google News

Her şey gibi futbolun içindeki ilişkiler de durmadan çok hızlı bir şekilde değişmektedir. Sözgelimi günümüzden yaklaşık olarak 30 yıl önce yazarlar büyük takımların antrenmanlarını izlerlerdi. Oturduğum semt Fulya’ya yakın olduğu için Gordon Milne’in Beşiktaş’a yaptırdığı antrenmanların çoğunu izlerdim. Bu antrenmanların niteliğini ve amacını o günlerde çalıştığım Cumhuriyet gazetesinde yazardım.

Haberin Devamı

Uzmanlık alanı futbol olan bir yazarın büyük takımların antrenmanlarını izlemesi sıradan bir olay değildi. Bir yazarın yazdığı yorumlar başka yazarlar tarafından okunup kendi yorumlarını da katarak kamuoyuna bilgi olarak yansırdı.

Gordon Milne ile tanışmamız…

Bir Beşiktaş-Fenerbahçe derbisinden önce iki takımın son antrenmanlarını izleyip maç önü değerlendirme yapmıştım. Maç günü İnönü Stadı’nın basın tribününde karşılaştığım rahmetli İslam Çupi Ağabeyim, elindeki Cumhuriyet gazetesini göstererek “yine bize yazacak bir şey bırakmamışsın” diyerek gönlümü okşadı.

Gordon Milne’in tercümanı rahmetli Ali Emeç Cumhuriyet gazetesi okurudur hemen hemen bütün yazılarımı İngiliz teknik direktöre tercüme edermiş. Bu sayede Milne benimle tanışmak istemiş, tanıştık, dostluğumuz ilerledi. Antrenmanlardan önce tribünde olduğumu bile kontrol ederdi bazen.

Haberin Devamı

Beşiktaş’ın Altın Yılları adlı kitabım yayıma hazırlandığında Türkiye’den ayrılmıştı. Kitap, ağırlıklı olarak Beşiktaş’ın üç yıl üst üste şampiyon olduğu yıllardan söz eder. İsteğimi kırmayıp kitabıma bir de ön söz yazma inceliğini göstermişti Milne.

Fatih Terim ne dedi?

Yıllar her şeyi değiştiriyor dedim ya 2000’li yıllara doğru gelindiğinde spor yazarları ile kulüp yöneticilerinin arasına kara kedi girdi sanki. Yöneticiler profesyonellik şemsiyesi altına sığınarak antrenmanları basına kapattılar. Oyuncular ve teknik direktörlerle söyleşi yapma isteğini de izne bağladılar. Hatta bu söyleşiler için para talep edenler bile oldu.

Fatih Terim ile bir görüşme yapmak için Florya’ya gittiğimde, antrenman sahasının etrafına duvar çekildiğini gördüğüm, çok garipsedim. Basın mensupları bu duvarın arkasından sahayı gözlüyorlardı. Terim ile görüştüğümde “bu nedir, dünyada duvarlar yıkılırken spor alanının etrafına duvar çekilir mi?” diye sordum, yanıtı oldukça politikti: “Sizin için değil!”

Aziz Yıldırım bizi nasıl karşıladı?

Aynı dönemde yine bir Fenerbahçe-Galatasaray derbisi vardı. O günlerde Fanatik gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni olan Necil Ülgen bizlere takımların antrenmanlarını izleme önerisinde bulundu. Bana Samandra’daki antrenmanları izlemek düştü.

Bir akşam antrenmanını izlemek için Samandra’ya gittiğimizde basın mensupları için uzak bir yere gözetleme kulesi benzeri bir yapı kondurulduğunu gördüm. Çocukluğum Çıldır’da geçtiği için Gürcistan sınırındaki gözetleme kulelerini çok iyi bilirim. Yapı hemen hemen aynıydı, asker nöbet kulesi gibi…

Alex’li Fenerbahçe antrenmanını sahanın öbür kenarında yapıyordu. Akşamın sisi çökmüş neredeyse futbolcuların hiçbiri seçilemiyordu. O arada Aziz Yıldırım ile karşılaştık. Gözetleme kulesini sordum o da politik bir yanıt verdi: “sizin için değil, isterseniz sahanın öbür tarafına dolaşabilirsiniz.” Ancak diğer tarafa geçiş yoktu.

Haberin Devamı

Böyle durumlarda akılıma Cumhuriyet gazetesinin efsane spor müdürü Abdülkadir Yücelman gelir. Büyük takımların muhabirleri kendilerine engel konduğunu Yücelman’a dert yanarken spor yazarlığının başöğretmenlerinden nam-ı diğer Abdül Ağabey “antrenmana gidin, sizi sahaya almadıklarını yazın. Bu da haberdir” derdi. Ben de Yücelman’ın öğrencilerinden biri olarak o gün antrenmanı değil, çevreyi yazdım.

Futbol çoktan beri “alan” ve “zaman” oyunudur

Bu boğucu sıcaklarda kulüpler peş peşe pahalı transferler yapıp sezona hazırlanırken anılara gezinti yapmak da nereden çıktı diyebilirsiniz. Kulüplerin antrenmanını izlemek, okurlara bilgi aktarmak futbolcuların ve teknik direktörlerin çalışmalarının denetlenmesi anlamına gelebilir.

Affınıza sığınarak yazıyorum, futbolda “alan” ve “zaman” duygusunu gazete köşelerine taşıyan ilk insanlardan biriyim. Bugün artık alan ve zamanı iyi değerlendirebilen oyuncular futbolun gözdeleridir.

Bu bağlamda iyi teknik direktörler futbolcularına nasıl alan yaratabileceğini ve futbolcularının o alanları nasıl kullanabileceklerini öğretebilenlerdir. Bu artık öyle standart bir hale geldi ki futbolcular hocalarından alan yaratma çalışmalarını talep eder duruma geldiler. Salt bu yüzden bile büyük takımların antrenmanlarını izlemek, çalıştırıcıların bu konuyu ne kadar önemsediklerini gözlemek isterdim

YORUM YAZ