Çok baş ağrıtır!

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Drogba ve Burak sahada olacak. İki santrfor olarak.
Arkalarında Sneijder...
Ve onun arkasında Hamit-Melo - Selçuk üçlüsü...
Galatasaray %90 böyle oynayacak.
Fatih Terim’in planları son ana kadar değişebilir.
Bu bilinen bir gerçek.
UEFA finalinde antrenman sahasında Arif’in gözlerine baktığı an onun 11’de olmasına karar vermişti Terim.
O an.
UEFA 2008’de her şeyin, dizilişin kadronun vs. nasıl an ve an değiştiği ise net olarak aklımızda.
Terim’i Terim yapan da, bazen beklenmedik yenilgileri getiren de bu tarzdır.
Bütün bunları aklımda tutarak şunu açıklıkla söyeleyebilirim.
Terim’den aldığım izlenim bu. Net olarak söylemedi belki ama söylediklerinden çıkardığım Galatasaray’ın böyle oynayacağı.
4-3-1-2...
Galatasaray bu dizilişle olamasa da bu oyun mantalitesiyle başarılı olabileceğini Antalya maçında gösterdi.
Defanstaki sıkıntılarını orta saha presiyle sıfırlayabileceğini yani...
Antalya maçında görüldü ki Galatasaray’ı orta sahada pasla geçmeye çalışanın başı ağrır.
Bu oyunda iki temel durum önemli. Drogba oyununu değiştirip en azından Sneijder’e Burak’la brlikte yardım etmek zorunda. Tıpkı Hakan Şükür’ün yaptığı gibi. Aksi taktirde Hollandalı daha da geriye çekilmek zorunda kalır. Selçuk’un oyuna katılımı düşer. Ondan Umut olması beklenmez kuşkusuz. Ama en azından yarısı olması bekleniyor.

Burak Yılmaz ‘fenomen’

Drogba transferi Burak’ı kamçılamış... Böyle diyorlar.
Peki 7 golün 6’sını atarken kim kamçılıyordu Burak Yılmaz’ı.
Geçen sene 30 golü geçerken.

Açık söyleyeyim birisi birisini kamçılayacaksa, kamçılayan Burak kamçılanan Drogba olur. Çünkü Burak’ı geçmek şimdi hiç kolay değil. Drogba için dahi.
Burak’ın bir felaket olarak tanımlanabilecek ilk profesyonellik yılları onun kamçısı.
Hakkında var olan imaj. Kendi yarattığı imaj onun kamçısı...
Hergün kendisini aşmak zorunda.
Çünkü ağzıyla kuş tutsa olmuyor.
Futbolu bıraktığı güne kadar bu tartışma sürecek.
Ama arkasından olağanüstü ‘fenomen’ bir kariyer bırakacak.
Ne olursa olsun işi zor olan Drogba, Burak değil...

Fenerbahçe 4-4-2

Fenerbahçe’nin dünya çapında 4 kutu (ceza sahası) içi ve çevresi santrforu var.
Aykut Kocaman ayrıca 4-2-3-1’in 3’lüsünün iki kanadına maliyetli tranfserler yaptı. Burası içinde ismi olan üç oyuncu alındı ama istenen verim alınamadı. Krasiç, Stoch ve Dia’dan bahsediyorum. Bu oyuncuların hiçbiri tutmadı. Şimdi kutu içine aldığı oyunculardan kenar adamı çıkarmaya çalışıyor. Kuyt ve Sow’la bu işi yapıyor.
Kuyt ceza sahasından bu kadar uzakta oynayacak teknik donanıma sahip değil. Kayboluyor.
Sow ise doğal olarak sürekli içeri kaçarak var oluyor. Bunun sonucu olarak MİY maçının ilk 45 dakikasında arkasındaki Ziegler tüm kanatta tek başına kaldı.
71’den sonra ise Gökhan Gönül.
Halbuki 4 kutu oyuncusundan 2’sinin sahada olduğu bir oyunun daha kompakt olması mümkün. Bunu MİY maçının 45 ile 71’inci dakikaları arasından açıkça gördük.
Dolayısıyla Webo ve Sow’un çift santrfor olduğu. Kuyt ve Baroni’nin yedekte beklediği bir oyun lazım şimdi.
Böylece kademeler net oturuyor. Kaptırılan toplara anında basmak mümkün oluyor ve istenen sağlanıyor. Yani akın süreklikliği.
Büyük takımlara lazım olan budur.

Milli takıma gerek yok mu?

Geçen hafta NTVspor’da söyledim sonra da bu sayfada Türk Mill takım oyuncularının Türkçe konuşması gerekir diye yazdım. Tartışma çıktı. Kimin ne dil konuşacağına karışacak değilim. Kürtçe, Zazaca, Lazca bir dolu Anadolu dili var. Herkes istediğini konuşsun. Sorun yok.
Yarın öbür gün toplumsal kontrat başka bir karar varır o zaman o durumu tartışırız. Bunlar önemli değil.
Ancak bugün. Bu toprağın dışında bir dilin Milli Takım’da resmi bir dilmiş gibi konuşulması kabul edilemez. Buna dünyada hiçbir ulusal takım müsaade etmez.
Hiç uzatmadan söyleyeyim eğer milli dili konuşmaya gerek yoksa Milli Takım’a da gerek yoktur.
Cesur olun bunu söyleyin...

Büyüklerin büyüklüğü


Drogba tranfserinin ardından iki demece bakın:
Terim ‘Aramıza bir aslan daha katıldı ‘ diyor. Oyuncuyu överek ama diğerlerinin takımı buraya getirenlerin de hakkını vererek. Onları eşitleyerek.
Bazı yöneticilerin söylediğiyise ‘Bu transfer Galatasaray’ın büyüklüğünü gösterir’
Büyük takımların transferler büyüklük sağlaması yapmaya ihtiyacı olmaz.
Onlar oyuncularını teknik heyetlerini büyüterek büyürler.
Galatasaray Burak Yılmaz’la büyüktür. Onu ve ondan öncekileri dünya sahnesine çıkararak büyümüştür, büyüyecektir.
Büyük oyuncuları alanlar sadece zengin takımdırlar.
Büyük oyuncu performansları yaratanlar ise büyüktürler.
Drogba’nın yanına dizilip halkı selamlayanlar büyük yönetici değildir.
Sadece zengin veya zenginleşen yöneticidir.

YORUM YAZ