Fenerbahçe ayağa kalktı!

Haberin Devamı ›
Neredeyse dibe vurmuş, beş maç üst üste 90-100 sayı arası yemiş, o maçları farklı kaybetmiş, Pianigiani’nin dediği gibi mental olarak çökmüş, Final-Four hedefi ile başladığı Euroleague Top 16’da 6 maçın tam 5 tanesini kaybetmiş olan bir takım, Eskişehir’de nasıl ayağa kalktı. Herkes bunu Coach Pianigiani’nin hastalığına bağlıyor. Ne de olsa, takımı bu hale getiren oydu, onun yokluğunda takım bambaşka bir görünüme büründü. Peki, Eskişehir’de farklı olan neydi Fenerbahçe Ülker’de. Bütün maçları yerinde takip ettim. Çeyrek finaldeki Karşıyaka maçının daha ilk basketinden sonra takımın çok kararlı olduğunu, buraya kupayı kazanmaya geldiklerini düşündüm.
Bu, alışık olmadığımız bir durumdu
İlk pozisyondan itibaren bütün benchteki oyuncular ayağa kalkmış, saha içindekilere destek ve moral veriyorlardı. Bu, hiç alışık olduğumuz bir durum değildi. Yüzler asık, kafalar yerde, tepkisiz bir şekilde maç izlerdi Fenerbahçe benchi. Burada ise takım, takım gibi olmuştu. Yıllardır Siena’da kendi de İtalyan olmasına rağmen, neredeyse hiç İtalyan oyuncuyla çalışmayan (Takımın yüzde 75’i hep yabancıydı), yabancılarla oynamaya alışık, onlara bel bağlayan Pianigiani burada da lokal oyuncuları elinin tersiyle itmişti.
İlk kez savaştı, mücadele etti, kazandı
Yine yabancılara güvendi. Boyunun ölçüsünü de aldı. Ama bir takımı (istisnalar kaideyi bozmaz) takım yapan, takımı sahiplenen, taşın altına elini koyan yerli oyunculardır. Efes’in Efes olduğu zamanlarda, sadece 2 ve 3 yabancı kuralı vardı. Türkler’in etrafındaki 2 yabancıyla zaferlere ulaştılar. Geçen yıl Olympiakos’ta, Acie Law, Dorsey, Keselj, Antiç, Gecevicius gibi yabancılar hiç ön planda değildi. Onlar tamamlayıcı, destek unsurlardı, takımın patronu Spanoulis, Papanikolau, Printezis ve diğer genç Yunanlılar’dı. Yüreklerini ortaya koydular, milyon dolarlık rakipleri yenip Avrupa şampiyonu oldular. Eskişehir’de Kaya, Oğuz, Ömer, Barış ve İlkan ilk kez bu kadar çok sorumluluk aldılar. Sonuçta takım ilk kez savaştı, mücadele etti ve kupa kazandı. Herkes kendi pozisyonunda oynadı. Emir hiç 4 numarada denenmedi. Andersen 5 numaraya, Batiste 4 numaraya çekilmedi. Yani sezon başından bu yana ısrarla belirttiğim gibi macera aranmadı, olması gerekenler yapıldı. Bunların hiçbiri Pianigiani tarafından uygulanmıyordu. Ertuğrul Erdoğan geldi böyle oldu. Umarız Signor Pianigiani bir an evvel sağlığına kavuşur, ardından da kendi bildiğini okumaya değil, başkalarının bildiklerine saygı göstermeye başlar.
10 Ocak’ta demiştik ki...
Bu saatten sonra transfer yapılamayacağı için ya Pianigiani ısrarlarından vazgeçecek, ya da ondan vazgeçilecek. Emir’in yaratıcılığından faydalanmak istiyor ama illa ki bunu
4 kısaya dönerek yapmasına gerek yok. Emir rahatlıkla oyun kurucu ve kısa forvet pozisyonlarında oynayabilir. Ömer Onan’ın tekrar ilk beşe monte edilmesi, savunma sertliğinin ondan başlaması gerekiyor. Batiste ve Andersen ile pota altı yolgeçen hanı. Başta Kaya olmak üzere, Oğuz ve İlkan’a daha fazla sorumluluk verilmesi, onların moral ve güvenlerinin yerine getirilmesi şart. Onlar hem savunmaya sertlik, hem de takıma ruh katabilir. İçi geçmiş yabancılarla takım olmak, savaşmak, mücadele etmek imkansız. Dibe vurmak üzere olan takımı birden ayağa kaldırmak, kısa zamanda bazı değişiklikleri oturtmak kolay değil. Ama Fenerbahçe’nin önünde hiç zaman kalmadı.