Maracana Kaosu
Geçtiğimiz günlerde, Brezilya – Arjantin arasında Dünya Kupası eleme maçı oynandı. Bu cümleden sonra maalesef futbolda hiç görmek istemeyeceğimiz rezalet diye adlandırabileceğimiz hadiselerden bahsetmek zorundayız. Güney Amerika’nın hatta tüm Dünya’nın futbol membaları olan iki ülke, çok kötü bir sınav verdi. Ev sahibi Brezilya olduğu için, Sambacıları daha çok sorumlu tutabiliriz. Ama burada esas bahsetmek istediğim sorumlu, bu iki ülke arasındaki rekabetten sanki bihabermiş gibi davranan Avrupa’daki UEFA’nın muadili CONBEMOL, yani Güney Amerika Futbol Federasyonu. Hızlıca bir ne oldu hatırlayalım… Maçtan önce iki takım taraftarları kavga çıktı ve Brezilya polisinin Arjantinli taraftarlara aşırıya kaçan müdahalesine Arjantinli futbolcular sessiz kalmayınca ortalık tamamen karıştı. Tarihteki ikonik görüntüler arasına girecek kaleci Martinez’in polise müdahalesi, Messi’nin takımı çekmesi ve maça geç başlanması gibi konular da hafızalara kazındı. Maracana stadındaki maçta, tribünlerin karışık oturtulması, belki de bu rezaleti tetikleyen en önemli unsur. Brezilya Futbol Federasyonu’nun maçtan sonra yaptığı açıklamada, bunun bir standart olduğunu belirtse de bu gibi uygulamaları gözü kapalı, faktörlere bakmadan uygulamak işte böyle önce dünyaya rezil olmaya sonra da herkese kötü örnek olmaya yol açar. Güney Amerika’nın tansiyonu hepimizin malumu, özellikle de futbolda. Ama bu kadar da yangına körükle gidilmez. Sonrasında durumu toparlamak adına da hiçbir açıklama veya sakinleştirici bir yaklaşım da görmedim. Bu rezaleti bu şekilde yönettikten sonra, şimdi Arjantin’deki ilk maçta neler olacak? Maçtan sonra iki ülkenin federasyon başkanları ve takım kaptanları ortalığı sakinleştiremez miydi? Çok dertleri değil belli ki ama birine bir şey olursa da sorumluluk tamamen onlarda. Umarım kan davası büyüyerek devam etmez.
Haberin Devamı ›
Bir not: Brezilya 70 yılda evinde sadece 2 kez yenilmiş, o da sadece Messi’li Arjantin’e.
Haberin Devamı ›
Bir Garip Van Der Sar Açıklaması…
Altay Bayındır, Manchester United’a gittiğinden beri hem medya önünde daha gözle görülür halde, hem de mental olarak çok daha iyi durumda. Bunu vücut dilinden ve paylaşımlarından çok net anlayabiliyoruz. Çok da güzel bir açıklama yaparak, Manchester United ve Hollanda efsanesi Van Der Sar’ı idolü olarak belirlediğini söylemiş. Normalde, buna karşılık bulması, Van Der Sar’ın ona cevap yazmasını burada şahane bir iletişim aksiyonu olarak Altay’ı tebrik ederek minik yer verirdim. Ama Van Der Sar o kadar manasız bir şekilde, çok garip bir açıklama yaptı ki, bazen insan hayrete düşüyor. Van Der Sar, Altay’a yönelttiği mesajın başına güzel girse de en son, “Biliyorsun ki benim favorim hala Onana” gibi anlamsız, kompleksli ve bence en önemlisi de Onana’ya da zarar demesem bile olumlu yazmayacak bir açıklama yapmış. Muhtemelen Ajax’tan Manchester United’a transferinde başroldeydi ve şu an Onana’nın gidişatından kendini sorumlu tutuyor olabilir. Kapalı kapılar ardında bu desteği verebilirsin ama özellikle Onana bu kadar kötüyken, bir de Afrika Kupası’nda 1 ay kaleyi koruyacak Altay’ı da hiç düşünmeden bu açıklamayı yapamazsın. Dediğim gibi iyi bir şey yapayım derken, Onana’ya da olumlu etkisi olmayacak. Umarım Altay’ı daha da hırslandıracak bir açıklama olur. Kendi muhakemesini mutlaka yapıyordur…
Haberin Devamı ›
Yaşayan Efsane…
Dün gece NBA’de ve hatta spor dünyasında son dönemde gördüğüm en kral hareketlerden biri yaşanmış. San Antonio Spurs – Los Angeles Clippers maçında, San Antonio taraftarları eski oyuncuları Kawhi Leonard’ı yuhalarken, bir anda eline mikrofonu alan Popovich taraftarına “yuhalamayın, bu bize yakışmaz” minvalinde kısa bir ayar vermiş. Bu hareketi herhalde Popovich dışında yapabilecek kimse yok desek yeri… Bunun bir oyun/eğlence olduğunu en iyi bilen ülkelerden biri olan Amerikan taraftarına bu ayarı vermek herkesin harcı değil. Tarihin gördüğü en büyük koçlardan biri olan Popovich’e saygılar…