Kazasız Belasız Sezonu Kapattık (!)

Abone Ol Google News

Bu kadar unutulmaz takım ve bireysel performansların yaşandığı sezon biterken, bunun hiç keyfini sürmeyip, hiç olmadığı kadar yükselen gerilim sebebiyle maalesef bu cümleleri kuruyoruz sezonun ardından. Normalde her “futbolsever”, böyle bir sezonda, sondan önceki haftada oynanan derbiye iki takımın 1 ya da 2 puan farkla girmesini isterdi. Ama öyle bir gerginlik ve karşılıklı atışmalar oldu ki, belki de hayat futbolumuzu, ülkemize bir kıyak geçerek birçok şey belli bir şekilde oynandı derbi. Çok kısa bir yorum yapmak gerekirse, iki takım da sonuna kadar hak etti, acayip performanslar, inanılmaz seriler, puanlar goller… Ama 1 tane şampiyon belirleniyor ve tarih Galatasaray’ın 24. şampiyonluğunu yazacak. Aynı, şampiyonluk kutlamalarını, bayramı erteleten Fenerbahçe’nin mucizeye yakın derbi galibiyetini de yazacağı gibi… Şöyle bir sezonu kupasız kapatan Fenerbahçe taraftarını, teknik heyetini ve yönetimini de Olympiakos’un kupayı almasından sonra  bir hüzün, bir pişmanlık sarmıştır. Dersler alınırsa, Konferans Ligi finali ya da kupası ve Avrupa Ligi’nde üst turlar, final, belki de kupa neden olmasın, bunlar Türk takımları için hedef olması gereken yerler. Umarım seneye 5 takımla Avrupa’da yer alıp, bahar aylarında üst turlardaki eşleşmeleri konuşuruz.

Haberin Devamı

Her neyse, bütün sene bunları konuştuk, artık bunları bırakıp Euro2024’e odaklanma zamanı geldi çattı. Ligin gerginliğinin ve TFF’deki yönetimsel konuların takıma yansımadığı noktada, minimum çeyrek final yapabilecek güce sahip olduğumuzu düşünüyorum. Tabi ki bu genç takımla en gerçekçi hedef 2026’daki Dünya Kupası gibi gözükse de, burada da sağlam bir teste gireceğiz. Umarım alnımızın akıyla, iyi bir oyun ve iyi bir mücadeleyle anarız bu turnuvayı. Almanya’da gerçekleşecek olması bizim için de muazzam bir avantaj. Çağlar dışında eksiğimiz, sakatımız yok. Geriye tek bir şey kaldı, konsantrasyon…

Haberin Devamı

The Special One…

Birçok futbolseverin senelerdir aklında olan o transfer gerçekleşti. Birazcık detaylı futbol takip eden Türk futbolseverler Mourinho’nun Türkiye’deki iklime uygun olduğunu, bir gün mutlaka Türkiye’ye gelebileceğini elbet düşünmüştür. Hangi takım olduğunun bir önemi olmadan öncelikle çok büyük bir iş olduğunu belirtmek gerekir. Alanı ilk olarak iletişim ve pazarlama olan biri için bunu futboldan önce marka değerinden, pazarlama katkısından bağımsız düşünmek imkansız. Mourinho’yu almak demek, saha dışından ziyade saha içine odaklanma zorunluluğu demek, rekabeti saha içinde yaşama zorunluluğu demek. Fenerbahçe ile birlikteliğinin bu anlamda da değerli olduğunu düşünüyorum. Sistem demeden, bahane üretmeden sahada kalmak bence Mourinho ile birlikte en büyük kazanım olacak Fenerbahçe için. Basın toplantılarından, maç sonu flaş açıklamalarına, yapacağı transferlerden, yönetimle olan ilişkisine kadar her şeyi şimdiden merakla bekliyoruz. Önce Fenerbahçe’nin sonra da Türk futbolunun marka değerine büyük katkı sağlayacak Mourinho’yu umarım manasız, anlamsız gündemlerin içine atmayız ve tadını çıkarırız.

Aradaki Makas…

Haberin Devamı

Dün yayın gelirleri konusu tekrar gündeme geldi sebebi de çok açık, bu sene Premier Lig’den düşen ve ligi 20.sırada bitiren Sheffield United, yayın ihalesinden yaklaşık 103 milyon euro alacak. Ligimizin şampiyonu Galatasaray ise yayın gelirinden 7,7 milyon euro alacak. Evet bu seneden sonra yayın ihalesindeki artışla takımlarımız önemli bir gelir kaynağı elde edecek ancak bu tek başına yayıncı ya da ihale ile ilgili olmaktan çıkıyor artık. Paramızın döviz karşısındaki konumunun bu makasın açılmasına çok katkı sağladığını artık söylemek lazım. Premier Lig rakibimiz değil elbette, hatta yeni yayın ihalesiyle birçok lige göre de baya bir öne geçtik. Fakat yine de ülkemizde kurun TL yönünde değer kazanması da futboldaki diğer tartışmaların yanında önemli bir konu olarak duruyor. Burada belki bu konuyu ihracat gibi bir kapsam değerlendirilip teşvikler, farklı avantajlar kulüplere sağlanabilir. Diyebilirsiniz ki devlet zaten çok destek oluyor kulüplere doğru, ancak futbol sektörü ülkemizde en az turizm kadar, tekstil kadar önemli bir sektör. Eğer sektörel anlamda bir şey yapılamayacaksa da en azından belli bir tüzüğe sahip kulüplerin sahiplendirilmesinin önü açılabilir. Nasıl birçok sektöre planlama yapılıyor ve geleceği şekillendirilmeye çalışılıyorsa, devlet nezdinde de bunun futbola için yapılması şart gibi duruyor. Tabi takımlarımızın kendi içimizdeki rekabetle yetinmesini istemeyip, uluslararası arenada mücadele ve rekabet etmesini hayal edip istiyorsak…

 

 

 

 

YORUM YAZ