Biraz da Futbol…mu?

Bayram ve gündem sebepli belli bir süredir futbola ara verdikten sonra, bayramın hemen sonrasında Türkiye bir derbi yaşadı. Açıkçası maçtan sonra yaşananlardan gördük ki, futbola belli bir süreliğine ara veren sadece vatandaş değilmiş. Maçın kendisinden çok, çıkan kavgalar, edilen küfürler, sıkılan bir burun, koridorlarda ne oldu gibi konular konuşuldu. Geçmişte olsa çok daha fazla üzülür, dert ederdim, buradan bunun isyanını yapardım. Gündemden bağımsız olarak, artık kabullendim ki, Türk futbolunun ürünü bu. Talep edilen, reyting alan, etkileşim alan düzen tam olarak Fenerbahçe – Galatasaray maç sonunda yaşananlar olduğu gerçeğiyle mücadele etmeyi bıraktım. Tüm bu düşüncelerle, dün akşam yarın ne yazsam diye düşünürken, umudumu arttıran, çok güzel bir içeriğe denk geldim.
Haberin Devamı ›
Mertens, daha önce Türkiye’de futbol oynamış John Obi Mikel’in podcastine konuk olmuş. Ne konuşmuşlar diye hem işim hem de merak ettiğimden dolayı biraz dinlemeye başladım. İletişimde en çok gerçekleştirilmeye çalışılan şey, sizin adınıza, yani markaların, kurumların ya da kişilerin adına, başka insanların olumlu konuşması, önermesi, övmesi diyebiliriz. Sizin yerinize, tamamen kendi görüşleriyle insanlar olumlu konuşmaya başladığında iletişimde birçok şeyi başarmışsınız demektir. Mertens’in kariyerine ve kazandıklarına baktığımızda, Türk futbolseverlere ve Türkiye’ye şirin gözükmek gibi bir derdi olmayacağını tahmin etmek zor değil. Mertens’i dinlerken hem eleştirdiğimiz kadar kötü olmadığımıza inancım arttı, hem de gelecek adına umudum.
Haberin Devamı ›
Olumluyu konuşmanın gücü de olumsuzu konuşmanın fersah fersah önünde olduğu için, buradan artık çok daha fazla ülke sporu için iyi, güzel ve umutlu şeylerden bahsedeceğim. Tabi ki futbolu da hararetli tartışmaları da konuşacağız, konuşalım. Ama ülkece bence haklarının çok daha fazla teslim etmemiz gereken Trabzonspor U-19 takımı gibi konuları da en az derbi kadar konuşalım. Ülke sporunda gençlere ışık tutan, Mustafa Kemal Atatürk’ün sporcu tanımına ve hayaline uyan her şeyi, herkesi örnek olması adına daha çok gündeme taşımamız lazım. Gitmemiz, gidebileceğimiz tek yol bu gibi duruyor.
Ama artık geldik son 8 maça. Galatasaray’ın ekstra kupada oynayacağı veya oynayabileceği maçlar dışında iki takım da tamamen lige odaklanabileceği, maç maç gidebileceği bir döneme girdi. Psikolojik ya da algılasal üstünlüğün her hafta değişebileceği, duygu durum değişikliklerinin fazlasıyla yaşanabileceği bir periyot bu. Geçen hafta derbi öncesi Fenerbahçe’den yana olan enerji, şu an Galatasaray’dan yana gibi dursa da bunun hiçbir önemi yok çünkü iki takımın da yapacağı ilk puan kaybı, aynı anda ve aynı dakika yaşanmadığı sürece havayı tekrar değiştirecektir.
Bu köprünün altından çok olmasa da daha sular akar. Umarım kimsenin burun sıkmadığı, birbirine herkesin içinde açık ve aleni şekilde küfretmediği, sahada yer almayan oyuncuların provokasyon için sahaya atlamadığı, top oynanmaya çalışılan ve kıran kırana bir futbol mücadelesini konuşabildiğimiz bir son düzlük olur. Göztepe, Samsunspor, Eyüpsor gibi takımların da Avrupa vize aldığını da görürüz umarım.