Premier League'de Haftanın Hikayesi

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

14 yaşında çok küçük olduğu için Reading akademisinden kendisine yol verilmiş bir genç. Sonrasında bir de diz sakatlığı yaşamış ve profesyonel futbolcu olma rüyasını bırakmış. 2009 kışı. Yaşı olmuş 20. Babasının inşaat şirketinde çalışıyor ve işi, inşaatlara gidip çatılara tuğla dizmek. Bir yandan da yarı profesyonel ligde Poole Town formasını terletiyor. Haftada iki kez salı-perşembe antrenman yapıyor.

16:30’a kadar çalıştığı bir gün akşam maçı var, arabasıyla bir saat inşaattan stadyuma gitmek için çabalıyor. Swindon Town menajeri Danny Wilson o gün tribünde. İlk yarı 2 gol atıyor, Wilson da zaten ilk yarıyı izleyip çıkıyor. İki gün sonra transfer teklifi geliyor ve hayatı değişiyor. Swindon’dan sonra bütçesi küçük ama futbol aklı büyük yaklaşık 75.000 nüfuslu Burnley’e transfer oluyor, oradan da Queens Park Rangers’a. Hafta sonu West Brom’a karşı ilk Premier League hat-trick’ini yaptı. Gol krallığında Agüero ve Diego Costa’nın ardından onun ismi var. 25 yaşındaki “kariyeri genç” Charlie Austin.

İngiltere’nin en köklü rekabetlerinden biri, Sunderland-Newcastle nam-ı diğer Tyne Wear derbisi. 1600’lerde King Charles’ın Tyne-Wear’deki kömür ocaklarının işletmesini Sunderland’ten alıp Newcastle’daki tüccarlara vermesinden beri bu iki kent hiç dost olmadı. Sunderland’in tek gelir kaynağı olan kömürün ellerinden alınmasının ardından yaşadığı sefalet ile başlayıp, 1642’deki sivil savaşta Newcastle halkının kralı, Sunderland halkının Cromwell’in parlamenterlerini desteklediği yıllara kadar sürer gider rekabet. Hani “ezeli rekabet” deriz ya biz, gerçekten öyle.

Sunderland doğumlu bir çocuk. Biz onu Middlesbrough formasıyla tanıdık ama çok küçükken, 10 yaşındayken David Ginola’yı izlemek için gittiği stadyum Newcastle’ın St James’ Park’ından başkası değildi. 12 yaşına kadar Newcastle akademisinde kaldı, hafta sonları maçlarda top toplayıcılık yapıyordu.

Top toplayıcılık yapmak Adam Johnson’a yaramış gibi gözüküyor. Sun Tzu’nun dediği gibi “düşmanı ve kendinizi bilirseniz yüz savaşın bile sonucundan korkmanıza gerek kalmaz.” Tyne Wear derbisinde 1 Şubat’taki 3-0’lık galibiyette skora adını yazdıran Johnson, bu hafta sonu maçın son dakikasında takımının ve maçın tek golünü atarak bir kez daha derbinin kahramanı oldu. Gus Poyet’in maçtan sonra “az daha Johnson’ı çıkaracaktım ama son anda kararımı değiştirdim” açıklaması bir tesadüf mü bilinmez ama Johnson’ın kenara gelip çıkmak istemediğini söylediği bir gerçek.

Fast-food çağında artık maçlar, oyuncular, hatta taraftarlık bile çabuk tüketilir oldu. Çocuklar artık başını yastığa koyduğunda futbolcu olma hayali ile uykuya dalmıyor. Başparmağını yukarıdan aşağıya kaydırıp yeni gelen bildirimlere bakmak ile geçiyor bir çok hayat. Aslında kafamızı biraz kaldırabilsek, 70-80’li yılların o hep öykündüğümüz hikayeleri hala az da olsa var. Hikayeler olduğu sürece futbolun sihri devam edecektir. Asıl endişe etmeniz gereken takımınıza penaltı verilmemesi ya da bir oyuncunun o günkü performansı değil, anlatacak hikayelerinizin azalması olmalı..

YORUM YAZ