Hayatı sığ yaşamaya başladık

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Tony Pulis dendiğinde birçok futbolseverin aklında olumsuz bir görüş oluşur. Takımlarını geride tutan, fiziksel oyunu benimseyen ve sahada oyunu tempolu hale getirmekten çok oyun hızını yavaşlatmaya çalışan takımlar oluşturduğu önyargısı hakimdir. Crystal Palace’ın geçen sezon o göreve geldikten sonra sezon sonuna kadar sadece bir (1) korner golü yemiş ve ligde kalmayı başarmış olması pek kimsenin umurunda değildir. Saha dışında topluma sağladığı faydalar da...

Pulis bu sezon tamamlandıktan sonra Stoke’taki Donna Louise Çocuk Hastanesi Vakfı için bir sosyal sorumluluk projesine imza atacak. Londra’daki Tower Bridge’den Paris’e kadar yaklaşık 725 km’lik mesafenin kürek çekilerek geçileceği ve bağışlarla hastaneye gelir elde edilmesinin amaçlandığı projede yer almayı kabul eden Pulis’in amacı çok sevdiği ve sevildiği Stoke-on-Trent bölgesine desteğini farklı projelerde aktif olarak yer alarak göstermek.

İngiltere’de bunun örneklerini sıklıkla görüyoruz. Newcastlelı iki taraftar John Alder ve Liam Sweeney Ukrayna’da MH17 uçağında hayatlarını yitirdiklerinde kulübün en büyük rakibi –aralarında ciddi bir kızgınlık ve nefret var- Sunderland’in taraftarları 18.000 Pound toplayıp Siyah-Beyazlı ekibe bağışlamışlardı. Ada'da oyuncular ve menajerler, hatta kulüpler vakıflar kurarak kendilerinin var olma sebebi olan topluma bir şeyler geri verme çabası içindeler.

Peki ya Türkiye’de durum nasıl? Kaç tane futbolcunun kendi vakfı var? Kulübün sosyal sorumluluk projeleri kapsamında kurumlara yapılan ziyaretler dışında futbolcularımızı, teknik direktörlerimizi, sporcularımızı sosyal bir sorun ile mücadele ederken, çözüm için aktif rol alırken görebiliyor muyuz?

Hayatı sığ yaşamaya başladık. Başkalarını ve bizi biz yapan değerleri unuttuk, kendimiz için savaşıyoruz. Eğer ülkemizde futbolun nasıl daha yukarılara çıkabileceğini konuşuyorsak, kulüp tüzüklerinde yer alan “sporun evrensel değerleri olan sevgi, dostluk ve barış ilkeleri etrafında gençleri spora yöneltmek ve onlara spor yapma olanağı sağlamak” ve benzeri amaçlara doğru yönelmeye başlamamız gerekiyor. Bir spor ve futbol tutkunu Nelson Mandela’nın dediği gibi: “Hayatta sırf yaşamış olduğumuz gerçeği itibar görmeyecek. Sürdürdüğümüz hayatın anlamı, başkalarının hayatında nasıl bir fark yarattığımız ile belirlenecek.”

YORUM YAZ