Yolculuk sürüyor...
Futbol, bizde değil belki ama yarışmaya kalktığımız ülkelerde nicedir antrenman ve taktik oyunu olarak zuhur ediyor. Ne var ki biz, problemleri ağırlıklı olarak ‘’yetenek’’ ya da ‘’motivasyon’’la çözmeye alıştırılmış oyuncularla icra ediyoruz bu oyunu. Dün gece Galler hücumda savunmacılarını, örneğin sağ bek görünümlü Connor Roberts’i, savunmada ise hücumcu Sorba Thomas ya da Brennan Johnson’u kullandı sık sık. Bu durum oyuncuların sabit pozisyonlarının olmadığını gösterdiği gibi futbolcuların farklı pozisyonları oynayabilmek için geçirdikleri evrimi de gözler önüne koyuyordu. Bu taktik çeşitlilik uzun süre milli takımı bocalattı. Kim nereye gideceğini, kime yakın oynayacağını bulana kadar 40. dakikaya ulaşıldı. Beri yandan ülkede ağırlıklı olarak beğenilmiyor olsa da ‘Ballon D’or adayı’’ (!) Hakan Çalhanoğlu gibi ‘’oyun inşa’’ eden bir futbolcunun yokluğunun önemini de net olarak görmüş olduk. Çalhanoğlu’nun yokluğunda topu elde gerektiği kadar tutmak da mümkün olamadı.
Haberin Devamı ›
İyiden iyiye bozuldu
Haberin Devamı ›
İkinci devre de ilkinden farklı devam etmiyordu. Fark, daha az ‘’büyük tehlike’’ verilmiyor oluşuydu. Yoksa yine ev sahibi topla oynuyor milliler savunup, kontra - ya da geçiş oyunu - kovalıyordu. Üstüne üstlük 62. dakikada Barış Alper Yılmaz ilkini yersiz aldığı sarı kartın ikincisi alıp oyun dışı kalınca oyunun dengesi iyiden iyiye milliler aleyhine bozuldu. Tüm bu olumsuzluklara rağmen maç berabere bitti ama bunda millilerin payı rakibin hücum alanındaki tuhaf etkisizliğiyle kıyaslandığında hayli düşüktü. Öyle ya da böyle, yolculuk sürüyor!… Yani, ‘’Görecek günler var daha’’!..