Sadece sonuç için maç izlenir mi?
Antik Çağ’dan Herakleitos’a refere edilen bir özdeyiş vardır; ‘’Bir ırmakta iki kez yıkanılmaz’’! Heraklit bize layık görülen futbolu görse, ‘’Bunlar vasatlık ırmağından çıkmıyor ki’’ derdi eminim! Dün akşam ilk devre boyunca birbirini tartmaktan hareket edemeyen iri kıyım iki gövdeydi takımlar. Topla daha çok oynayan Beşiktaş, haftalardır yegane planı olan orta yapmaktan bitap düştü. 19 orta 3 dokunuş! Futbolun cilvesi bu ya, devre bitimi gelen gol de bir ortadandı. Ne var ki, golü Beşiktaşlılar değil Konyalı Uğurcan Yazğılı attı. Topa dokunmasa onun da olacağı yoktu ya!.. Oysa Beşiktaş sahada ‘’statü avantajı’’yla 9 yabancıyla oynuyordu. Yani, ‘’bizim çocuklar’’ın oynayamayacağını düşünen muazzam anlatıya karşı Beşiktaş yine de oynayamıyordu. Üstelik kenarda ‘’şampiyon ünvanlı’’ teknik ekibe rağmen!
Haberin Devamı ›
Sıradan oyun...
Maçları televizyonda anlatan arkadaşların masumane coşkularına rağmen çoğu maçta olduğu gibi ikinci yarıda da sıradan oyun sürüp gidiyordu ki, bir şeyler oldu. Önce 56’da Konyalı oyuncular penaltı diye topluca hakeme direttiler. Ardından Beşiktaş topu öne taşırken ilkin Aboubakar’ı çeken ardından da topa vuran Oğulcan Ülgün oyundan atıldı. Yani bir itiraz bir musibet getirdi! Derken Vincent Aboubakar çaprazda küçük bir dantela gösterisi yapıp golünü atarak maçı nihayete erdirdi. O arada Konyalı savunmacı neden yere attı kendini, anlaşılamadı! Şöyle bir model ülke futboluna hakim oldu; biri topla oynayacak diğeri onu mümkünse bozacak ve yine mümkünse bulduğu birkaç pozisyonda gol arayacak! Tüm bunlar için antrenman yapmaya değer mi? Örneğin, gündüz Rize akşam Konya! Bu modelle ne takım ne de oyuncu gelişiyor. Bu nedenle ‘’Üç İstanbullu’’ hariç diğer maçlara kimsecikler bakmıyor! Yani izlenmeme sorunu tek başına ‘’korsan yayın’’ olamaz, değil mi?..