Futboldan uzak!
O kadar futboldan uzak bir ilk yarı ki, insan ne yazacağını şaşırıyor! Devre sonuna doğru kendi kendime soruyordum, ‘Bu kadar oyunsuz bir karşılaşmada hangi takımın daha iyi hocası var? İkinci devre hangi özel hoca maçı değiştirecek düzenlemeleri yapacak acaba?’ diye. Bu soruları düşünürken Beşiktaş golü atmasın mı? Üstelik taraftarlarının ‘Gitsin de gitsin!’ diye ter ter tepindiği Arthur Masuaku’nun iki takımın da top kaybetme yarışına girdiği devrenin son anlarındaki orta değil pas niteliğindeki işçiliğinden! Ciddiye alınacak şeylerin az olduğu haliyle bunun sadece hava ısısıyla ilgili olmadığı ilk yarının bana düşündürdüğü şu oldu: ‘Bu haldeki iki takım için kesinlikle transfere ihtiyaç yok çünkü getirilecek tüm ‘Kurtarıcı nitelikli’ oyuncular bu takımlarda kaybolur gider! Haliyle öncelik eldeki kadroları futbol oynar hale getirmek olmalı.’ İkinci devrede de hocalardan beklenen o ‘Mucizevi dokunuş’ gelmeyince ilkine benzer bir yavanlığı izleyip durduk. Öyle ki, normalde yayıncı kuruluş spikerleri çoğu maçta en sıradan hadiseleri bile büyük bir coşkuyla anlatır!
Haberin Devamı ›
Hiç oyuncu kazandı mı?
Haberin Devamı ›
Maçı anlatan Çağatay Uysal’da tıpkı bizim gibi ‘Oyunsuzluk efsunu’na tutulduğu için çoğunlukla sadece futbolcu isimlerini söyleyip, geçti. Başka ne yapsın? Çünkü fazladan anlatacağı, süsleyebileceği bir şeyler olmuyordu sahada. Birilerini inandırmak için sık sık söylenir ya; ’Kötü oynarken de kazanmayı bileceksin!’ diye... İyi de, ‘Bu kadar para batırıldıktan sonra kötü oyun neden demektir?’ diye sorulmaz mı hiç? Belki kazanmasına kazandı Beşiktaş ama gelecek adına başta genç oyuncular olmak üzere herhangi bir oyuncusunu kazandığını düşünen var mı aramızda?