Tenis Roland Garros’tur!
Tabii ki bu benim şahsi fikrim. Aksini söyleyecek ya da alternatif gösterecek çok insan vardır. Ama kimse Roland Garros’tan daha zor bir grand-slam vardır diyemez. Bu kızıl çamurun üzerinde hatta bazen içinde (!) 5 set üzerinden mücadele etmek çok ama çok zordur. Bu nedenle Rafa Nadal’ın rekoruna erişilebileceğini adeta olanaksız görüyorum. Zaten öyle gözüküyor ki teniste çok uzun bir süre hiçbir raket diğerleri üzerinde (Federer, Nadal ve Djokovic gibi) kesin bir üstünlük kuramayacak ve bu güzel sporu domine edemiyecek. Bu üçlü adeta hükmediyordu tenise. Aralarındaki rekabet ise sporseverlere bambaşka bir tat veriyordu. Dikkat ediyorsanız tenis-severler yerine spor-severler dedim…Zira bu üçlünün arasındaki rekabet tenisi sadece fiziken globalleştirmekle kalmadı, onu her eve, her haneye sevdirerek soktu.
Haberin Devamı ›
Bu üçlü varken insanlar acaba hangisi şampiyon olacak merakındaydı. Şimdi işler tersyüz oldu. Fikstürün içindeki 120 katılımcıdan hangisi sıyrılacak diye düşünüyoruz ! Bazılarını sayayım: Alcaraz, Djokovic, Medvedev, Tsitsipas, Ruud, Rune, Auger Aliassime, Shapovalov, Zverev, Sinner, Korda, Tiafoe, Rublev, Karatsev. Kadınlarda ise Swiatek ile Sabalenka ve diğerleri!
Haberin Devamı ›
Önce Federer’in emekli oluşu, şimdi de Nadal’ın müzmin sakatlığı, tüm ilgiyi Djokovic’e yöneltti. Tenis Dünyasının en atletik, en başarılı ama ne yazık ki en sevilmeyen şampiyonlarından biri olan Sırp raket acaba sepetteki gençlere karşı üstünlüğünü sürdürebilecek mi? Artık çocukları bile inandıramadığı saçma sapan inançları sonunda karşılaştığı yasaklar da ona hiç yardımcı olmadı. Bu nedenle maç eksikliği çektiği, son turnuvalarda aldığı kontrast sonuçlardan belli oluyor. Bakalım bu eksikliğini Roland Garros’ta nasıl kapatacak?
Turnuvanın 1 no.lu seri başı olan İspanyol Alcaraz formda olmakla birlikte, işittiğime göre, tam atlatamadığı bir sakatlığı varmış. Zaten Roma’da ikinci turda adı bile duyulmamış bir vatandaşına olan yenilgisi şüpheleri doğrular nitelikteydi.
Medvedev ise fevkalade formda ama bir türlü sevemediği bir zeminde başarı arayacak. Son zamanda ortaya çıkan Rune gibi gençleri ise ben hala serseri-mayın statüsüne koyuyorum. Grand-slam’ler, iki günde bir oynanılan 5 setlik maçları ve izleyicilerin müthiş etkisiyle bambaşka bir tecrübe gerektirir. Unutmayalım ki grand-slam’lerin serseri-mayını çok olur. Yine son zamanlarda peydahlanan ABD’li tenisçilere ise en ufak bir şans bile tanımıyorum. Çoğunlukla toprakta sudan çıkmış balığı andırıyorlar. Belki Tiafoe derim!
Rus ve Belaruslu tenisçilere olan saçma sapan yaptırım ise hala sürüyor. İsimlerinin yanına bayrakları konmuyor ! Birincisi, acaba bu kimi ya da neyi etkiliyor…Sıfır! İkincisi savaşı çıkaran sahadaki tenisçiler değil. Spora siyaset neden sokuluyor. Kaş yapayım derken göz çıkarılıyor. Alt tarafı Ruslarla Ukraynalılar karşı karşıya geldiklerinde istemiyorlarsa birbirlerinin elini sıkmazlar. Kendi tasarruflarıdır. Gerisi tam bir çadır-tiyatrosu! Bilhassa kadınlarda bu düşmanlık daha belirgin. Yazık.
Kadınlardan bahsederken onların fikstüründe Polonyalı Swiatek’in hükümranlığı sürüyor. Ancak bu tenisçi favori girdiği her turnuvada olmadık yenilgiler aldı. Başlıca rakibi Sabalenka
Haberin Devamı ›
ise her turnuvada oyununu biraz daha geliştiriyor. Müthiş gücüne az bi zeka kattı ve müzmin çift-hatalarını bile azalttı! Sakkari ve Ons Jabeur ile evsahibesi olan Garcia’yı unutmayalım. Artık Gauff’un bir patlama yapmasını beklemek hakkımız. Yılların şampiyonu Svitolina doğum sonrası kortlara bir döndü pir döndü! Turnuva bile kazandı döner dönmez.
Bizim oyuncularımız Cem İlkel ile Altuğ Çelikbilek ne yazık ki Roland Garros elemelerinin ilk turundan çıkamadılar. Kadınlarda ise bir tek jünyorlarda Melisa Ercan ile temsil edilecek gibi gözüküyoruz…Fikstür henüz ortaya konulmadı. Jünyor kızlarda Sonay Kartal isimli bir oyuncu var. İngiliz bayrağı altında oynuyor!
Yazılarımı önümüzdeki günlerde sürdüreceğim…Hoşkalınız.