18 Mart Çanakkale Zaferi en anlamlı uzun, kısa, 1, 2, 3, 4, kıtalık şiirler! İlkokuldan, ortaokula, liseye Çanakkale şiirleri
18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi, 110'uncu yıl dönümümde anılıyor. Bağımsızlık için verilen başarılı bir mücadele olmasının yanı sıra Türk milletinin dayanışmasının, birlik ve beraberliğinin de simgesi olan Çanakkale Zaferi yurdun dört bir yanında etkinliklerle anılırken ilkokulda, ortaokula, lise öğrencileri ya da 18 Mart Çanakkale Zaferi'ni kutlamak isteyen vatandaşlar bu anlamlı gün için uzun, kısa, 1, 2, 3, 4, kıtalık 18 Mart Çanakkale Zaferi şiirleri aratılıyor. İşte, 2, 3, 4, 5 kıtalık, uzun ve kısa Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü şiirleri 2025...

Bu yıl 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi'nin 110. yıl dönümü yurdun dört bir yanında coşkuyla kutlanacak. Bu kapsamda 18 Mart Çanakkale Zaferi şiirleri 2-3-4-5 kıtalık seçenekleri binlerce öğrenci tarafından araştırılmaya başladı. Biz de sizler için 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi için en özel şiirleri derledik.

MEHMET AKİF ERSOY
Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi,-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya-Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!Nerde -gösterdiği vahşetle- "bu: bir Avrupalı! "Dedirir -yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!Eski Dünyâ, Yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer. (1)Yedi iklîmi cihânın duruyor karşına da, (2)Ostralya'yla berâber bakıyorsun: Kanada!Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...Hani, tâ'ûna da züldür bu rezîl istîlâ!Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asîl,Ne kadar gözdesi mevcûd ise, hakkıyle sefîl,Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.Sonra mel'undaki tahrîbe müvekkel esbâb,Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.

Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vâdîlere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sînelere,
Sürü hâlinde gezerken sayısız tayyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermîler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdîde güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat îman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te'sis-i İlâhî o metîn istihkâm.
Sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkîf edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedî serhaddi;
"O benim sun'-i bedî'im, onu çiğnetme" dedi.
Âsım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek.

Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Yaralanmış tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, (3)
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd'i...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"Gömelim gel seni târîhe" desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istîâb.
"Bu, taşındır" diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan, (4)
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvîzenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvîzeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki, son ehl-i salîbin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddîn'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslâm'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber,
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.

Çanakkale içinde vurdular beni
Ölmeden mezara koydular beni
Of gençliğim eyvah.
Çanakkale içinde Aynalı Çarşı
Ana ben gidiyom düşmana karşı
Of gençliğim eyvah
Çanakkale içinde bir uzun selvi
Kimimiz nişanlı kimimiz evli
Of gençliğim eyvah

Ali Osman Atak
Elinde sancakla koşup ileri,
Düşman saflarına girdi Mehmetçik,
Öldü de yolundan dönmedi geri,
Gönlünü zafere verdi Mehmetçik.
Toz toprak, alevler içinde koşup,
İmanla kükreyip, imanla coşup,
Keskin kılıcıyla siperler aşıp,
Düşmanı yerlere serdi Mehmetçik.
Allah Allah deyip yurdu anarak,
Kalbinde hürriyet aşkı yanarak,
Başında sancağı dalgalanarak,
Şanlı zaferlere erdi Mehmetçik

FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL
ZAFER TÜRKÜSÜ
Yaşamaz ölümü göze almayan,
Zafer, göz yummadan koşana gider.
Bayrağa kanının alı çalmayan,
Gözyaşı boşana boşana gider!
Kazanmak istersen sen de zaferi,
Gürleyen sesinle doldur gökleri,
Zafer dedikleri kahraman peri,
Susandan kaçar da coşana gider.
Bu yolda herkes bir, ey delikanlı,
Diriler şerefli, ölüler şanlı!
Yurt için dövüşen başı dumanlı,
Her zaman bu şandan, o şana gider.

Uzaklarda bir ada var,
Halkına derler İngiliz,
Hem medeni, hem canavar,
Fendinden emin değiliz.
Doğrulukta Rus Kazağı,
Onun yanında sofudur.
Topu tutar dört bucağı
Denizlerin Moskofu’dur.
Budur en gizli emeli:
Müslümanlar uyanmasın!
Uçtan uca İslam ili
Kendine arpalık kalsın..
Allah(c.c) dedi: “Kabul olsun”.
Ümmetimin bedduası,
Dağılsın ordusu Rus’un,
İngilizlerin donanması..
Türk dedi: Demek yaradan
Kurtarmayı ister bizden;
Karaları Kızıl Rus’tan,
Denizleri İngiliz’den…
Türk köyünden kalktı geldi.
Hazırladı siperine…
Bu geliş ok gibi deldi,
İngiliz’in ciğerini.
Moskof dedi İngiliz’e:
Çanakkale aşılmalı;
Kızıl, Kara, Akdeniz’e
Hakimiz, anlaşılmalı…”
İngiliz, Fransalıyı,
Aldı beyaz kotrasına…
Tutmuşum sandı yalıyı,
Geldi Boğaz sefasına…
Beş Mart’ta iki donanma,
Kal’amıza saldırdılar…
Toplarımız coşkun suya,
Zırhlıları daldırdılar…
İngilizler korktu kaçtı,
Rus ümidi kesti artık;
Anarşistler bayrak açtı,
Rus ilinde düştü Çarlık…
Çok geçmeden birdenbire,
Parçalandı Rus ülkesi,
Sevinçle düştü tekbire,
Elli milyon Türk’ün sesi…
Ancak “Turan” hayal değil.
Hakikate döndü bugün…
Türk bilecek yalnız bir dil,
Bizim için bu düğün…
Çanakkale dört devlete,
Galebeye sen çevirdin!
Çar kölesi yüz millete,
İstiklali sen getirdin!
Senden ötürü bilsen daha,
Kurtulacak nice ülke…
Ne Afrika, ne Asya’da,
Kalmayacak müstemleke…
Çünkü nasıl karalarda,
Artık yoksa Rus zorbası;
Gezemeyecek deryalarda,
İngiliz’in donanması…

ZAFER MARŞI
Tarihi çevir, nal sesi kısrak sesi bunlarDelmiş Roma'nın kalbini mızrak gibi Hun'larGöktürkler, Uygurlar, Oğuzlar, PeçeneklerTürk'ün tarihine binbir zafer eklerDünya atımın nalları altında ezildiKaç haçlı sefer göğsüme çarpınca kesildiBir gün gemiler dağlara tırmandı denizdenKudret ve zafer bizlere miras dedemizden.

Mehmet Akif ERSOY
ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer,
O ne müthiş tipidir, savrulur enkazı beşer.
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.
Kafa göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak
Vurulup, tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna yarap ne güneşler batıyor.
Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker
Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın.

MİKDAT BAL
Her şeyi hesaplayıp yurdumuzu böldüler
Bizi yok etmek için sürülerle geldiler
Türk'ü tanımadılar gafletlere daldılar
Mehmetçiği görünce kanı dondu kurudu
Mehmetçik şehit oldu vatanını korudu
Düşmanlar tekniğiyle işini kolay sandı
Her taraf cehennemdi ateş barut ve kandı
Çanakkale geçilmez; o ne müthiş destandı
Can verdi Mehmetçikler vatanını korudu
Ya ölüm Ya istiklâl; buydu şartı şurutu
Cephede her yer müthiş, kan barut kokuyordu
Mehmetçik mermisizdi süngüyü takıyordu
Ölüme emir almış dualar okuyordu
Taarruz için değil ölmek için yürüdü
Düşmana dehşet saldı vatanını korudu
İşte böyle ölümü ölümsüzlük bilmişler
Ne engin iman gücü, ölürkende gülmüşler
Anladı ki düşmanlar yanlış yere gelmişler
Onları aynı anda büyük korku bürüdü
Bizim şehitler ölmez onlar öldü çürüdü
Der Mikdatî askerin her biri bil ki zahit
Cengaverce savaştı vatan uğrunda şehit
Kazanmayı bildiler imanlarıydı ahit
Şadolsun ecdadımız vatanını korudu
Ölen düşmanları da Mehmetçikler kürüdü

ŞEFİK AYDEMİR
Gün geçmiş, yıl geçmiş ne yazar.
Her karış torağında bin, şehit bir mezar.
Yeryüzünde yaşadıkça, tek dişi canavar.
Türk milleti aynı destanı yine yazar.
Sen rahat uyu ey şanlı şehit.
Gölgesinde gölgelen al bayrağın.
Hangi kem göz sana edebilir nazar.
Türk milleti aynı destanı yine yazar.
Yedi cihana yeter yazdığın destan.
Gök kubbe ay, yıldız sana verir selam.
Çanakkaleyi düşmana yaptınya mezar.
Türk milleti aynı destanı yine yazar.
Dünya döndükçe Çanakkale yine geçilmez.
Kanınla suladın toprağı hangi canlı seni bilmez.
Sen yazdın cihana şanlı tarihi artık kim bozar.
Türk milleti aynı destanı yine yazar.