Mehmet Akif Pirim: Olimpiyata gitmek için gidilmez, başarı için gidilir!
Güreşte olimpiyat şampiyonluğu ve dünya ikinciliği bulunan eski milli sporcu Mehmet Akif Pirim, genç sporculara, sabır ve özveri ile çalışmaları tavsiyesinde bulunarak, kendilerine inanmaları halinde büyük başarılara sahip olacaklarını söyledi.
Olimpiyat şampiyonu Mehmet Akif Pirim, AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, sporculara "olimpiyat hayali kurabilmeleri" adına tavsiyelerde bulundu.
Haberin Devamı ›
1969 yılında Rize’de doğan Mehmet Akif Pirim, güreşe başlama hikayesini şu sözlerle anlattı:
"Lise yıllarımda yapı olarak biraz afacan ve heyecanlıydım. Rize Çaykur sporcularından Bayram Ali Karaali sayesinde güreşe başladım. Enerjimi atmak için başladığım güreşi çok sevdim ve altı ay sonra Türkiye şampiyonu oldum. Bu kadar kısa zamanda bu başarı dikkati çekti, spor ve güreş camiasında büyük olay oldu. Çok başarılı bir sporcu olacağıma inandılar. Ben de yapı olarak çok hırslıyım, bir işi ya tam yaparım ya da hiç yapmam, her zaman hedeflerim, amaçlarım en üsttür. Bir şeyi seviyorsam o işe girerim. Girdiğim vakit, o işin en üst derecesi ne ise onu yakalamak için mücadele ederim. Böyle başladı hikayem, sonrasında da kısa zamanda çok büyük başarılara imza attım."
Haberin Devamı ›
Eski milli güreşçi Mehmet Akif Pirim, spora başlarken efsanevi boksör Muhammed Ali’yi örnek aldığını dile getirerek, "Muhammed Ali, spora başladığım vakit örnek aldığım sporcuydu, dünyaya verdiği mesajdan etkilendim, bana büyük etkisi oldu. Ben de şöyle düşündüm, acaba ben olamaz mıyım? Ben de başarılı olacağıma inandım. Milli takıma girdiğim için şanslıydım. Birçok hocamın emeği var ama özellikle de Rus bir hocam vardı, bende onun emeği çoktur. Onun sayesinde 1991’de dünya ikincisi oldum. Sergei Martinov adında bir Rus rakibime son on saniyede yenildim, bu çok ağırıma gitti." şeklinde görüş belirtti.
Dünya ikinciliğinin kariyeriyle ilgili aldığı kararda büyük önem taşıdığını dile getiren Mehmet Akif Pirim, sözlerini şöyle sürdürdü:
"1991 yılında elde ettiğim dünya ikinciliği kariyerime yön verdi, orada kendime güvendim ve dedim ki bir sene sonra olimpiyat şampiyonu olacağım. Bu benim için çok büyük dönüm noktası oldu. Kazım Ayvaz diye bir abimiz, hocamız vardı, Allah rahmet eylesin o da rahmetli oldu. O da Rizeli’ydi. Bir Rizeli şampiyon abimi, bir Rizeli olarak egale ettim. Bu da ayrı, gurur verici bir olay. O dönemde olimpiyat şampiyonu olarak benimle birlikte bir Naim Süleymanoğlu vardı. Ama ben inanıyorum başarılar katlanarak devam edecek, bu potansiyel bu ülkede var. Olimpiyatlar için her branşta çok ciddi çalışmalar yapılıyor, genç bir nüfusa sahibiz. Bu genç nüfusu da harekete geçirecek çok güzel projelerimiz de var."
Haberin Devamı ›
Türkiye’ye 28 yıl aradan sonra grekoromen güreşte olimpiyat altın madalyası kazandırdığında hissettiklerini paylaşan Mehmet Akif Pirim, "Olimpiyat şampiyonu olmak büyük bir duygu. Bu yolu, dünyaya tekrar gelsem yine seçerdim. Çünkü ülkeyi temsil etmenin, bayrağımızı birinci sırada görmenin tarifi yok. Bu tabiri caizse para, pulla ölçülebilecek bir şey değil, çok manevi bir olay ve duygu. Bu duyguyu yaşamak ve yaşatmak çok önemli. 1992’de olimpiyatlarda yine aynı, dünya ikincisi olduğum rakibimle finalde karşılaştım. Bu sefer gerçekten çok üstün bir farkla yendim. Madalya töreninde insan gerçekten çok duygulanıyor." değerlendirmesinde bulundu.
Başarının kolay kazanılmadığını vurgulayan Mehmet Akif Pirim, kariyerinde birçok sakatlık geçirmeyi göze almasına ilişkin şunları söyledi:
Haberin Devamı ›
"Olimpiyat finallerine bir gün kalmışken kaşım açıldı, 6 dikiş atıldı ve o şekilde müsabakaya çıktım. Evet o şekilde müsabakaya çıkmak doğru değil ama bir ülkeyi temsil ettiğiniz zaman bunun sıkıntısı çok yok. Bir sonraki Atlanta Olimpiyatları’nda ise kolumda damar patlamıştı, doktorlar ret verdi. Kesinlikle güreşemezsin dendikten sonra ben 9 maç yaptım ve olimpiyat üçüncüsü oldum. Sakatlıklar oluyor, her sporcuda olur ama bence en az sakatlık yine güreşte oluyor. Sporu bıraktıktan sonra sıkıntılar ortaya daha fazla çıkıyor, çok ağır bir antrenman temposundan sonra bir anda temponuz düşüyor, vücutta deformeler, rahatsızlıklar başlıyor."
Güreşe çok uzun yıllar hizmet ettiğine işaret eden Mehmet Akif Pirim, "1999-2000 yıllarında ABD’ye gittim, milli takımda antrenör olarak çalıştım. 2001’de döndüm. Milli takım teknik direktörlüğü yaptım. Yine çok önemli güzide bir kulübün 18 yıl teknik direktörlüğünü yaptım. 16-17 civarında dünya şampiyonu yetiştirdim. Avrupa şampiyonu sayısını unuttum. Çok büyük başarılara imza attım. Emeğim oldu. Şu anda spora biraz uzağım ama sporun her zaman içinde oldum. Kendi bilgi ve birikimlerimi benden sonra gelen nesillere aktarmak için elimden geleni yaptım. Şu anda biraz dinleniyoruz." diye konuştu.
Haberin Devamı ›
"Başarıyı elde etmek büyük fedakarlık ister"
Olimpiyat şampiyonu Mehmet Akif Pirim, genç sporculara yönelik tavsiyelerini ise şöyle anlattı:
"Başarmak için kendinize inanın, inandığınızda zaten yüzde 50 kazanıyorsunuz. Diğer yüzde 50 nedir? Kişi kendisine bakmalı, doğru insanlarla çalışmalı. Eğitimcilerime, antrenörlerime inandım ve çok ciddi bir çalışma içine girdim. Bizim ülkemizin sınırları belli ama gönül sınırlarımız oldukça geniş. Sporcu kardeşlerim neyi temsil ettiğinin bilincinde olsun, ona göre çalışıp mücadele etsin, ona göre inansın. Olimpiyata gitmek için gidilmez, başarı için gidilir. Günde ortalama 7-8 saat çalışmalı. Gençliğinizin en güzel dönemlerini, gençliğinizi yaşayamıyorsunuz, bu büyük bir fedakarlık istiyor. Sosyal hayatınızdan fedakarlık yapmak lazım. Eğer bir hedefiniz, amacınız varsa, fedakarlık yapılıyor. Zor bir iş, ama başarı da ancak zorluklarla oluyor."
"İspanya’da kalabalık tarafından alkışlandığım anı unutamam"
Barselona şehrinde yaşadığı bir olaydan çok etkilendiğini anlatan Mehmet Akif Pirim, "Cuma namazına gitmiştim, Müslüman ülkelerin olimpiyat komitesi başkanları ile konuşmuştuk. Bir hafta sonra olimpiyat şampiyonu oldum. Camiye doğru, cuma namazı için giderken bir baktım herkes alkışlıyor, kalabalık. Acaba kimi alkışlıyorlar diye arkamı döndüm baktım kimse yok, bir ben varım, şaşırdım. Herkes beni tebrik ediyor. Ben o zaman şunu anladım; gönül sınırlarımız sadece buraya sığmıyor, biz çok büyük bir ulusu temsil ediyoruz. Sadece Türkiye değil, dünyada hem Türk Cumhuriyetleri hem de inananlar bizi takip ediyor. Onları temsil ettiğimizin farkına varalım, ona göre çalışalım. Bu hatıranın benim için çok büyük önemi ve duygusal anlamı var."