Kadıköy açılımı
Profesör Doktor Ertan Özcan'a sorduk: “Galatasaray, Şükrü Saracoğlu'nda neden kazanamıyor?” Yaşadıklarıyla örnekledi, Cim Bom'a kilidi açacak anahtarı verdi. Hepsi işte bu röportajda…
Futbol, 22 adamın 1 topu 3 direk arasından geçirmesi kadar basit değil aslında. Milyon dolarların döndüğü bu sektörde; heyecan var, rekabet var, kavga-döğüş var, ama eksik çok. Ekran başındaki miniklerin kendilerine ‘rolmodel’ olarak seçtiği futbolcular, mahallede misket oynarken kavga eden çocuklar gibi davranıyor bazen. Peki neden? Özünde bir eğlence olması gereken bu oyunda neden herkes kavga ediyor? Söz; Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Psikiyatri Klinik Şefi Profesör Doktor Ertan Tezcan’da...
Haberin Devamı ›
Hagi Hagi olur, Sergen Sergen’de kalır
1999 sonuydu, Elazığ’da doçenttim. Erol Tok’la tanıştık. Elazığspor 8. ya da 9.’ydu. Ona futbolcu psikodinamiğini anlattım. Birlikte çalışmaya başladık. “Kart görmeyelim, işi götürürüm” dedi. Futbolculara şunu anlattım: “Kasıtlı kart görmek, hakeme rol yapmak bilinçli ib..liktir.” O günden sonra 1 sarı kart görüldü ve Elazığspor 1.Lig’e yükseldi. “Ben çıkardım” demiyorum. Ama anladım ki, futbolcu bilinçdışında ya kendini ödüllendirerek oynuyor ya da cezalandırarak.
Futbolcu hafta içi arkadaşıyla kavga eder; maçta, bilinçdışıyla ona pas vermeyerek cezalandırır. İdmanda hocasına kızmıştır, maçta topu tribüne gönderir. Yetenek arttıkça cezalandırma dürtüsü artar. Mesela Sergen Yalçın... Büyük topçu, ama bilinçdışında kendini cezalandırması çok fazla... Hagi bilinçdışı kendini ödüllendirme eğiliminde olduğu için Hagi olur. Sergen cezalandırma eğiliminde olduğu için Sergen. Bu kadar basit.
Haberin Devamı ›
Motive kazandırır, eğitim şampiyon yapar
Türkiye’de “Ben bu işi biliyorum” diyen bir kaç mentor var, bir takım ezbere bilgilerle bu işi halledebileceklerini zannediyorlar. Bu o kadar kolay değil. Motive edersin, ‘vatan-millet sakarya’ ile bir kaç maç kazanırsın. Ama eğitirsen, (psikodinamik eğitim) futbolcun, futboldışı bir hareketle kart görmez. Hakeme el kol hareketi yapmaz. Bunların ‘bilinçdışı kalleşlik’ olduğunu öğrenir. Motive ederseniz 1-2 maç kazanırsınız, eğitirseniz şampiyon olursunuz.
Psikiyatri ile psikolojiyi birbirine karıştırmayın. Diş hekimi ile dişçi gibi yani. Burada amaç motivasyon değil, eğitim. Motive ederseniz; Beşiktaş Chelsea’yi, Fenerbahçe Bordeaux’yu yener. Fakat Porto’nun Avrupa Şampiyonu olmasında, Manchester’ın 20 yıldır kupalara katılmasındaki temel süreç ‘bilinçdışı eğitim’dir. Futbolcu bilindışında takımı için, arkadaşları, yönetimi, taraftarı için oynarsa faydalı olur. Bunun için de içindeki ‘cezalandırma eğilimi’ni yok etmek lazım.
Türkiye’de futbolcu ruh sağlığı bozuk
Bir kaç örnek vereyim. Bir gün menacer Ceylan Çalışkan geldi, bir oyuncuyla ilgilenmemi istedi. Sürekli sakatlanıyordu. Ona topu topu bir ilaç verdim, Ceylan bana 5 kez teşekkür etti. Çünkü o futbolcu uzun süre sakatlanmadı. Sakatlığı ruhundaydı. Geçen yıl Belediyespor’da çalıştım. Maçlarını izleyin, görülen kartlara bakın. Kart görenlerin sahayı nasıl terk ettiğini gözleyin. En azından şunu öğretmiştik; kırmızı kart gören adam, kafasını önüne eğip gidiyordu. Bir futbolcum var, ismini veremem. Sosyalfobik. İdmanda şahane, ama seyircinin önünde titriyor. Tedavi ettik ve şimdi performansı harika.
Haberin Devamı ›
İngiltere’de bantlı oyuncu var mı!
Beşiktaş’ta iki oyuncu var. Hemen gönderirim. Çünkü her boş anında saçıyla uğraşıyorlar. Saçına odaklanırsan, futbola odaklanamazsın ki. Şimdi bakın İngiltere’ye. Hepsinin saçları kısa. Çünkü saçına harcayacak enerjisi olmadığını öğrenmiş adam. Saçını uzatan, bant takan kaç futbolcu var İngiltere’de.
Bir teknik adamın egosunun, kendi egosunun üzerine çıkmasına futbolcunun tamammülü yoktur. Rijkaard’ın egosu, futbolcunun egosunun üzerine çıktığı anda, değişir her şey. Futbolcu 4-5 maç oynar hocası için. Sonra motive edemezsin. Daum her takımı motive eder. Çünkü öne geçmez. Öne geçtiğini anladığı an kendini geri çeker. Çünkü bir kez öne geçmeye kalktı, şampiyonluğu verdi. Bu Fener’e psikodinamik eğitim verin, Avrupa Şampiyonu olmaması için neden yok.
Haberin Devamı ›
Büyücü, falcı değilim, ama bilirim
“Ameliyata hazırım” dersin. Ancak heyecanlanırsın, tansiyonun fırlar. ‘Beyaz gömlek sendromu’ diye bir şey var mesela. Aynen böyle. Büyücü, falcı değilim, ama maçtan 3 gün önce Fenerbahçe’nin kazanacağını tahmin ettim. Galatasaray’da Dünya çapında futbolcular, kariyerli bir hoca var. Ancak futbol sadece “Sahaya çık, antrenman yap, pas ver, gol at” değil. Bu takıma ‘bilinçdışında kendisini cezalandırmayacak bir ekip formatı’ atmak lazım. Galatasaray’a maçtan bir gün önce, tek seans, ‘güvenli davranış terapisi’ yapılsın; bu kadroyla Kadıköy’de 10 maç oynasa belki 1’ini kaybeder. Galatasaray’ın içinde bulunduğu durum ‘öğrenilmiş çaresizlik’ değil; ‘bilinçdışında bütün ekibin, bütün camiayı cezalandırması...’ * Bahsettiğiniz hizmetlerin bir bedeli olacak elbette. Ne kadar? 200 milyon Euro’luk takım kurmuşlarsa, yılda 20 bin Euro da bu iş için harcasınlar. Ben takımın hayal edemeyecekleri noktaya gelmesine katkıda bulunayım. En azından şu garantiyi veririm: Bu takımda kimse sportif dışı kart görmeyecek. Bu takımda kimse gece 2-3’te dışarıda görülmeyecek. Bu takımda kimse antrenmanda kaytarmayacak. Çünkü sen bilinçlendirmediğin adama antrenman yaptırır, taktik verirsin. Çünkü o adam hâlâ mahallede aldığı kültürle hareket ediyor.
Haberin Devamı ›
Cerrahla katil arasında fark yoktur
Bu ameliyat gibi bir şey değil herhalde, bir kere yaptıralım, geçsin gibi... Hayır. Bu bir süreç. Bazen 1, bazen 2,3, 4 sene sürebilir. Fakat milyon Eurolar verilerek alınan futbolculardan oluşan bir takımda, hoca var, doktor var, masör var, psikiyatrist de olmak zorunda. Bir tespitle bitirelim: Bir çocuk düşünün; kesme dürtüsü çok fazla... O dürtüyü alır çok ders çalışarak kullanırsa önce doktor, sonra cerrah olur. Toplumun istediği şekilde keser. Buna bilindışı ödüllendirme diyoruz. O dürtünün yarısını kullanırsa terzi, marangoz, kasap olur. Nötrdür bu. Biraz toplumu öldürür biraz kendini. Eğitmezseniz gangster olur, katil olur. Bir cerrah ile bir katil arasında fark yoktur. Önemli olan eğitimi, enerjisini nasıl kullanması gerektiğini bilmesi.
Rijkaard, Denizli ve Daum’dan 2’si gider
Geçen sezon, “4 Büyükler’in hocalarından ikisi devrede gider, kalırsa da biri sezon sonu kalır” dedim, öyle oldu. Şimdi diyorum ki: Rijkaard, Denizli ve Daum’dan ikisi, gelecek yıl olmayacak. Çünkü biz sürekliliği hâlâ sportif başarıda, günlük olaylarda arıyoruz. Süreklilik ne biliyor musun? Bir futbolcuyu 12 yaşında alacaksın, psikodinamik eğitimini vereceksin. Ona önce insan olmayı, paylaşmayı, takım olmayı öğreteceksin. Bunu yaparsan büyüdüğünde kart görmez, görürse de takımı için görür. Hata yapmaz. Yaptığı hatanın, aslında kendini ve arkadaşlarını cezalandırmak olduğunu öğrenir. Pazartesi otobüse binerken, salı altına Lamborghini çekmez. Önce “Opel’e bineyim” der. Eğitime A Milli değil, minik milli takımda başlayacaksın. Ajax’ın yıllardır yaptığı bu...
Arda 10 kat iyi olabilir
Arda böyle giderse ‘bilinçdışı kendini cezalandırma dürtüsü’ çok fazla olacak. Geçen sene Belediyespor’da çalıştım. Arif’i (Erdem) çok severim, dünyanın en dürüst insanlarından biridir. Dedi ki; “Abi seninle futbolcuyken çalışsaydım, Madrid’in Real’inde oynardım. Gidip bir senede dönmezdim. Çünkü bunun kendine güvensizlik olduğunu öğrendim. Fobilerim nedeniyle uçağa binmemek için sakatım dediğim bile olmuştu...” Arda, birkaç ay önce Türkiye’ye gelmiş bir Brezilyalı’nın üzerine parmağını sallayıp gidiyor. Oysa ki o adamın söylediklerini anlamayacağını biliyor. Neden bunu yapıyor? Çünkü hazırlanmamış maça. Fiziksel olarak hazır olmanın bu durumda pek önemi kalmıyor. Arda son dönemde bilinçdışı kendini cezalandırıyor. Ehil biriyle1 sene çalışsın, performansı 10 kat artar.
Keita’nın yanına bir psikiyatrist şart!
Bilinçdışı kendini cezalandırma eylemi nedir? Bir futbolcunun sarı kartı varken ikincisini görmesi, ya da futboldışı bir hareketle atılması. Örnek; Keita... Tam anlamıyla ‘ağır bir bilinçdışı kendini cezalandırma’ örneği... Lyon’a 19.5 küsur milyona gitmiş, Galatasaray’a 8.5 milyon Euro’ya gelmiş. Lyon, 10 milyon Euro kaybetti, ama Keita’yı bilinçdışı cezalandırma eğilimine girdiği için gönderdi. Keita futbolculuğundan dolayı kaybettirmedi yani o değeri. Şimdi Keita’yı getiriyorsan buraya, bir de psikiyatrist eşlik edecek ona. Kimse kusura bakmasın. Rijkaard’ın yanına birisi oturacak ve her hafta Türkiye’de insan psikolojisini anlatacak. İnsanlara bunları öğretirsen, bu sorunlar kısa sürede aşılabilir çünkü.
Terim bıraksa Afrika’daydık
Fatih Terim’i düşünelim... Takımı çok iyi motive ediyor. Avrupa Şampiyonası’nda diyor ki; “Bu benim son turnuvam.” Takım o gazla 3. oluyor. Ancak buna devam edersen, aynı futbolcular bilinçdışında senin için oynamaz. Önemli olan bir futbolcuyu bilinçli değil, bilindışında senin için oynar hale getirmek. İddia ediyorum; Terim, Avrupa Şampiyonası’ndan sonra bıraksaydı, Milli Takımımız şimdi Dünya Şampiyonası’ndaydı. Sıkışıyorsun; Halil’i, Yusuf’u alıyorsun. Yıllardır almadığın adamlar bunlar. Bu adamlar, bilinçdışı senin için oynamazlar. Aksine, bilinçdışında seni cezalandırırlar. Nitekim, 2 pozisyon yakaladılar, atamadılar. Ben, Oğuz Tongsir’in yaptığı bir programda, Lig TV’de 1 yıl önce söylemiştim; Attila Gökçe bey de vardı, Estonya maçı öncesiydi ve “Güney Afrika’ya gidemeyiz” demiştim.
Alpay faturayı kesti!
Bana Alpay Özalan’ı sormuşlardı. Vlaovic gole giderken çelme atmamış ve yenilmiştik. Fatih Terim o zaman dedi ki, “Ben, kendisi için oynayan futbolcuyu bundan sonra Milli Takım’a almayacağım...” Bu sözler, Alpay’ın bilinçdışına yazıldı. Sonra tarihin en önemli maçına çıktık İsviçre’yle. Alpay hiç olmayacak bir pozisyonda indirdi rakibini ve penaltı. 15 sene öncesinde atmıştı bilinçdışına; geldi ve cezalandırdı işte seni, hem de yıllar sonra.
Sir, Beckham’ı yollar
Sir Alex Ferguson yaşlı başlı adam. Neden 20 küsur senedir Manchester’da? Çünkü kendini bilinçdışında ödüllendirerek oynayacak ne kadar futbolcu varsa topluyor. Yaptığı iş bu. Sonra bilinçdışı kendini ödüllendirmekten vazgeçecek adamları anında gönderiyor. Mesela David Beckham. Medyatik bir evlilik yaptı, reklama daldı, belli ki artık Ferguson’u ödüllendirmeyecek, hemen sattı. Onu gönderdiğinde Ronaldo’yu aldı. Tıpkı Beckham gibi değişmek üzere olduğu anda onu da sattı. Spor psikiyatrisi 1991’den beri var dünyada ve Ferguson 20 küsur yıldan bu yana bu gerçeğin farkında.
Lugano kontrollü antisosyal
Biz onun gibilere ‘kontrollü antisosyal’ diyoruz. Antisosyal yapıyı, saha içinde enerjisini sonuna kadar kullanarak boşaltıyor. Tıpkı Doktor Jekyll ile Mr. Hyde gibi... Gündüz doktor, gece katil! Lugano da öyle işte. Çıkıyor sahaya, içindeki bütün dürtüleri boşaltıyor. Ancak şu da bir gerçek ki bilinçdışı kendini cezalandırma eğilimi çok fazla olan bir adam. Bakın, geçtiğimiz yılki Galatasaray derbisine. Ama yönetim de büyük hata yaptı, Lugano’yu geri getirerek; “Evet, sen bizi cezalandır” dedi. Öyle bir kritik maçta öyle iki hata yapacak ki, yine Fenerbahçe’yi cezalandıracak.
İbrahimoviç hep verir!
Zlatan İbrahimoviç... Adamı psikodinamik açıdan incele... Ben ilk izlediğim sene o adamın inanılmaz yerlere geleceğini düşündüm. Çünkü bilinçdışında ezilmiş. Yaşamda var olması için sürekli çevresini ödüllendirmesi gerektiğini düşünüyor. Bilinçdışında ama, buna dikkat edin. Kendisini ödüllendirmesi lazım. İşte bugün Barcelona’da top oynuyor.
Eto’o gelirse şaşırmayın
Samuel Eto’o, İspanya’da birkaç kez ırkçılıkla ilgili sıkıntılar yaşadı. Sonra dedi ki; “Ben oynamam, etmem...” O belli ki bilinçdışı kendini cezalandırma eğilimine girmiş. Ne yaptı Barcelona, hemen gönderdi. Şimdi İnter’de. Bakın, birkaç yıl içinde Türkiye’ye gelirse kimse şaşırmasın. Çünkü biz bilinçdışı kendini cezalandırma eğilimine girmiş futbolcuları almaya bayılıyoruz. Bu konuda üzerimize yok.
Tjikuzu’ya test şarttı
Trabzonspor, Tjikuzu’yu transfer etti. Ben onunla geçen sene Belediye’ye 1 yıl boyunca çalıştım. Çalıştım, evet çalıştım ve başka bir şey de söylemiyorum. Bir adamı transfer edeceksen a-) Bu adamın kişiliği nasıl, b-) Takıma uyum sağlar mı? Bunlara bakacaksın. Çünkü negatif kişilikler de takım içinde birbirlerini çok etkiler.
Zafer Büyükavcı / Fanatik Özel
Kimdir?
20 Ocak 1984’te Erzurum Atatürk Üniversitesi’ni bitirdi. Ekim 1990’da ‘psikiyatri uzmanı’, 1998’de doçent, 2004’te profesör oldu. 2005’te Kartal Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Psikiyatri Kliniği kurdu. 2008’de Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Anabilim Dalı Başkanı olarak görev yaptı. Halen Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Psikiyatri Klinik şefi. 54 kez ‘TÜBİTAK bilim teşvik ödülü’ aldı. Yurtdışında yayımlanmış 67 çalışması bulunmaktadır.