Barış Alper Yılmaz'ın eski hocasından flaş itiraf! Fatih Terim detayı...
Galatasaray'ın genç yıldızı Barış Alper Yılmaz, bu sezon hem sarı-kırmızılı forma ile hem de milli takım forması ile gösterdiği performans dikkat çekti. Genç futbolcunun Galatasaray’a transfer olmadan önce Ankara Keçiörengücü’nde beraber çalıştığı teknik direktörü olan İlker Püren, eski öğrencisi hakkında dikkat çeken açıklamalarda bulundu.
Genç futbolcu Barış Alper Yılmaz, bu sezon çıktığı maçlarda sergilediği performans dikkat çekti. 23 yaşındaki futbolcunun Galatasaray'dan önceki kulübü Keçiörengücü’nde beraber çalıştığı 40 yaşındaki teknik direktör İlker Püren, eski öğrencisi hakkında açıklamalarda bulundu.
BU SEZONKİ PERFORMANSI
Barış Alper Yılmaz, bu sezon Galatasaray forması ile 16 resmi maça çıktı. Genç futbolcu söz konusu maçlarda 3 kez takım arkadaşlarına gol pası verdi. Öte yandan 23 yaşındaki futbolcu milli forma ile toplam 8 maça çıktı ve 1 kez ağları sarsmayı başardı.
İŞTE İLKER PÜREN'İN AÇIKLAMALARI:
Ankara Keçiörengücü dönemimizde 1 sene öncesinden oturmuş bir kadro ve bir arada oynamış birçok oyuncu vardı. Çok fazla transfer düşünmeden o kadroyla bir sonraki sene de devam etmeyi planlıyorduk. Takımı güçlendirecek 1-2 tane yabancı oyuncu aldık. Alt liglerde göze çarpan yetenekli oyuncuları, kamp sürecine dahil edip iyi olanları takımda tutuyorduk. Gelişim sürecini henüz tamamlamamış ama maç oynama ihtiyacı olan oyuncuları da kiralık olarak diğer kulüplere gönderiyorduk. Böyle bir süreçte sportif direktör Abuzer Şahin ve Kulüp Başkanımız Sedat Tahiroğlu, başka bir oyuncu izlemek için maça gitti. Barış Alper, o maçın 20 dakikalık bir diliminde yer aldı. O dönem Abuzer Şahin ve başkanımızın yanındaki menajerler, “Böyle bir oyuncu var. Potansiyelli ama süre almıyor. Ankara Demirspor’da 90 dakikası yok. Bir sezonda toplasan 1 tane 90 dakikası, 5-6 tane de oyuna sonradan dahil olduğu bir süre zarfı var. Potansiyelli ve güçlü ama oyun bilgisinde eksiklikler var. Eğer bir dokunuş olur, iyi bir hocanın eli değerse Barış Alper gelişim gösterebilir” dedi. Başkanımız, “Barış Alper Yılmaz’ı, uygun bir rakama biz alalım” dedi. Barış Alper, bugün bir deplasman parasını bile karşılamayacak bir rakama Keçiörengücü’ne transfer oldu. O dönemde takımın başındaydım, hazırlık dönemindeydik. Hazırlık maçları yapıyorduk. Takımın oturmuş bir oyun sistemi ve anlayışı olduğu için Barış’a henüz süre vermemiştim. Kalabalık bir kadromuz vardı. Osmaniyespor ile hazırlık maçı yapmıştık. Maçın bitimine 10 dakika kala Barış Alper’i oyuna aldık. Oyuna girer girmez 10 dakika içinde 4-5 defa çok farklı pozisyonlarda rakibinin üzerine gitti. Sırtı dönükken topu alıp rakip kaleye doğru gitti, yakalayamadılar. Benim çok dikkatimi çekmişti. Kendi kendime, “Bir daha bunu yaparsa Barış’ı takımda tutacağım ve kiralık olarak göndermeyeceğim” dedim. Barış, topu tekrar alıp bir daha gitti. Maçın bitiminde başkanı aradım. Başkanım, “Kenar için bir transfer düşünüyorduk, onu iptal edelim. Biz Barış’la devam edelim. Çok değişik, ekstra özellikleri var. Biz bunun oyun bilgisini geliştirirsek çok farklı noktalara gidebilir” dedim.
“MİLLİ TAKIM YETKİLİLERİNE, BARIŞ ALPER YILMAZ’I MUTLAKA TAKİP ETMELERİNİ SÖYLEDİM”
Daha sonra lig başladı, ona ilk 11’de süre vermedim. Birkaç hafta geçtikten sonra Dialiba sakatlandı. O sakatlanınca Barış’ı oyuna aldık. Aynı o Osmaniyespor maçındaki görüntüsünü yine ortaya koydu. Çok etkiliydi. Takımın dominant oyuncuları kadar oyuna etki edecek düzeyde bir oyun ortaya koyuyordu. Daha sonra Barış artık formayı alıp ilk 11’de oynamaya ve gelişim göstermeye başladı. Akan bir nehir gibi zaten gelişim içindeydi. Barış, formayı alıp dikkatleri üzerine çekmeye başladığı dönemde ben Barış’a sadece saha içinde taktiksel olarak yapmamız gerekenleri anlatıyordum. Barış bana, “Hocam, benimle neden hiç özel olarak konuşmuyorsun?” dedi. Ben de, “Barış, seninle özel olarak konuşmaya gerek yok. Sen şu anda bir yol almış gidiyorsun. Benim sana anlattıklarımı algılayıp uyguluyorsun, isteklisin. Bisiklete yeni binmeyi öğrenmiş bir çocuğa, tam bisikleti sürmeye başladığı anda seslendiğinizde yüzünü size çevirirse çocuk bisikletten düşebilir. O yüzden ben sana dokunmak istemiyorum. Bugüne kadar nasıl yapıyorsan bu süreçte de aynı şekilde devam etmeni istiyorum” dedim. Çok istiyordu ve bu işe emek veriyordu. Daha sonra ilk 11’de oynamaya başladı. İlk 11’de oynamaya başladığında o dönem milli takım hocalarını aradım. “Barış Alper Yılmaz diye bir oyuncumuz var. Henüz 19 yaşında. Çok yetenekli ve etkili. Mutlaka takip edin” dedim. Ondan sonra Barış’ın her maçını izlemeye geldiler. Barış Alper Yılmaz, daha sonra U21’e seçildi.
“SÜPER LİG TAKIMLARI İSTEDİ. FATİH TERİM, ‘BARIŞ ALPER YILMAZ TRANSFERİNİ BİTİRİN’ DEDİ”
Trabzonspor, Çaykur Rizespor başta olmak üzere dolaylı olarak Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın da ilgisi olmuştu. Fatih Hoca, Barış Alper’in 10 civarında maçını izlettirdi ve milli takıma gittikten sonra oradaki performansını da gözlemledi. Bu transferin en kısa sürede bitmesi talimatını verdi. Barış Alper için birçok takım geldi. Fatih Terim, Barış’ı çok istedi ve yönetime, “Barış Alper transferini direk bitirin” dedi. Sezon sonunda Galatasaray’a transferi gerçekleşti ve Keçiörengücü kulübü çok ciddi bir transfer bütçesi elde etti. O bütçe ile şu an Ostim taraflarında Keçiörengücü’nün antrenman tesisleri inşa edildi. Süper Lig kulüplerinde olmayan tesisleri inşa ettiler. Keçiörengücü, bu politikaya devam ediyor. Çok bütçeli transferlerle değil de, alt liglerde gelişim gösteren oyuncuları hemen kadrosuna dahil edip onlarla başarıyı yakalamaya çalışıyorlar. Aslında milli takımın bu süreçteki, “Alt liglerde de oyuncular var, onlar da A Milli Takım’da oynayabilir” projesini Keçiörengücü yıllardır yapıyor. Barış Alper Yılmaz, Süper Lig’e giden ilk oyuncu değil. Şimdi bugün sahada olan Samet Akaydın da o sezon Keçiörengücü’nde bizimleydi. Şener Özbayraklı da Keçiörengücü’nden gitti. Mesela Soner Gönül alt liglerden geldi şimdi Samsunspor’da oynuyor.
“BURAK YILMAZ GİBİ SAVUNMA ARKASINA DOĞRU KOŞULAR YAPIYOR”
Barış’ın topu aldığındaki o ilk patlama yapması Burak Yılmaz’a benziyor. Burak da rakip savunma çizgisinde bekleyip, ofsayta düşmeden savunma arkasına çok doğru koşular yapardı. Burak Yılmaz, pası atacak olan oyuncunun topa vurma anını çok iyi belirlerdi, çok zeki bir oyuncuydu. Hırvatistan maçında attığımız golün VAR sisteminde çok küçük bir farkla ofsayt olmadığını gördüler. Barış da artık kendi zekasını fiziksel becerisiyle birleştirmiş. Burak gibi zekasını kullanarak o pozisyonları iyi şekilde bekliyor. Barış Alper, Burak Yılmaz’a göre biraz daha güçlü ve fizik kapasitesi daha iyi. İkili temaslarda rakibine üstünlük sağlayabiliyor. Barış’ın, Burak Yılmaz kadar da zekasını kullanmaya başladığını görüyorum.
“BARIŞ ALPER YILMAZ’I, GÜÇ OLARAK GARETH BALE’E BENZETİYORUM”
Barış Alper’i, bir dönem Avrupa’da oynayan Gareth Bale’e benzetiyorum. Güç olarak o kadar benziyor ki. Bale, topa vurup rakibi geçtiği zaman rakibe 3-4 metre fark atabilen bir oyuncuydu. Dikkat ederseniz Barış’ın oynadığı maçlarda oyunun skorunu değiştirdiği pozisyonlar hep topa vurup rakibine birkaç metre fark attıktan sonra topu ceza sahasına gönderdiği ya da kendi skora çevirdiği pozisyonlardı. Gareth Bale’e baktığınız zaman alt yaş milli takım kategorilerinde oynamış, yıllardır Avrupa sahnesinde yer almış bir oyuncudan bahsediyoruz. Barış Alper’in bana göre takdir edilmesi gereken özelliği şu; Barış Alper, 20 yaşından sonra 1-2 senelik bir süreç içerisinde bu gelişimi sağladı. Benden önce 2.Lig’de 90 dakikası ve oyun istikrarı olmayan bir oyuncunun, benimle beraber çalışmaya başladıktan sonra hem oyun istikrarı oldu hem de Türkiye gündeminde yer alacak bir oyun oynadı. Bu durumu bizim ona belki de fiziksel, mental ve oyun bilgisi olarak küçük dokunuşlarımızın bir etkisi olarak görüyorum. Bu da bir teknik adam olarak beni mutlu ediyor. Samet ve Abdülkerim ile de çalıştık ama Barış Alper’e olan etkimiz daha fazla. Barış kapalı bir kutuydu, içinde inanılmaz bir istek vardı. İnanılmaz beyefendi bir kişiliği var. Ona sadece bunun yolunu gösterdik ve bu yolda o da kendi gelişimine inanılmaz bir katkı sağladı. Barış’ın menajeri Tuncay Maldan ile tanıştık. Barış’ın kişisel gelişimine inanılmaz katkı sağlıyorlar. Kazandığı paranın birçoğunu medya danışmanlarına, kişisel gelişim uzmanlarına, yabancı dil eğitimine yatırıyorlar. Barış için çok önemli olan bu süreci çok doğru yönettiler.
“BİR GÜN KESİNLİKLE PREMİER LİG’DE OYNAR, ŞU AN GELDİĞİ SEVİYE PHİL FODEN’A YAKIN”
Barış Alper Yılmaz, bir gün kesinlikle Premier Lig’de oynar. Foden ve Barış Alper’i yan yana koyuyorum. Emin olun Barış’ın şu an gelişimi ve geldiği seviye Foden’ın performansına yakın. O yüzden İngiltere’nin her takımında çok rahatlıkla oynar. Hatta orada daha da rahat oynayabilir. Çünkü fiziksel olarak daha da güçlenecek. Fiziksel gücün de çok ön planda olduğu bir lig. Özellikle ikili mücadeleler orada oyunu belirliyor. Barış Alper, oyun bilgisini geliştirdi. Artık o seviyelerde bir oyun bilgisi var. Fiziksel gücüyle birlikte o liglerde çok rahat iş yapabilir, bunu biliyorum. Bire birde mücadele ettiği oyuncuların gücü arttıkça zihinsel olarak daha güçlü oluyorlar. Barış’ın İngiltere Premier Lig’de çok daha ön planda bir oyuncu olacağını düşünüyorum.
“BARIŞ’IN HIRVASTİSTAN’A ATTIĞI GOL ÖZGÜVEN AÇISINDAN SON DERECE ÖNEMLİYDİ”
Barış Alper’in, aşması gereken zihinsel bir süreci vardı. Sürekli kendisinin yapabilirlik düzeyini test ediyordu, kendine güvenmesi gerekiyordu. Neden böyle bir sürecin içine girdi? Çünkü milli takımımızın alt yaş kategorilerinde oynamadı ve Avrupa düzeyinde yarışmalara katılmadı. Yarışmacı bir yapı içerisinde yer almadığı için 1-2 senedir Galatasaray’la birlikte yarışmacı düzeyde yer alıyor. Kendini sürekli onlarla test ediyordu. Bu test etme süreci bence Hırvatistan maçıyla beraber bitti. A Milli Takımımız, bu maçla birlikte artık iyi bir santrfor ve kenar oyuncusu kazandı. Bundan önceki maçlar onun gelişim süreciydi bence. Bu maçla beraber farklı bir noktaya geldi. Hırvatistan’ı ilk kez deplasmanda yendiğimiz maçın golünü Barış Alper Yılmaz attı. Bu da onun özgüveni açısından son derece önemli bir goldü. Onun bundan sonraki futbol kariyeri anlamında ayakları yere daha sağlam basan ve özgüvenli bir şekilde sahada yer alan bir Barış Alper izleyeceksiniz. Bu süreçten sonra çok daha farklı bir oyuncu modeli ortaya çıkacak.
“BARIŞ ALPER’İN BAZI ÖZELLİKLERİ AVRUPA’DAKİ AZ SAYIDA OYUNCUDA VAR”
Keçiörengücü’nde bizim olduğumuz dönemde Kone ve Emeka Eze vardı. İkisi de güçlü, merkez santrforlar oldukları için biz Barış’ı kenarda kullanmayı tercih etmiştik. Ama elimde santrfor olmasaydı ben de Barış’ı santrfor oynatabilirdim. Barış’ın hangi mevkide oynayacağı söz konusu olduğunda oyunu nasıl oynadığınız çok önemli. Çok kısa mesafede ani patlamaları olan ve sahanın “bitti” dediğimiz bölümünde rakibi geçip topu ceza sahasına gönderebilen bir oyuncu. Bu özellik Avrupa’daki az sayıda oyuncuda var. Genelde teknik beceriyle topu bir ayağından diğerine çekip içeriye atabilirsin ama barış 1-2 metrelik mesafede topa vurup, hızlanarak orta yapabiliyor ve topu içeriye gönderebiliyor. Eğer Hırvatistan’a karşı oynadığımız derin alanı kullanacağımız, rakip savunmanın arkasındaki boşlukları değerlendirecek tarzda bir oyun oynayacaksanız Barış Alper o zaman da santrfor oynayabilir. Barış’ın boş alanlara ihtiyacı var. Eğer boş alan istediğiniz bir maç oynuyorsanız Barış santrforda etkilidir. Eğer oyunu sete yerleştirdiyseniz Barış kenarlarda çok etkilidir. Yine boş alanı kenarda da yakalayabilir. Barış’ı santrfor oynatmak istiyorsanız boş alana ihtiyacı var. Çünkü yerleşmiş bir savunmada ve kalabalık bir savunma arasında Barış o boş alanları bulamaz, kenarlarda daha rahat eder. Ben Keçiörengücü’nde genelde geçiş oyunu oynuyordum ve topa sahip oluyordum. Barış Alper bize ilk geldiğinde o geçiş oyununda oyunun ilerleyen dakikalarında yorulmaya başlıyordu. İyi bir antrenman altyapısı yoktu. Bizim olduğumuz dönemle birlikte fiziksel parametrelerinde de gelişme gösterdi ve o geçiş oyununda artık yorulmamaya başladı. Galatasaray’da da bunu daha üst seviyeye taşıdı.
“ALT LİGLERDE ENTERASAN OYUN ANLAYIŞLARI VE GÜÇLÜ TEKNİK BECERİLERİ OLAN OYUNCULAR VAR”
Alt liglerde topun olduğu bölgede o kadar yoğun bir mücadele var ki, o mücadeleden çıkmak için çok güçlü, süratli, teknik olmanız gerekiyor. Bu yüzden alt ligler, ciddiye alınması gereken bir lig. Orada çok yetenekli oyuncular var. Son dönemde Iğdır FK’da görev yapmıştım. Oynadığınız rakipler isim olarak sizi korkutmuyor, “Biz bu maçı alabiliriz” diyorsunuz. Alt liglerden, U19 ve U20’den, farklı 3.Lig takımlarından gelmiş oyuncular var. Top ayaklarına geldiği zaman o kadar enteresan oyun anlayışları, süratli, güçlü teknik becerileri var ki. Bakıldığı zaman bu oyuncuların burada ne işleri var diyorsunuz. Üretemediğimiz için biz mevcut olanla yetinen bir ülkeyiz. Mevcut olanın dışına çıkmak bizi ürkütüyor, geliştirmiyoruz. Bunu yaptığımız zaman hem kulüp hem de milli takımlar bazında ülke puanımızın arttığı bir dönemdeyiz. Belki de Avrupa’nın futbol anlamında hatırı sayılır ülkelerinden birisi olacağız.
“BİZİM OYUNCULARIMIZ, AVRUPA’DA YETİŞEN TÜRK FUTBOLCULAR KADAR YETENEKLİ”
Abdülkerim Bardakçı ile ben Samsunspor’da çalıştım, orada bizim stoperimizdi. Abdülkerim’e ilerideki hedeflerini sorduğumda, “Avrupa’da oynamak istiyorum hocam” demişti. O zamanlar Türkiye şartlarında bu hedefi koymak gerçekten kolay değildi. Abdülkerim, bugün sözleşmesi bittiği an Avrupa’nın herhangi bir kulübüne gidebilir. Samet Akaydın, Sancaktepe’den gelmişti. Ona ilk dokunuşu Serkan Özbalta yapmıştı. Daha sonraki sene fiziksel ve taktiksel olarak bizimle bir süreç geçirdi ve orada da bir şeyler öğrendi. En son dokunuşu Adana Demirspor’da Montella yapmıştı. O yüzden aslında doğru oyun gücü, taktiksel disiplin ve doğru antrenman metotlarıyla birçok oyuncu Samet, Abdülkerim gibi milli takımlar seviyesini görebilir. Son 5-6 yıldır bir değişimin içindeyiz. Ama genelde değişimleri Avrupa’da oynayan ya da Avrupa’da yetişmiş Türk oyuncular üzerinden yürütmeye çalışıyoruz. Aslında bizim elimizde Avrupa’da yetişen Türk oyuncular kadar yetenekli oyuncular var. Burada bir proje üretildiği zaman fazlasıyla oyuncu çıkarabiliriz. Elimizde çok büyük potansiyeller var, alt ligleri izleseniz inanamazsınız.
“ALMANLAR, ‘ÇOK YETENEKLİSİNİZ AMA KAFANIZI KULLANMIYORSUNUZ’ DEMİŞTİ”
U17 Milli Takımımız, 2017 yılında Avrupa Şampiyonası’nda yarı finalde İngiltere’ye 2-1 yenildi. O dönem Fransa şampiyon olmuştu. Bizim o dönemki U17 Milli Takımımızdan şu anda A Milli Takım’da oynayan bildiğim kadarıyla Yunus Akgün ve Ozan Kabak var. İngiltere’nin Foden, Smith Rowe, Sancho’nun yer aldığı kadrosu vardı. Onlar dünya yıldızı çıkarabildiler. O gün golü atan Kerem Atakan Kesgin alt liglerde oynadı. Recep Gül Orduspor’da, Emirhan Civelek alt liglerde. Yani U15 ve U17 takımlarımızda görev alan birçok oyuncu A Milli Takım seviyesini görmeden alt liglerde oynamaya gidiyorlar. Ama alt liglerde oynayan birçok oyuncu da bugün A Milli Takım seviyesini gördü. Buradan aslında çıkarılması gereken sonuç şu; Alt liglerde, milli takımlar seviyesindeki oyuncuları belirlerken, aslında sadece bir yere odaklanmadan birçok takımda o seviyede oynayabilecek oyuncunun olduğunu bilmemiz lazım. TFF 1.Lig’de görev alan birçok oyuncunun da aslında yeteneklerinin doğru değerlendirildiği, doğru teknik dokunuşlarla eğitildiklerinde onların da A Milli Takım seviyesinde oynayacakları bir coğrafyada yaşıyoruz. Elimizde çok yetenekli futbolcularımız var. Avrupa’nın, siz çok yeteneklisiniz ama kafayı kullanmıyorsunuz dediği bir süreçteyiz. Almanya’ya bir ziyaretim olmuştu. Orada Bremen Federasyon Başkanı ile oturduk. O dönemde onların projeleriyle ilgili uzun uzun konuşma imkânımız olmuştu. Oradaki eğitmenlerle oturup konuştuğumda, “Çok yeteneklisiniz ama kafanızı kullanmıyorsunuz. Bu kadar yetenekli bir ülkeden dünya yıldızı çıkaramıyorsanız bu sizin suçunuz” demişti. Bu süreçte kendimizi biraz eleştirmemiz gerekiyor diye düşünüyorum.