Galatasaraylı futbolcu Kerem Aktürkoğlu'ndan flaş sözler
Galatasaray'ın genç yıldızı Kerem Aktürkoğlu, Galatasaray Dergisi'nin şubat sayısına çok özel açıklamalarda bulundu. Milli futbolcu kariyerinden, Marcao'yla arasında geçen kavgaya kadar birçok konuda konuştu. Kerem, Galatasaray'a gelmeden önce Süper Lig'de birçok kulüple görüştüğünü de söyledi.
Galatasaray'a 24 Erzincanspor'dan transfer edilen Kerem Aktürkoğlu, sarı kırmızılı takımın vazgeçilmez isimleri arasına girdi. Gösterdiği performansla milli takıma kadar yükselen genç futbolcu, Galatasaray Dergisi'nin şubat sayısına konuştu. Kerem, kariyer başlangıcından Galatasaray'a geliş sürecine, Marcao ile kavgasından milli takıma geliş sürecine kadar birçok konuda samimi açıklamalar yaptı.
Haberin Devamı ›
İşte Kerem Aktüroğlu'nun Galatasaray Dergisi'ne verdiği söyleşi:
Futbola nasıl başladığını okurlarımıza kısaca özetler misin?
Aslında yazılan, çizilen çok şey var ama ben kendi ağzımdan bu hikayeyi çok anlatmadım o yüzden gerçekten anlatmak isterim. Öncelikle, ben Gölcükspor'da futbola başladım. Normalde elbette sokaklardaki her genç çocuk gibi ben de çok futbol oynadım. Futbol tutkusu, futbol aşkı çok fazlaydı içimde. Babam da bunu en iyi bilenlerdendi. Her zaman destek verenlerdendi. Mesela okul takımındayken bile her maçıma gelirdi. Yani şehir şehir gelmişliği vardır. Şu anda bile geliyor. Düşünün en alttayken bile, düşük seviyedeyken bile geliyordu. Babam benim gerçekten en büyük destekçim. İnanılmaz, inanılmaz desteği olmuştur. Yani ben "Pes ettim" dediğim anda bile her zaman arkamda durmuştur. Futbola Gölcükspor'da başladım. Futbol okulunda oynuyorduk öncelikle. Orada güzel geçiyordu her şey benim için. Futbol okulları halı sahalarda oynanıyor biliyorsunuz. Ondan sonra biz kategori atladık; U16 seviyesine gelmiştik. Hocalarım o zaman beni değerlendirmiyordu, benim mevkiimde başka birini değerlendiriyordu.
Haberin Devamı ›
Mevkiin neydi?
O zamanlar ben forvet arkası olarak oynuyordum. Forvet başladım ilk futbola. Sonra forvet arkası, sonra da kanat olarak evrildik. Ondan sonra babamla konuştuk. Bizim kendi mahallemizin, oturduğumuz yerin bir takımı var. Orada tanıdıklarımız falan vardı. Babam dedi ki; "Beraber buraya gidelim. Sen burada daha başarılı olursun. Burada sana daha çok şans verecekler. Burada sen daha çok maç oynayacaksın." Biraz şöyle bakılıyordu oraya geçtiğimde; attan inip eşeğe binmek gibi bakılıyordu. Çünkü Gölcükspor profesyonel bir kulüp, benim gittiğim kulüp amatör bir kulüptü ve alt yaş kategorilerde oynayacaktım. O sezon U16, U17, U19 A takımlarında dört kategoride de oynadım.
Haberin Devamı ›
70-80'e yakın maç yaptım. O zaman yaşım 16 civarlarındaydı. Bunun benim gelişimimde çok büyük etkisinin olduğunu düşünüyorum çünkü çok fazla maç oynadım, benden büyüklerle de oynadım. Bana çok büyük tecrübe kazandırdı.
Adı neydi?
Amatör, Hisareyn Spor. Kocaeli'ne gittiğimde oraya hep giderim. Emekleri çok bende. Onları asla unutamam o bakımdan benim en büyük gelişimim oydu.
Sonra Başakşehir seçmeleri…
Evet, biz seçmelere gittik Başakşehir’e. 2014’te sanırım. Seçmeler de güzel geçmişti. Babamla oturuyorduk. Mustafa Sarıgül altyapı sorumlusuydu, dedi ki; “Kerem senle birlikte olmak isteriz, takımımızda görmek isteriz ama bizde kalacak yer yok. Altyapı tesisi yok. Ya gidip geleceksin ya da kendine bir yer bulacaksın. Başka türlü olmaz.”
Zor bir karar anıymış…
O gün “Tamam. Biz düşünelim” dedik babamla ve oradan çıktık. Ben o gün şunu söylemiştim, hatta babam her seferinde onu söyler, “Baba, benim önümü aç. İleride seni suçlamamı istemiyorsan bana bir şekilde yardımcı ol. Ben burada olmak istiyorum, burada oynamak istiyorum.” Hayallerime bir adım daha yaklaştığımı hissediyordum. Sonuçta süper lig takımı, onun altyapısında lacağım.
Haberin Devamı ›
Ve…
İstanbul’da kalmaya karar verdik. Bayağı zorlandık bir yer bulmak için. Bir tane yurt gibi bir yer bulmuştuk. İstanbul’da 1 sene yurtta kaldım. Yurt Fatih’te, bizim tesisler Balat’taydı. Yakındı, her sabah kalkıyordum, okula gidiyordum. Okuldan sonra tesise gidiyordum. Bir sezon öyle geçti, U17’de oynadım, ardından ilk profesyonel imzayı attım Başakşehir’e.
İlgili Haberler
Haberin Devamı ›
Ondan sonra her şey hızlı gelişti galiba…
Benim için hızlı gelişti, bir o kadar da farklı bir yere döndü. U17’de oynarken bir sene sonra A takıma çıktım.16-17 yaşındaydım. A takımda biraz bocaladım, birkaç sıkıntı oldu. İstediğim gibi gitmedi. Sonra beni kiralık gönderdiler Bodrumspor’a.
Bodrum’da bir yıl kalmışsın?
Bir yıl kiralık oynadım. Bodrum o zaman 3.ligdeydi. Ben üç sene 3. ligde oynadım. Ondan sonra Bodrum’da şampiyon olduk, 2.lige çıktık. Ondan sonra tekrar döndüm Başakşehir’e. Tekrardan “Güzel bir yıl geçiririm, takımda olurum” diye düşünüyordum ama olmadı. Bu sefer beni kiralık göndermek istediler ama “Erokspor’a gideceksin” dediler. Anlaşmazlık oldu. Beni o zaman isteyen takımlar var 2.ligden, PTT’den. “Kiralık gönderecekseniz bari istediğim kulübe gönderin” dedim. “Yok,” dediler, “Kabul etmiyoruz.” Benim de bir senem vardı, ben de gitmemeye karar verdim.
4 yılı tamamlamak için mi?
3 yıl anlaşmıştık. 18 yaşımdan önce imzaladığım için 3 yıl anlaşabiliyorduk. 3 yıllık sözleşmemden bir sene kaldı. “Ben gitmek istemiyorum oraya” dedim. “O zaman gitmezsen kadro dışısın. Bir sene idman yapacaksın altyapıda” dediler.
Zor bir kararmış gerçekten…
Biz öyle bir karar aldık babamla, konuştuk. 1 sene beni Kocaeli’nden İstanbul’a Balat’a her gün idmanlara getirip götürdü. İdmanlarımız sat 09.00’daydı. Sabah 06.30-07.00’de kalkıp kahvaltıyı yolda yapıyorduk. Erkenden çıkıyorduk, trafiğe yakalanmamak için. Gidiyorduk geliyorduk her sabah. Gitmeyince sıkıntı oluyordu. O zamanlar Mustafa Hoca altyapı sorumlusuydu. O da çok yardımcı oluyordu bana sağ olsun.
İlgili Haberler
Çok zor bir sene…. Pes etmek çok kolaymış…
O sezon her şey bitmişti ben de. “Baba zorlamanın bir anlamı yok. Demek ki buraya kadarmış” diyordum. Olmayacak çünkü. Her sabah kalkıyorum, psikolojik olarak çok çökmüş durumdayım. O zaman babam her sabah “Oğlum ben götürüyorum seni. Ben zorlanmıyorum, sen niye zorlanıyorsun? Geçersin arabanın arkasına, uyursun” diye beni hep motive etti. İnanılmaz bir desteği oldu. dönemde ben bırakmayı bile düşünmüştüm, çok dağılmıştım, umutsuzluğa kapılmıştım. Ondan sonra bir sene oynamadık. Sözleşmem bitti. Beni üst liglerden 3.lig harici bir takımlara gittiğim zaman yetiştirme bedelim çıkıyordu ve yüksek bir ücret çıkıyordu. O dönem yani 2018- 19 sezonunda Süper Lig’de bir takıma gitsem yetiştirme bedelim 600 bin, PTT’deki takımlarda ise 375 bini buluyordu. Alt liglerde, 2.ligde de bu rakam 240 bin idi. Bu paralar bir sene futbol oynayamamış biri için ödenmek istenmiyordu. Takımlar “Bir sene futbol oynamamışsın. Acaba nedir durumun? Diyordu. Ne kadar genç olsan da riskli. Dedim ki; “Bu yetiştirme bedelini ben sıfırlayacağım. İki sene üst üste oynadığım zaman bir sene de önceden oynamıştım 3.ligde oynadığın zaman yetiştirme sıfırlanıyormuş, biz bunu TFF’den onaylattık.
Yeni bir karar anı daha…
Babam ile oturduk. Ailem de var tabi annem, abilerim var…
Abilerin?
İki tane abim var, biri 92’li, biri 94’lü, onlar da futbol oynadılar, sonra bıraktılar, okudular. Bir abim siyaset bilimi, kamu yönetimi okudu. Diğeri makine mühendisi oldu. Ailenin futbol tarafını seçen benim yani. Herkes başladı ama ben devam ettim.
Kararınız ne oldu?
İki sene daha oynamak… Önce Karacabey’de oynadım, oradan Erzincan’a gittim ve her şey aslında Erzincan’da patladı diyebilirim. Çok güzel bir sezon geçirdim orada. 20 gol atmıştım, kanat oynuyordum. Başakşehir’de kanat oynamaya başladım ben. Başakşehir’e forvet arkası gitmiştim, kanat oldum, sol açıksağ açık yaptılar. Ondan sonra futbol hayatım bambaşka oldu, Erzincan’dan sonra…
Müthiş bir hikaye… Senin yaşadıklarına benzer çok örnek vardır herhalde…
Daha fazlası vardır aslında. Daha kötüleri bile vardır. Ben bırakmadım. Hem babam bana müthiş destek verdi, hem de ben çok zorladım zorladım, pes etmedim. Belki benim gibi olan, bırakan, pes eden illaki vardır. Gerçekten zor yani. İnsanın önüne neler çıkabileceğini, neler çıkardıklarını görebiliyorsunuz…
İlgili Haberler
Senin yaşında, yani o zamanki yaşlarındaki futbolculara baban gibi danışmanlık yapacak, yol gösterecek biri de şart gibi...
Kesinlikle. Bizim o zaman eğer babamın imkânı olmasa, arabamız olmasaydı o zaman nasıl gidip gelecektim? Bırakmak zorunda kalacaktım, bambaşka bir hayat seçecektim. Diyecektim ki; “Futbol olmuyor, okuyayım, baba mesleğine devam edeyim.” Babanla beraber ya da kendin ne okuyabiliyorsan... Ama işte dediğiniz gibi her zaman bir destekçi gerekiyor. Ailem benim en büyük destekçimdi.
Harry Potter hareketi
Bende 0.25 astigmat başlangıcı var. Gözlerim çok fazla yoruluyor, sulanıyor. Bu yüzden gözlerimi dinlendirmek amacıyla gözlük takıyorum. Oradan bir benzerlik oluşturdular. Zaman zaman aile ve arkadaş ortamlarında da bana söylüyorlardı. Sonra gözlüklü fotoğraflarım çıkınca taraftarlarımız da bu konuda çok benzetmeler yaptı, bundan sonra biz de kendi aramızda sosyal medya ekibimle, menajerimle (Menajerim aynı zamanda avukatım ve danışmanım gibi. Her şeyimi konuşuruz Erkut Abi’yle) oturduk, bir şeyler bulmamız lazım, senin imajını oluşturmamız lazım diye. Bu aklımıza geldi. Çok da güzel oldu. Güzel bir golün üzerine olması da çok anlamlıydı.
Bodrum’da, Başakşehir’in altyapısında, Karacabey’de birlikte oynadığın arkadaşlarını düşün… Şu anki yerlerini düşün, bir de gelebileceği yerleri düşün…
Çok fazla yetenekli futbolcu var, alt lig olarak gözüküyor ama belki Süper Lig’de oynayanlardan da daha yetenekli futbolcular da var alt ligde. Ama şöyle bir durum var, belli bir kademe atladıktan sonra yetenekten başka şeyler ortaya çıkıyor. Profesyonellik ortaya çıkmaya başlıyor, hayata bakışın değişiyor. Futbolu bir iş olarak görmen gerekiyor. Ben şimdi alt liglerdeki oyuncuları küçümsemiyorum asla. Benim gibi olan ama şu an süper ligde olan bir sürü benim gibi profesyonel olan bir sürü futbolcu da vardır ama gerçekten süper ligde oynayabilmen için süper lig seviyesindeki herkes için futbol bir iş haline geliyor.
Bambaşka bir bakış açısı gerekli, değil mi?
İş haline dönüyor artık. Gereği neyse yapman şart. Profesyonel bir hayat yaşaman gerekiyor. Mesela gerçekten süper ligde veya futbolcu olmaya karar verdiysen hayatından ödün vereceksin diye düşünüyorum.
İlgili Haberler
Senin o konuda çok iyi bir örnek olduğunu duyduk..
Ben ufak yaştan beri uykuma çok önem veririm. Atıyorum, dışarıda geziyorsam saatleri bellidir, yediklerim bellidir, dinlenme sürelerim bellidir. Aslında robot gibi yaşama tabiri vardır ya, futbolcu isen biraz öyle yaşamak zorundasın. Bir yerlere gelebilmek için şart bu. Tabi ki, diyelim ki bir yerlere geldin, bu yaşantını tekrardan eskiye çevirirsen eskiye dönersin, bunu da bırakmaman gerekiyor. Belli bir sistem oluşturacaksın, kendi hayatında belli kuralların olacak, öyle ilerleyeceksin ki başarılı olacaksın.
Sende bu bilinç zamanla mı oluştu?
Aslında galiba benim yapımda var bu. Mesela ailece oturuyoruz, akrabalar gelmiş, sohbet ediliyor evde, saat 21.00 olduğunda uykum var deyip çıkıp yatağıma giderdim. Babam otur oğlum dese de, dayanamıyorum derdim, gidip uyurdum. Ben bunu ufakken hazırlamışım demek. Futbolculuk hedefim olduğu için yaptım demiyorum ama küçükken de böyleydim. Hayat tarzım böyleydi. Kendime bakmayı seviyordum. Kendime kurallar koyma alışkanlığı küçükten oluşmuştu. Şu an belki daha fazladır koyduğum kurallar...
Ama hedef de koymuşsun aynı zamanda…
Başakşehir’e geldiğim gün hedefim belliydi: Süper Lig’de oynamak. Ve tabi ki Avrupa’ya gidebilmek, ülkemi Avrupa’da temsil edebilmek...
İlgili Haberler
Geriye dönüp baktığında kritik dönemlerde verdiğiniz kararlar hep doğruymuş…
Evet, çok şükür ki verdiğim kararlar doğru çıktı. Ters de tepebilirdi. Yani siz de söylediniz, benim gibi binlerce, belki de daha fazla insan vardır bu kararları verip tam tersi hayatları olmuştur. Futbolu bırakmak zorunda kalmışlardır. Benimki çok şükür güzel geçti.
Erzincan’da çok büyük bir performans gösterdin ve çok fazla ilgi odağı oldun, aslında çok takım istedi o dönem. Ama sen Galatasaray’ı seçtin. Galatasaray’ı seçerken Galatasaraylı mıydın, olaya tamamen profesyonel mi baktın bilmiyoruz ama yani o da önemli bir dönüm noktası olmuş senin için…
Ben çocukluğumda zaten Galatasaray’ı tutuyordum. Çok büyük sempatim vardı ama ben bu kararı ailemle konuşarak aldım. Galatasaray’da daha çok şans bulabileceğimi de düşündüm. Şöyle ki, o zaman Fatih Hoca başımızdaydı. Fatih Hoca bizimle iletişime geçti. Gürcan Hoca bizi aramıştı, direkt ailemle konuştu Gürcan Hoca. Babamla iletişime geçtiler, menajerim vardı ama ailemle görüştüler. Bu benim için çok önemliydi. O zamanlar yaşım çok ufak değil. 21 yaşındaydım ama iletişimi ailemle yapmaları bana verdiklerini değeri gösterdi. Süper Ligde çok kulüple görüştüm. Galatasaray’dan daha fazla para veren kulüpler bile oldu ama ben kariyerim için seçtim. Ben şöyle düşünmüştüm, aileme de onu söylemiştim: “Ben belli bir dönem kaybettim. 2-3 sene kaybettim alt liglerde oynama mecburiyetinden dolayı. Bu süreyi en çabuk nerede kapatabilirim diye düşündüm ve Galatasaray’da bu süreyi çok daha çabuk kapatabileceğimi, Fatih Hocamla, takımımla, iyi futbolcularla iyi takımla bu süreyi daha da kısaltabilirim ve hedeflediğim yerlere daha çabuk ulaşabilirim diye düşünüyorum.” Çok şükür; geldiğim yerden dolayı şu an verdiğim kararda ne kadar doğru olduğunu görüyorum.
Artık bağımsız da karar veriyorsun gördüğüm kadarıyla…
Kesinlikle. Ben 30-35 yaşıma da gelsem de bir kararı ailemle birlikte veririm. Ama en sonda, yastığa başımı koyduğum zaman, her şeyi süzgeçten geçiririm, son kararı orada veririm. Tabii ki istişare, birlikte konuşmak, aileye danışmak çok önemli ama en son kararı yine sen veriyorsun. Sonuçta senin hayatın.
Babanla baş başa kaldığınız zaman, o arabanın arkasında uyuyarak İstanbul’a gittiğiniz zamanları konuşuyor musunuz?
Böyle eski günleri konuşup duygulandığımız çok oluyor. Geçenlerde Galatasaray’da milli takıma seçildikten sonra babama “Hayal edebiliyor muydun bunu?” demiştim. Babam da bana “İnanmayacaksın ama sen ilkokul futbol takımlarında oynadığın zaman bile ben bugünleri hayal edebiliyordum” dedi.
Kesinlikte daha fazlasını da hayal etmiştir, ediyordur…
Gerçekten babamın söylediğine inanıyorum, çünkü hayal edebiliyordu. İnanmasa belki bu kadar peşimden koşmazdı. Sonuna kadar inandı. Belki de bana benden bile daha çok güveniyordu. Şu an bile bana inanılmaz şeyler söylüyor. “Baba o kadar da değil” diyorum. “Oğlum; sen de benim kadar kendine güvensen çok daha farklı olacak” diyor. Çok duygulanıyoruz konuştuğumuz zaman, nereden nereye diye. Erzincan’da benim maçlarıma gelirdi: Türkiye’nin bir ucu. Şimdi Ali Sami Yen Stadı’ndaki maçlara geliyor. Tribünden bazen bakıyorum ona, duygulandığını görebiliyorum o bana çok mutluluk veriyor. Ailem maçlara geliyor ve onların mutluluğu, sevinci benim için her şeye bedel.
Kocaeli’ne gittiğinde ilk kulübünü ziyaret ettiğini söylemiştin. Sen de onlara örnek oluyorsun şimdi…
Kocaeli’ne gittiğimde her zaman ziyaret ederim onları. Onlar futbol okulu oldu, bayağı gelişti. Çocuklar beni idol olarak görüyorlar. Benim oradan çıktığımı, oradan hayat hikayemin başladığını biliyorlar. Bu bence çok güzel bir şey. Oradaki çocuklara imkânsız olarak görülüyor. Onların da savaşabilmesi için, futbolda başarılı olabileceklerine inanmaları için güzel bir örnek. Küçük çocuklara, alt ligdeki futbolculara bu anlamda örnek olabilmek benim için çok anlamlı.
Galatasaray’da çok hızlı bir yükseliş gösterdin. Oynadığın mevkiler değişmiş. Forvet arkasından kanata giden bir yol. Şu an kendine futbolcu olarak baktığında doğru yerde mi görüyorsun pozisyon olarak, oyun olarak?
Ben sadece bir mevki ile kendimi sınırlandırmıyorum. Bu bence önemli bir şey. Yeri geldiği zaman forvet arkasında da oynayabileceğimi düşünüyorum ama şu anki mevkiim kanat, özelliklerim anlamında doğru mevkide oynadığımı düşünüyorum. Ama oyundaki sistem anlamıyla zaman zaman oyun içinde değişiklerde oraya kendimi adapte edebileceğimi de düşünüyorum. Çünkü kendimi belli bir kanat olarak lanse etmiyorum ya da ona yönlendirmiyorum. Sadece atıyorum, hızım var, süratliyim diye kanat oynayabilirim diye düşünmüyorum. O zamanlarda farklı mevkilerde oynadığım için bu bana fazlasıyla özellik katmış olabilir. Zaman zaman alt yaş gruplarında farklı mevkilerde, hatta orta sahada bile oynadım ama çok değil tabi ki. Bunları alt yaşlarda oynamış olmak, farklı mevkilerde benim özelliklerime farklı farklı şeyler katmış olabilir.
Bir futbolcu kendini nasıl geliştirir? Antrenmanda mı, evine gittiğinde mi, başkalarının maçını izlediğin de mi? Kendisinin nasıl oynadığını değerlendirerek mi? Sen ne yaparsın?
Şöyle bir durum var; tabii ki öncelikle yetenek en büyük etken. Yetenekliyseniz bence antrenmanda kendinize farklı hedefler koymalısınız. Atıyorum, ben Galatasaray’a ilk geldiğimde Galatasaray’daki eksiklerim çok fazlaydı. Ama ben idmanda hocalarımla, takım arkadaşlarımla kendimi geliştirmek üzerine çok fazla çalıştım. Futbolcu, ilk önce eksiklerini bilmeli, mesela özeleştiriye açık olmalı. Kendinde eksikler neyse onun üzerine gitmeli. Kuvvet mi? Ters ayağı mı? Veya oyun bilgisi, oyun görüşü mü eksik? Bunların üzerine gidip kendini geliştirmek çok önemli.
Maç izlemek?
Zaman zaman maç izlemek de futbolcuyu çok fazla geliştirebilir. Ben kendi maçlarımı maçtan hemen sonra vakit kaybetmeden, 90 dakikasını baştan sona izlerim. Çünkü hatalarımı birebir görebilmek isterim. Ondan sonra konuşurum hocalarımla, ailemle eksiklerim üzerine. Çünkü maçtan çıktıktan sonra o pozisyonları dışarıdan izlemediğiniz için tam algılayamayabiliyorsunuz. Ama 90 dakikayı izledikten sonra her şeye hâkim olabiliyorsunuz. Ben de maçtan sonra, izledikten sonra oturuyorum hocalarımla konuşuyorum. Şurada hatam varmış, şurada eksiğim varmış. Evet hocam, ben de izledim orada daha farklı bir şey yapabilirmişim diye her maç kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Tabi ki şu an eksiklerimiz yok mu, her zaman var. Futbolcunun bence sınırı yoktur. Her zaman bir eksiği, her zaman üstüne katabileceği bir, üstüne koyabileceği bir özellik vardır. Atıyorum; ben hücum oyuncusuyum, savunma anlamında da kendimi daha fazla geliştirmeliyim. Geriye gelmek zorundasın. Artık bu futbol çok değişti. Ben hücum oyuncusuyum, savunmaya gelmem diye bir şey yok. Takım arkadaşların savunma yaparken sen izleyemezsin. Sen de onlara yardım etmek zorundasın. Dediğim gibi kendini her an, her konuda geliştirebilirsin.
Galatasaray’da en zorlandığın anlar Marcao ile kavga ettiğin anlar mıydı?
Gerçekten zor bir andı.
Zordu ama iyi aştınız.
Aşmak zorundaydım çünkü. O konu ile ilgili hiç konuşmadım çok da konuşmak istemiyorum ama o konuyu aşmak zorundaydım ve aştım. Kendi önüme, geleceğime baktım. Başka hiçbir şey düşünmedim.
Galatasaray’da oynamak gerçekten çok büyük baskı da getiriyor, taraftar bir taraftan, medya bir taraftan, kulübün içi… Bir futbolcu bunlardan kendini nasıl izole edebilir ya da ne yapıyorsunuz da sadece oyununuza bakabiliyorsunuz ya da bakabiliyor musunuz?
Şu an bulunduğumuz durum tabi ki çok büyük hüsran hepimiz için. Galatasaray taraftarı, futbolcusu, yöneticiler Galatasaraylı olan herkes Galatasaray’ın şu andaki durumundan şikayetçi. Özellikle biz futbolcular. Elbette bunu değiştirmek için sahaya çıkıyoruz. Şu andaki konumumuzu daha farklı yere getirebilmek için çok fazla çalışıyoruz, birlikte çok fazla konuşuyoruz. Bulunduğumuz durumu hak ettiğimizi de düşünmüyorum. Bu sezon şanssızlık da biraz bizim peşimizi hiç bırakmadı bu anlamda. Avrupa’da çok güzel maçlar çıkartıp lige gelip çok puan kaybettik, bunlar bizi çok düşürdü ve bir an gelip tabi profesyonel bir futbolcuysan bunlar bir bahane olamaz ama mental olarak bu düşüşü doğru yönetemediğimizi düşünüyorum futbolcu olarak. Bu anlamda bu gidişata dur diyecek tek grup da biz futbolcularız.
Kendi aranızda konuşuyor musunuz?
Sürekli konuşuyoruz. Her maçtan önce, maçtan sonra… Şu anda bulunduğumuz durumu en fazla istemeyen biziz. Taraftar tabi ki üzülüyor, onların üzüntüsüne biz de çok üzülüyoruz ama biz de bu durumdan hiç mutlu değiliz. Çok üzülüyoruz. Ailemizle bile konuşurken mahcup oluyoruz, hissediyoruz çünkü o kadar kötü bir durumdayız ki hem Galatasaray taraftarına mahcubuz hem sevdiklerimize hem de ailemize…
Üzerinizdeki büyük baskı ile nasıl başa çıkıyorsun?
Baskı tabi ki olması lazım. Büyük bir kulüpteysen baskıyı her zaman hissetmelisin. Diğer türlü Galatasaray gibi büyük bir kulüpte olduğunun farkına varmazsın. Baskı nasıl bir baskı; o önemli. Belki de hiçbir zaman Galatasaray tarihinde yaşanmayacak bir dönemi yaşıyoruz. Bu da bizim dönemimize denk geldi. Ama dediğim gibi bunu da aşmak futbolcunun elinde. Sahaya çıktığımızda kafamızı sadece sahaya verebilmeliyiz. Tabi ki maç bittikten sonra o yükleri sırtına alabilirsin ama maçlara çıkıyoruz. Ben maçtan önce yazılanları, çizilenleri okumam. Okumamalısın ki hayatına devam edebilmelisin. İyi yazanlar da sağ olsunlar, kötü yazanlar da… İyiye bakıyorsan kötüye de bakarsın. Kötü olduğun zaman da bakarsın. Bunun ayrımını yapman gerekiyor. O yüzden ben kendi adıma konuşayım; sahaya çıktığım zaman dışarıda yaşadığım şeyleri; aile, arkadaş ortamında yaşadığım şeyleri; taraftar nezdinde yaşadığım şeyleri bir tarafa koyuyorum. Öyle sahaya çıkıyorum. Başarılı olmak istiyorsam bunu yapmamız lazım.
"Biyografileri seviyorum"
Ben biyografi tarzında film izlemeyi çok seviyorum. Hayat hikayeleri ya… Ben kendi hayat hikayemi ilginç bulduğum için farklı hayat hikayelerinden uyarlanan filmleri çok seviyorum. Michael Jordan’ın Last Dance çok güzeldi. En son Neymar’ın hikayesi çıktı. Neymar, benim aksime çok farklı bir karaktere ve yapıya sahip. Ama çok başarılı buluyorum. Baktığın zaman çok baskı var üzerinde, çok eleştiriliyor yaptığı her hareketten dolayı ama o kadar eleştirilip ertesi gün maça çıkıp başarılı olabilmek bence çok büyük özellik. Futbolculuğunun dışında mental olarak da çok kuvvetli olmak zorundasın futbolda. Çünkü taraftarın baskısı, medyanın baskısı, ailevi sorunların olabilir; hayattaki her şey olabilir ama sahaya çıktığın zaman bunları bir kenara bırakmak zorundasın, maçta bir sıkıntı çıkmaması için. Ve bu da çok zor, kolay bir şey değil. Tamam futbolcusun, sadece futbolu düşüneceksin demek çok kolay ama futbolcunun saha dışında ne yaşadığını kendisi biliyor veya çevresi biliyor. Ama bunları kenarda bırakabilmek bir özellik. Bence futbolcunun en büyük özelliği bu olmalı. Mental olarak her zaman hazır olmalı maçlara.