Spor yazarları Trabzonspor - Basel mücadelesini yazdı! "Ağlıyoruz, yüreğimiz kanıyor..."
Merkez üssü Kahramanmaraş olan ve 35 binin üzerinde vatandaşımızın hayatını kaybettiği deprem felaketinin ardından ligler ertelenmişti. Ancak Avrupa Ligi maçları oynanmaya devam ediyor. Temsilcimiz Trabzonspor Konferans Ligi Son 16 Play-Off Turu ilk maçında İsviçre temsilcisi Basel’i 1-0 mağlup etti ve ikinci maç öncesi avantajı aldı. Fanatik Gazetesi yazarları bu karşılaşmayı değerlendirdi...
UEFA Konferans Ligi son 16 play-off turu ilk maçında Trabzonspor ile FC Basel karşı karşıya geldi. Bordo-mavili ekibimiz müsabakayı 65. dakikada Larsen'in attığı golle 1-0 kazanarak tur yolunda avantaj elde etti. Rövanş karşılaşması 23 Şubat Perşembe günü İsviçre'nin Basel kentindeki St. Jakob-Park'ta oynanacak.
Haberin Devamı ›
İlgili Haberler
Deprem nedeniyle zor günler yaşadığımız şu günlerde bu galibiyet bir nebze olsun moral oldu. Bu karşılaşma öncesi bütün Süper Lig kulüpleri Trabzonspor'a destek verdi. Fanatik'in usta yazarları da Trabzonspor'un sahasında kazandığı 1-0'lık mücadeleyi kaleme aldı.
OLCAY ÇAKIR: SONSUZ TEŞEKKÜRLER
Mükemmel bir koreografiyle başladı karşılaşma... Şanlı bayrağımız, kurtarma ekipleri, ülkelerin bayrakları, enkazlar, yaşama tutunan bebek ve kahraman Proteo... Tribünlerde her rengin mükemmel temsili, formalar, kaşkollar, bayraklar... Trabzonspor sokakları bir ağaç gibi hür, bir orman gibi kardeşcesineydi. Sonuç hiç kimsenin umurunda olmayacaktı. Dert çok başkaydı dün gece. Dert bir, dert ortak, sevdamız bir, sevdamız ortaktı. O kadar doluydu ki herkes, ekranları başında olanlar, tribünlerde yerini alanlar... Dokunsalar da dokunmasalar da ağlayarak geçirdiğimiz günlerin zirve gecesi olacaktı adeta. Koreografi bir taraftan yükselirken, tulumun o gizemli sesiyle de göz yaşlarımız adeta sel oldu... Şehirler, şehirlerimiz, tek tek ‘Buradaydı’. Tam da kalbimizin ortasındaydı... Asla bir Avrupa maçı değildi, bir Milli maçtı ve maçı Milli hale getiren herkese sonsuz teşekkürler.
Haberin Devamı ›
Asla bir maç değil
Dün gece maç sonlarında genelde göz yaşı döktüğümüz bu oyunu, belki de ilk defa en başından itibaren dolu gözlerle izledik ülke olarak. Bu duygu karmaşasında oyuncular da görevlerinin ağırlığının altından kalktılar. Onlara da sonsuz teşekkürlerimizle. Dün gece asla bir futbol maçı oynanmadı çünkü. Ve futbol belki de hiç bu kadar ‘asla futbol’ olmadı...
ERMAN ÖZGÜR: İHTİYACIMIZ VARDI
Yaşanan büyük felaketin tazeliğine, eleme maçlarının ilkinin genelde kontrollü geçmesine rağmen ilk yarı iki takım da haddinden fazla pozisyon buldu. Basel ilk bölümde Kade (2), Burger ve Zeqiri ile önemli şanslar buldu ama iyi vuruşlar gelmedi. 20 dakikadan sonra ise topa sahip olan Trabzonspor fırsatlar üretmeye başladı. Elindeki kadronun ideali sahada olunca kalite işin finaline kadar hissedildi Trabzonspor’da. Trezequet, Abdülkadir, Maxi Gomez ve Bakasetas maçı ilk yarıdan koparabilecek fırsatları harcayınca bol pozisyonlu ilk yarı golsüz bitmiş oldu. İkinci yarıya Trabzonspor daha güçlü bir oyunla geldi. Rakip sahaya çok oyuncu ile yerleşip Basel’i çıkartmadı. Larsen’in sol bek başladığı oyunda, gol onunla bulundu. Maxi Gomez’in savunma arkası koşusu, Trezeguet’nin şutu ve Larsen’in attığı gol günler sonra bir ülkenin az da olsa gülümsemesini sağladı.
Haberin Devamı ›
İlgili Haberler
Bir parça moral...
Gol oyunu bir parça dengelese de, Trabzonspor farkı artırmak için aramaya devam etti. Enfes bir Gomez golünün VAR’a takılması bu bölümün şanssızlığı oldu. Yine önemli olan bu kadar zor bir dönemde bir parça bile olsa moral bulmaktı. Trabzonspor tüm ülkenin bütünleştiği bir 90 dakikayı çok istekli şekilde oynayarak kazandı.
SAFA CAN KONUKSEVER: ÇOK AMA ÇOK DEĞERLİ
Türk Futbol tarihinin en anlamlı maçına çıktık dün. Tribünlerdeki birlik mesajı, yinelenen destek çağrısı, acıların paylaşılması inanılmazdı.Deprem felaketinin acısını en derinden hisseden milyonların tercümanı oldu Akyazı’daki taraftarlar. Böyle bir günde oynanan futbol da, kazanmak veya kaybetmek de hiç önemli değildi. Maksat, futbolun birleştirici ve iyileştirici gücünü bir nebze olsun göstermek, ‘Biz biriz’ demekti. Dedik de. Hem de en yüksek sesle... Maç boyunca tribünlerden yapılan her tezahüratta tüylerimiz diken diken oldu, kuşkusuz hepimizin gözleri doldu. Bu atmosferde futbolcularımızın yüzde yüzüyle saha içine odaklanması da elbette zordu. Sadece futbolcular için değil taraftarlar için de öyle... 11 gündür yaşanan acılar, her şeye rağmen ayakta kalma çabası futbola reaksiyon gösterebilmeyi unutturmuştu sanki. Basel’in son derece doğru yerleşimi ve bununla beraber etkili hücum setleri zaman zaman yüreğimizi de ağzımıza getirdi.
Haberin Devamı ›
Yüreğinize sağlık
İkinci yarının başından itibaren ise tam manasıyla oyuna, futbola, hücuma döndük adeta. Tribünlerin de coşkusuyla ‘gol geliyorum’ diyordu. Öyle de oldu. Etkili ataklar, Larsen’in 65’teki golüyle tabelaya yansırken farkı artırabileceğimiz fırsatlar da peş peşe geldi. Hücumun hem merkezinde hem yönlendirilmesinde çok aktif rol üstlenen Maxi’nin kılpayı ofsayda kurban giden golü onun da özgüvenini yakalaması için önemliydi. Sahanın her yerinde kontrolü elinde tutan Trabzonspor, küçücük bir teselliye dahi çok ihtiyacımız olan gecede içimizi ısıttı. Sosyal medyada AFAD çadırlarından paylaşılan fotoğraflar bu galibiyetin, bu gecenin, bu kardeşliğin ve birlikteliğin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha kanıtladı. Emeği geçen herkesin yüreğine sağlık.
Haberin Devamı ›
CEM DİZDAR: GECELER GELDİ DAYANDI KAPIMIZA
Bu felaket günlerinde kuracağım herhangi cümle acıyı hissetmeme, hissetmemize yardım etmeyecek, biliyorum. Ancak biliyorum ki, hepimiz bir yanımızla içten içe acıyoruz. Yine de sevdiklerini, tanıdıklarını kaybetmemiş olan biz yaşayanların dehşetle irkildiği ancak anlamamızın o denli mümkün olmadığı zamanlardan geçiyoruz. Bizler için yaşam - şimdilik- öyle ya da böyle akacak! Oysa felaketi an be an yaşarken enkazlardan kurtulup ya da ayakta kalan evlerinden fırlayanlar için hayat durdu! Onları anlatacak kelimeler bulunup, cümleler kurulur mu, bilemiyorum. Kurulursa da benim becermem mümkün değil. Şampiyon olmanın değil duyguların oyunu olarak futbol bize yaşamı, yaşamayı öğretiyor. Birbirimize karşı oynayarak birbirimizden yana olmanın mümkünlüğünü gösteriyor. Ancak bu ‘Muhteşem vahşi dünya’ çoğumuzun kafamızı karıştırdı! Aynı olanları birbirine karşı belletti! Düşünün dün akşam sahada farklı isimde, farklı fikirde, farklı inançta futbolcular vardı. Yine de oynanan bildikti!
Kazandık işte!
İki takım da rakibini yenmeye uğraştı ama bunu oynayarak yapmaya çalıştı. Sonuçta, ‘Acılı coğrafya’’nın kuzeyinin evlatları kazandı. Yani bizimkiler… Kazandılar da ama mutlu olduk mu? Bilmem! Kazandık işte... Ne diyordu şiir; ’Mutlu olmak varken bu dünyada, geceler geldi dayandı kapımıza olduk acımızla sarmaş dolaş bekledik düşümüzle koyun koyuna.' Yine de öğüt veriyordu şair yaşama dair. ‘Ne yeise kapılın, ne korkuya, çok olun, çocuklar, çok olun, el ele verin, çocuklar, el ele.’ Ve şöyle noktalıyordu şiirini A. Kadir: ’Çocuklar, çiçekleri umudumuzun.’
SERKAN AKCAN: BİRLİK RUHUYLA
Ülke olarak yasta olduğumuz günlerde Trabzonspor’un, Konferans Ligi’nde sahaya çıkması ne kadar zorsa acılarımızı 90 dakikalığına erteleyip futbol maçı izlemek o kadar zordu. Tüm takımlar bayraklarıyla, başkanlarıyla, kısmen taraftarlarıyla birlik ve dayanışma halinde tribünlerdeydi. Ama gözyaşlarımızı kalbimizin en derinine akıtan deprem felaketi olduğu andan itibaren yardıma koşan ülkelerin bayraklarıyla, arama tarama çalışmalarında hayatını kaybedenleri simgeleyen koreografiydi. Elbette canlarımızı kurtarırken yaşamını yitiren can dostumuz Proteo da unutulmamıştı. Saygı duruşundaki sessizlik, bir ülkenin göz yaşlarını yağmur damlası gibi dökme seromonisiydi aslında. 90dakika içerisinde01 Adana ile başlayıp, 02Adıyaman ile devam eden depremzede illerimizin tamamının plaka numarasındaki çığlıklar kulaklarımızda değil yüreğimizde çınlıyordu. Böyle bir günde futbol analizi yapmak çok zor ama Abdullah Avcı ve futbolcularının emeklerine saygı için bunu yapmalıyız.
Umarım kupayı alır
Abdullah hoca sağ bekte Bruno Peres’le başlayıp solda Eren Elmalı’yı tercih ettiğine ilk yarı sonunda pişman oldu. İkinci yarı Larsen’i sol beke alınca Trabzonspor’un oyunu dengelendi. Gomez’in santrfor etkinliği sağda Abdülkadir’i solda Trezeguet’i daha efektif kullanma şansı doğurdu. Trabzonspor, Avcı’nın ikinci yarıdaki tercihleriyle hem topun hem oyunun inisiyatifini eline aldı. Hatırlatmak faydalı olacak; Galatasaray Marmara depremiyle başladığı 99-2000sezonunun sonunda UEFA Kupası’nı kazanmıştı. Ağlıyoruz, yüreğimiz kanıyor, ciğerimiz yanıyor ama pes etmemeliyiz. Avrupa’daki 4 temsilcimizden en azından biri depreme kurban verdiğimiz canlarımız için kupayı alır umarım.
Marek Hamsik'in En İyi Anları