İbrahim Akın'dan olay sözler!
3 Temmuz'un olay adamı İbrahim Akın, FANATİK Gazetesi'ne özel açıklamalarda bulundu.
FANATİK: Çok kötü günler geçirdiğini biliyoruz. Belki erken bir soru olacak, ama soracağız. Yaşadıklarından dolayı futbola bakış açın değişti mi? Ne zaman bırakmayı düşünüyorsun? ‘Lanet olsun, bırakıyorum bu sektörü’ mü diyeceksin, yoksa ‘hayır kardeşim, ben buradayım, savaşacağım’ mı?
İBRAHİM AKIN: Çok düşündüm bunları abi... Futbolu bırakmayı çok düşündüm. Futboldan tamamen uzaklaşmayı. Benim, şu an, bana verilen ceza yüzünden antrenör olabilme hakkım yok. Mahkeme devam ediyor. Bu sürecin ardından ‘beraat kararı’ çıkarsa, elbette antrenörlük yapmayı düşünüyorum. Çünkü benim yapacağım başka hiçbir şey yok. Çocukluğumdan beri futbolun içinde olduğum için, bundan sonra da sadece futbolda verimli olabilirim.
‘Ben hiçbir maçta şike yapmadım’
Çok üzüldüğün kesin, ama içinde biriktirdiğin bir öfken var mı? Bu soruya vereceğin yanıtı önemsiyoruz, istersen sadece söylersin ve yazmayabiliriz de...
- Yazabilirsiniz abi... İki-üç kişi var; isim olarak söylemek istemiyorum ama, iki-üç kişi var. Onlara çok kırgınım.
Madem bu süreci konuşabiliyoruz, o halde sorayım; Bu süreçte yeteri kadar destek aldın mı?
- Yeteri kadarı boşverin, ben hiç destek almadım. Yalnızca Koray Avcı, ben Metris’teyken de dışarı çıktıktan sonra da her zaman yanımda oldu. O artık benim için vazgeçilemez bir dost.
19 maçtaki şike de sana mı kaldı yani?
- Görüntüye bakılırsa öyle... Bakıyorsunuz, başka ceza alan yok! Herkes futbol oynamaya, bu sektörün içinde aktif olarak görev yapmaya devam etti. Bir tek ben 2.5 sene ceza aldım. Her şey benim üstüme kaldı. Bu insanı üzüyor. Ben o kadar eminim ki kendimden... Kalben o kadar rahatım ki... Gönül rahatlığıyla söylüyorum ki; ben hiç bir maçta şike yapmadım. Küçük hatalarımız vardı, ama Allaha
Şükürler olsun ki, ben sahada emeğimin hakkını verdim. Herkesin içinde saklı olan bir şeyler vardır. Benim de var. Zamanı gelince, vakti gelince daha çok şey konuşacağım.
Adı geçen maçlarda gol vuruşların da vardı, değil mi?
- Evet, o yüzden diyorum ya... Maçlarda hiç bir sıkıntı yok. O kadar rahatım ki vicdanen...
‘Mecnun Başkan adam gibi adamdır’
Küçük hatalar dedin. Neydi onlar?
- Futbol sahasının içinde vicdanen çok rahatım. Bahsettiğim hatalar da saha dışında. Bir iki yerde hatam var. Şu anki aklım olsa, o konular için de gereken cevapları veririm. Söyleyemediğim çok şey var, içimde. Şimdilik bende kalsın, çünkü dava devam ediyor.
Antep de Sivas da inanıyor sana.
- Beni bilen biliyor. Mecnun Başkan, Sergen hoca, Antep’teki yöneticiler... Hepsi beni tanıyor, biliyor. Hepsine çok teşekkür ediyorum. Böyle adam gibi adamlara çok teşekkür ediyorum. Çok zor zamanlarımda bana inandılar, güvendiler. Abdullah Ercan döneminde geldim Antep’e... Sonrasında ceza aldım, oynamadım. Ardından Bülent hoca ile başladım. Zaten o da beni Metris’ten tanıyordu. Nasıl bir futbolcu olduğumu değil, nasıl bir insan olduğumu iyi biliyordu. Şu an anlatamadığımız birçok şeyi orada birbirimize anlattık. Paylaştık. Kader birliklerimiz var.
Bir futbolcu açısından maddi-manevi en önemli 2.5 yaşa denk geliyor bu süreç. Saha dışındaki kayıplarını biliyoruz, ama saha içindeki kayıplarını değerlendirir misin?
- En formda zamanımdı. Bu olaylar başıma gelmese nerede olurdum? Anlatayım... O dönem Fatih hoca (Terim) ile görüşmüştüm. Beni transfer etmek istiyordu. Tutuklanmadan önce de konuştuk, ‘geliyorum’ dedim. Transferim için imzaya geliyordum. Galatasaray oluyordu, ama olmasa da, Beşiktaş vardı. Biz, Galatasaray ile anlaşmıştık, hatta başkan da söyledi zaten bunu. Geldiğimde ise tutuklanma olayı gerçekleşti. Bu benim 2.5 seneme maloldu ama, tabii ki beyin olarak o kadar çok yoruldum ki. 38 maç oynamıştım, kariyerimin en verimli sezonuydu. Çok üst düzey performans
gösteriyordum. Zaten Belediye’den milli takıma kadar yükselmiştim. 84 doğumluyum, o dönem yaşımı hesaplayın işte. Çok şey kaybettim abi, maddi-manevi.
Sorgulamalar, baskılar, tehditler...
Kaç yaşında hissediyorsun kendini?
- Vallahi bilemiyorum ki... Hani çok üniversite okur ya bazı insanlar; bizimki öyle bir şey oldu yani. Hele şu hapishane olayları... Organizeye gidiş geliş... Ben hayatımda karakola gitmemiştim oysa... Organizeye gittim, bir çok şeyle suçlandım. Sorgular, baskılar... Bu davada en büyük baskıyı gören benim. Filler tepişir, çimler ezilir derler ya... Aynen öyle.
En çok kime kızgınsın?
- Savcı Mehmet Berk’e... O üç kişiden birisi de o. Beni tehdit etti. Beni çocuklarımla tehdit etti, bir daha eve dönemeyeceğimi, onları göremeyeceğimi söyledi. 5 saat sorguladı beni, 5 saat boyunca tehdit etti. O beni çocuklarımla tehdit etti, beddua etmiyorum ama, Allah da onu çocuklarıyla sınasın.
Çok öfkelisin...
- Evet... Ona hakkımı helal etmeyeceğim. Gelecek, benden özür dileyecek. Fakat bu durumda dahi helallik vermeyi düşünmüyorum.
Bu durumu nasıl ispat edebilirsin?
- Benim poliste ve savcıda verdiğim ifadeleri yanyana koyup okuyun, her şeyi anlarsınız. Çünkü savcı, benden sürekli isim istedi ve vermezsem diye tehdit etti. O zamanki avukatım da ‘istediklerini kabul et ki akşam evine git, çocuklarını sev’ dedi. Polisteki ifadem ile savcıdaki ifadem bu yüzden birbiriyle çok alâkasız.
‘Artık hiçbir şeyden korkmuyorum...’
Aziz Yıldırım’ı gidip tehdit edemezsin. Sonuçta karşı çıkar, yanıt verir. Senin bir dezavantajın da bu oldu galiba...
- Kötü anılar benim için... Hayatımızı baştan sona etkiledi. Karakola bile gitmemiştim, ama Metris’te yattım. Size bir şey söyleyeyim; Artık hiç bir şeyden korkmuyorum. Korkum yok... Şu an güzel bir hayat yaşıyorum. Ailem, dinim ve işim var hayatımda sadece. Bu bir ‘şer’di belki ama ben artık ‘hayır’a döndüğünü düşünüyorum. Her şerde bir hayır vardır. Çok ağır oldu, bedelini çok ağır ödedim ama...
Milat’tan önce Milat’tan sonra derler ya... Seninkisi Metris’ten önce Metris’ten sonra mı?
- Aynen öyle... Çok şey kattı Metris bizim hayatımıza. Ben biraz ağır yaşadım Metris’i; çünkü çok şeyle suçlandım.
Hiç umutsuzluğa kapıldın mı?
- İlk zamanlar öyleydi. Üzerimde çok suçlama vardı çünkü. Anlatamıyorsun.
Bittim dediğin oldu mu hiç?
- Abi o inanç duygusu hiç çıkmadı benim içimden. Bu nedenle öyle düşünmedim. Beni buralara getiren de o inanç duygusu zaten. Bugün yeniden futbol oynuyorsam, içimde asla bitmeyen o inanç sayesinde.
5 dakikada Sivaslı oldum!
Birçok kulüpten teklif geldi. Ama Sivas’a transferim 5 dakikada oldu. Hiç düşünmedim, imzayı attım
Yaş 30. Bir kariyer planlaman var mı?
Gaziantep’teyken hedeflerim küçüktü. Bir imza daha atsam, futbolu orada bırakırdım. Fakat şuna inandım; futbolu bırakacaksam, İbrahim Akın’ın gerçek futbolunu bir kez daha insanlara göstermeliydim.
Cicinho ile konuştuk, ‘5 yıl daha oynarım’ diyor. Senin gibi kaliteli oyuncular, süreyi uzatmalı!
Ben yaşadıklarımdan dolayı biraz daha erken bırakırım diyordum. Aslında futbolu çok seviyorum. Bizimkisi, en güzel mesleklerden birisi... Çok şey yaşadığım, çok yıprandığım için, aklımda hep aynı soru vardı; “Acaba nereye kadar gider?” Antep’teyken ruh halim böyleydi. Çünkü büyük hedefler koyabilecek organizasyon yoktu. Önümüzü göremiyorduk.
Sivas’ta güvenen bir başkan, güvenen bir teknik direktör var.
İkisi de beni iyi tanıyor. Birinci hedefim eski İbrahim Akın’ı yeniden piyasaya çıkarmak.
Başka teklif aldın mı bu süreçte?
Bir çok kulüpten teklif geldi. Ama Sivasspor’a transferim 5 dakikada oldu. Hiç düşünmedim. Zaten Başkanımız Mecnun Otyakmaz ile yaşadığımız çok önemli bir süreç var.
‘Doğru insanları bulamadık biz!’
Neydi yanlışların?
Mesela at yarışı. Bendeki, yarıştan çok at sevgisiydi. Yarış sevgisi, at sevgisi, inanılmazdı. Fakat bu bile, ilerleyen süreçte beni yanlış yöne götürüyordu. Bir de etrafımızdaki insanlar yanlıştı. Doğru insanları bulamadık biz.
Çevren de kötüydü yani!
Bunu hapishaneye girdiğimde anladım. Baktım ki hiç kimse ziyaretime gelmiyor. Bu sürecin ardından hayatımda kötü ne varsa bıraktım. Uçurumun kenarından döndüm. Yazılacak çok şey var ama, ne kadar konuşsam eksik.
‘İdam sehpaları kuruldu, izledik’
Seni en çok ne yordu?
Hapishane olayları farklı, 2.5 yıl futbol oynamamışsınız, dışarı çıkıyorsunuz insanların bakış açısı farklı. Anlatamıyoruz suçsuz olduğumuzu. Bir çok şeyle savaştım. Televizyonda idam sehpaları kuruluyor, ama sen yanıt veremiyorsun. Hapishanedeyiz, televizyonu açıp bunları izliyoruz. En çok yıpratanlardan birisi de bu... İçeridesin, insanlar hakkında doğru-yanlış konuşuyor, savunma yapamıyorsun. Ben
biraz da uysal bir insanım. Normalden çok daha fazla etkileniyorum.
‘Kızıma askere gitti dediler’
Aile ne durumdaydı peki?
Kızıma askere gittiğimi söyledik. Gizledik, kandırdık. Nasıl anlatabilirsin ki çocuğa. Perşembe günleri, görüş günüydü. Ben de çikolata getiriyordum. Çocuğum diyor ki, ‘Baba neden hep aynı çikolatayı getiriyorsun?’ Bilmiyor ki, o çikolatayı bile ne kadar zor buluyordum! Çok zor günlerdi, çok!
Metris’te en büyükdayanışmayı kiminle yaptın?
Mecnun Başkanlar’la ayrı koğuştaydık. İskender Alın ile büyük dayanışma içindeydik. Çok zor zamanlar yaşadık. İlk gün Metris’e girdiğimizde hüngür hüngür ağladım ben. Yastığa koydum başımı,
hüngür hüngür ağlayarak uyumuşum. Sabah kalktığımda öylece uyuya kaldığımın farkına vardım.
‘Hayatımı yazsam kitap olur...’
Gelecekte kitap yazmayı düşünüyor musun?
Antep’teki takım arkadaşlarımdan bazıları bana ‘abi, yaşadıklarını mutlaka yazman lazım’ dedi. Çünkü benim başımdan çok olaylar geçti, sadece bugünküler değil, geçmişte de... Çocukluğumdan bu güne kadar çok olaylar geçti başımdan. Senaryo yazalım, filmi bile çekilir diyenler de oldu. Ama ben ilk önce bu davanın sonuçlanmasını bekliyorum. Dava yeniden görülüyor. Ne zaman sonuçlanır, ne zaman biter? Fakat aklımda öyle bir fikir var. Benim hayatımı kimse tam bilmez. Özel durumlarım da var. Mesela ikizim vardı, kaybettik. Hele bu davayla ilgili, bu süreç ile ilgili o kadar çok şey var ki.
Hayatım kitap olur yani...
‘İki Sergen hoca arasında uçurum var’
Sergen Yalçın hocanın gelişime, değişime çok açık olduğunu duyduk. Zaten zeki, akıllı bir insan
Bu kulüpte, Sergen Yalçın hoca hakkındaki değişimi en iyi gören kişi herhalde benimdir. Çünkü geçtiğimiz yıl da Antep’te birlikte çalıştık. İki Sergen hoca arasında gerçek anlamda bir uçurum var. Hoca her şeyden önce çok daha oturaklı duruyor. Daha etkili konuşuyor. Daha etkili idmanlar yaptırıyor ve çok farklı taktikler çalıştırıyor. Hedefi daha yüksek.
Kadro nasıl?
Aydın geldi, Eneramo alındı, ben geldim. Aatıf, Utaka, Batuhan zaten var. Takımın her mevkiisinde inanılmaz bir rekabet olacak. Bu durum bir takım için çok önemli.
Zafer Büyükavcı - Tunç Kayacı