Gökçe Kaan Demirkıran: Sorun her zaman teknik direktörde mi?
Bizim ligimize bakarsanız aslında teknik direktör çok şey ifade ediyor. “Uzatmalı” ligde 36 haftada 21 takımda toplam 36 defa teknik direktör değişikliği gerçekleşmiş. Bu, bir açıdan teknik direktörlerin mağdur edildiği bir futbol iklimini ifade ediyor. Ancak bir açıdan da mesleğe verilen değeri gözler önüne seriyor. Peki sorun her zaman teknik direktörde midir?
Konuk yazar / Gökçe Kaan Demirkıran
Haberin Devamı ›
Futbolumuzun temel sorunu altyapıdan oyuncu yetişmemesi olarak gösterilir. Oyuncu yetişmemesinin de nedenleri kulüplerin altyapıya bakış açıları, bütçe ayırmamaları, gençlere yeterince şans verilmemesi v.s. diye sıralanır. Bunların hepsi doğru. Ancak ıskalandığını düşündüğüm bir husus var. Julian Nagelsmann’in hikayesi bize bir şeyler anlatıyor.
Bayern Münih yeni teknik direktörünü açıkladı. Bundesliga’da adım adım kariyerini ören genç Julian Nagelsmann, henüz 33 yaşında, Bayern’in yeni teknik direktörü oldu. Nagelsmann 1899 Hoffenheim’daki ve RB Leipzig’deki performansı ile adından söz ettirmişti. Uzun süredir ismi Bayern Munih’le anılıyordu. Anılmanın da ötesinde aslında Bayern peşinde koşuyordu da diyebiliriz. u sezonun sonuna doğru bu “rüya” gerçekleşti. Bayern Münih 25 milyonluk Euro tutuarında bir “bonservis” ödeyerek Nagelsmann’ı takımın başına getirdi.
Haberin Devamı ›
Nagelsmann hikayesi aslında futbolun nereye gittiğinin güçlü bir işareti. Nagelsmann’in bir futbol kariyerinden söz etmemiz pek mümkün değil. 21 yaşında futbolu bırakmak zorunda kalmış. Sonrasında altyapılarda çalışmış ve üniversite eğitimini tamamlamış. Çok genç yaşta da Hoffenheim’ın başına geçmiş. Oradaki başarısı RB Leipzig’deki projeye geçişini sağlamış. Şimdi de futbol tarihine adını yazdırmaya hazırlanıyor. Bayern’in Nagelsmann tercihini sadece gençlerin önünü açmak olarak okursak, eksik bırakmış oluruz. Teknik direktörlük mesleği genç olmaktan veya tecrübeli olmaktan çok daha fazlasını ifade ediyor aslında. Peki bizde durumlar nasıl?
Bizim ligimize bakarsanız aslında teknik direktör çok şey ifade ediyor. “Uzatmalı” ligde 36 haftada 21 takımda toplam 36 defa teknik direktör değişikliği gerçekleşmiş. Bu, bir açıdan teknik direktörlerin mağdur edildiği bir futbol iklimini ifade ediyor. Ancak bir açıdan da mesleğe verilen değeri gözler önüne seriyor. Peki sorun her zaman teknik direktörde midir?
“Eğitim şart” bir dönem klişeleşmiş bir slogandı. Mizahta da kullanıldı. Eskisi kadar popüler değil. Ancak gerçeklik payı hala geçerli. Futbol buna iyi bir örnek. Türkiye’de altyapılarda ve yarışmacı liglerde çalışan antrenörlerin eğitimi konusunda kurumsallaşmış sistematik bir organizasyondan pek söz edemeyiz. Varsa da iyi işlemediği aşikar. Profesyonel ve üst düzey futbol oynamamış kişilerin önünü açacak bir eğitim sisteminden de söz edemiyoruz. Nagelsmann örneği bizi tam da bu noktaya getiriyor. Bilimsel ilerlemenin bu denli hızlı olduğu bir alanda antrenörler eski futbolculuklarından kalan deneyimlerinden daha fazlasını bilmeliler. Bunun için de teknik direktörlük yeteneği kadar, aldıkları eğitim ve eğitimi uygulama becerileri de önem arz ediyor. Teknik direktörlük günümüzde multidisipliner bir uzmanlık gerekiyor. Bu uzmanlığın içinde futbolculuk kariyerinizdeki başarılar eskisi kadar büyük yer tutmuyor. Altyapı oyuncularının iyi eğitim almalarının temelinde de eğiticilerin iyi eğitilmiş olması yatıyor. Profesyonel takımlardaki teknik direktörlerin genç oyuncuların temel eğitimleriyle ilgili serzenişlerini biliyoruz. Peki buradaki suç sadece oyuncular da mı? Tabii ki değil. Türk futbolunda ana sorunlardan birinin eğitici eğitimi olmasına rağmen bunun pek dillendirildiğini görmüyoruz. Yeni kuşak teknik direktörlerin ve adaylarının bunu daha çok dillendirmesi gerekiyor.