Formula 1'de Takımların Güncel Form Durumları
Formula 1 dünyasının en önemli isimlerinden biri olan Fırat Keskin, 'Takımların Güncel Form Durumları' yazısıyla birlikte sizlerle.
Barcelona’da yapılan yarıştan önceki hazırlık yazımda, bu pistin takımların güç dengeleri üzerine önemli bir işaret fişeği olduğundan bahsetmiştim.
Haberin Devamı ›
Yarış yapıldı ve pist her sezon olduğu gibi bu sezon da arabalarla ilgili resmi biraz daha netleştirdi. Şimdi bazı tur verileri ve gözlemler üzerinden arabaların bize çizdiği resmi anlatmak istiyorum.
Red Bull ve Mercedes
İki büyük takım arasındaki güç dengeleri ilk defa geçtiğimiz hafta sonu yapılan yarışta Mercedes’in lehine değişti. Ancak sıralamada halen Red Bull önde.
Sıralamada Red Bull’un önde olmasının nedeni, arabanın lastiklerini daha çabuk ısıtması. Red Bull lastiklerini daha çabuk ideal sıcaklığa çıkarıyor ve uzun süre o sıcaklıkta tutuyor. Sıralamalar kısa süre içinde yapıldığı için lastiğini erken ısıtan Red Bull avantajlı oluyor. Verstappen’ın neden sıralamaları kazanamadığının yanıtı, kendisinin sıralamalarda yaptığı küçük hatalarda yatıyor.
Haberin Devamı ›
İmola, Portimao ve Barcelona’da yapılan sıralama seanslarının tamamında, karar anlarında Verstappen hata yaptı. Bu nedenle alması gereken üç pole pozisyonu alamadı.
Mercedes ise daha farklı bir yapıya sahip. Mercedes 2019 yılının Almanya GP’sinde barge board bölgesinde önemli değişiklikler yaptı. O yarışta, yere diklemesine inen kanatçıkların (turning vanes) yerini yere paralel konumlandırılmış kanatçıklar aldı. O dönemde bu değişimin arabanın lastik ısıtmasını olumsuz etkilediğini, sıralamalarda Ferrari mekanik arıza yaşadığı için Mercedes’in pole alabildiğini yazmıştım.
Mercedes mühendisleri, o dönemde bu güncellemeleri yarış sırasında lastikleri korumak için yaptıklarını açıklamışlardı. Takım zamanla bu güncellemeyi optimize etti ve mevcut duruma getirdi. Mercedes son iki sezondur yarışlarda lastiklerini çok iyi koruyor. Yarışın başlarında ve her pit’ten sonraki ilk turlarda Red Bull daha hızlı. Turlar uzadıkça Mercedes lastiklerini koruyor ve hız olarak Red Bull’un önüne geçiyor. Daha doğrusu Red Bull, lastikleri aşındıkça yavaşlıyor, Mercedes ise lastiklerini koruduğu için hızını da koruyor ve öne geçiyor.
Bunu Barcelona’daki yarışta, Hamilton’ın derecelerinden anlamak mümkün. Hamilton’ın ikinci pit’inden sonra attığı ilk turun derecesi 1:20,775. On beş tur sonra, Hamilton’ın Verstappen’ı geçtiği turdaki derecesi 1:20,990. Bu tempo, tur dereceleri açısından inanılmaz bir istikrar demek.
Haberin Devamı ›
Burada tabii Hamilton’ın hakkını da vermek lazım. Hamilton uzun süre lastiklerini yıpratmadan rakibini yakından takip etme yeteneğine sahip. Mercedes mühendisleri buna “Hamilton’ın sihri” diyor. Mühendisler, özellikle teknik pistlerde Hamilton’ın herkesten farklı çizgiler seçtiğini, bu nedenle daha çok yıpranması gereken lastikleri koruduğunu söylüyor. Böylece tüm lastiklerdeki aşınmayı benzer seviyede tutuyor. Lastiklere ihtiyaç duyduğunda da aynı seviyede aşınan lastiklerini geçiş için kullanıyor.
Sonuç olarak Red Bull ve Mercedes iki farklı karaktere sahip araba. Hızları benzer. Fakat ilk üç yarışta kıl payı geride kalan Mercedes, son yarışta kıl payı öne geçti. Toto ve Horner bu farkın tur başına 0,1 saniye olduğunu belirtti.
Ferrari ve McLaren
Bu cephede de arabaların eğilimleri ortaya çıktı. Bu noktada takımların performansları daha dalgalı. Performanslarının dalgalı olmasının nedeni, takımların lastiklerini anlayamamaları. Ayrıca Ricciardo’nun ve Sainz’ın henüz ritimlerini bulamamaları nedeniyle de arabaları değerlendirmek daha zordu. Ama başta da belirttiğim gibi artık belirli konular netleşti.
Haberin Devamı ›
Her iki takım da aerodinamik olarak benzer seviyede. Ani yön değişimlerinde kesin olarak McLaren önde. Daha dengeli bir araba. Hızlı ve orta hızlı virajlarda iki araba çok benzer performans gösteriyor. Ferrari’nin yeterli yere basma kuvvetini ürettiğini söyleyebiliriz. Hatta Ferrari bu anlamda belki küçük bir adım daha önde. Ayrıca Ferrari’nin süspansiyon sistemi daha iyi çalışıyor. Yavaş virajlarda mutlak Ferrari üstünlüğü var.
Ama bu iki takım arasındaki farkı belirleyen temel parametre motor gücü. Motor gücünün ön plana çıktığı pistlerde McLaren daha başarılı bir görüntü çiziyor. Ferrari teknik patronu Binotto da motorun geçen seneden iyi olduğunu, ancak henüz kat etmeleri gereken çok yol olduğunu söyledi.
Haberin Devamı ›
Sonuç olarak iki takım tur başına sadece 0,1 saniyeyle birbirinden ayrılıyor. Motor gücü isteyen pistlerde McLaren 0,1 saniye önde oluyor, daha aerodinamik pistlerde Ferrari 0,1 saniye önde oluyor. Her iki takımın da Mercedes-Red Bull ikilisiyle farkı, tur başına 0,6 saniye civarında. Bu fark, geçen sene 1,2 saniye civarında gezen farkın yarısı anlamına geliyor. Yani her iki takım da lider gruba yetişmek için önemli birer adım atmış.
Alpine
Alpine aerodinamik olarak çok iyi bir araba. Fakat çok ilginç bir durumla karşı karşıyayız: Barcelona’da, Alpine’in en iyi olduğu bölüm ilk sektördü. Hatta ilk sektörün ilk üç virajıydı, yani ani yön değişimlerinin olduğu bölüm.
Peki bu durum neden ilginç
Onu kısaca açıklamak isterim. Sezon öncesi testlerden sonra, Alpine’in ara soğutucunun (intercooler) yerini değiştirdiğinden bahsetmiştim. Ara soğutucuyu yan gövdenin (side pod) içinden çıkarıp, pilotun başının arkasına, motorun üzerine aldılar. Bu sayede yan gövdeyi aşırı ince tasarlamayı başardılar. Ama bu tasarımın handikabı arabanın ağırlık merkezinin yükselmesiydi. Ağırlık merkezinin yükselmesi, Barcelona’daki birinci sektördeki ani yön değişimlerinin olduğu virajlardaki performansı olumsuz etkilemeliydi. Ama etkilemedi. Mini sektörler incelendiğinde, en başarılı bölümün ilk virajlar olması hem ilginç bir durum hem de bir mühendislik başarısı.
Alpine’in diğer kuvvetli yönüyse yavaş virajlardaki başarısı. Alpine, yavaş virajlarda Ferrari’den ve McLaren’dan hızlı. Bu trend hem Portimao’da hem de Barcelona’da kendisini gösterdi. Takımları değerlendirmek için neden 4-5 yarış beklememiz gerektiğini gösteren, özellikle Barcelona’nın neden önemli olduğunun ispatı Alpine.
Çünkü takımlar arabalarını yavaş yavaş anlıyorlar. Alpine için de sezon İmola’dan sonra başladı. Portimao ve Barcelona’da tempolarını buldular.
Son iki yarışta sezonun en sert lastiklerini çalıştırmayı başardıkları için yere basma kuvveti olarak çok geride olduklarını söyleyemeyiz.
Onların kusuru motor gücü. Telemetri verilerine göre düzlüklerde ve ivmelenme bölgelerinde yeteri kadar iyi değiller. Nispeten küçük arka kanatlara, küçük side pod’lara rağmen, yani çok düşük sürüklenme değerlerine rağmen geride kalıyorlar.
Sezon içinde motorlardaki performans güncellemeleri yasaklandığı için bu sene işleri zor. Bu sezon, aerodinamik anlamda doğru güncellemeleri getirirlerse, motor gücü gerektirmeyen pistlerde Ferrari-McLaren ikilisiyle mücadele edebilirler.
Genel trend olarak Alpine ile öndeki Ferrari-McLaren ikilisi arasındaki farkın tur başına 0,2-0,4 saniye aralığında değiştiğini söyleyebiliriz. Barcelona’da bu fark 0,5 saniye olsa da bunu yanlış taktiğe ve arabanın genetiğine bağlamak lazım. Çünkü Alpine’in geçen sezonki en kötü yarışı yine Barcelona’ydı. Bundan sonra ön gruba daha yakın olacaklarını düşünüyorum.
Alpha Tauri ve Alfa Romeo
Her iki takım da potansiyelini gösteremeyenler arasında. Alpha Tauri’nin en önemli özelliği dengesi ve sert lastiklerle iyi anlaşması. Diğer önemli özelliği motor gücü. Lastikler yumuşadıkça Alpha Tauri geriye düşüyor. Aynı şekilde motor gücüne daha az bağımlı pistlerde de geriye düşüyorlar.
Mekanik anlamda da sorunlu bir araba. Gasly ve Tsunoda pil nedeniyle sorunlar yaşıyor. Sezon boyunca izin verilen pil limitlerine ulaşmak üzereler. Egzoz sınırlamasını aşmalarıysa kesin gibi. Sezona üçüncü güç olarak başlayan takım, şu anda altıncı güç konumuna geriledi.
Diğer hayal kırıklığının adı Alfa Romeo. Onların da yarış temposu, sıralama temposundan daha iyi. Sezon öncesi testlerde, sezonun en güzel sürprizi olarak tanımladığım ve altıncı güç olan Alfa Romeo, yedinciliğe geriledi.
Süspansiyonlar ve motor gibi listelenmiş parçaları Ferrari’den aldıkları için tasarım anlamında elleri kolları bağlı. Ayrıca yarış sırasında taktik anlamda çok hata yapıyorlar.
1-2 hafta içinde önemli bir karar vermek zorunda kalabilirler: Bu senenin arabasını geliştirmeye devam edecekler mi, yoksa önümüzdeki senenin kural değişikliklerine mi odaklanacaklar? Bu karar, onlar adına sezonun ilerleyeceği yönü belirleyecek.
Aston Martin
Aston Martin’in en kuvvetli özelliği yavaş virajlarda hızlı olması. Bunun nedeni, Mercedes’ten transfer ettikleri süspansiyonlar. Süspansiyonlar dışında arabanın diğer göze çarpan özelliği motor gücü ve o da Mercedes.
Fakat lastikleri çalıştıramıyorlar. Arabada denge sorunu olduğu için araba lastikleri üzerinde kayıyor. Bu nedenle lastiklerin yüzeylerini aşırı ısıtıp yakıyorlar. Lastiklerdeki kauçuğu yakarak tükettikleri için bir süre sonra yol tutuşu tamamen kaybediyorlar.
Motor gücünün ön planda olduğu pistlerde, soğuk havalarda yapılan yarışlarda veya zemin pürüzlülüğünün az olduğu pistlerde puan barajına biraz daha yaklaşıyorlar. Aksi durumlarda uzaklaşıyorlar.
Şu anda tur başına fark, Alpine ile 0,5 - 0,6 saniye civarında. Lider grupla fark ise 1,5 saniyeden fazla. Geçtiğimiz sezon, lider grupla aralarındaki fark 0,6 saniyeydi. Bu sene oldukça geri gittikleri bir gerçek.
Fakat çok iyi bir mühendis ekipleri var. Arabayı anladıkları taktirde süratle iyiye gidebilirler.
Sondaki iki takımdan biri olan Williams geçen seneki performansını geliştirerek orta sıraya yaklaştı. Trendin bu şekilde devam etmesini bekliyorum. Haas için ise bu sene yazacak çok konu yok. Kendileri de 2022 sezonuna odaklandıklarını söylüyorlar.
Haftaya Monaco GP’sinden önce iki yazıyla karşınızda olacağım.