Formula 1 Styrian GP'si Değerlendirmesi

Formula 1 dünyasının en önemli isimlerinden biri olan Fırat Keskin, 'Formula 1 Styrian GP’si Değerlendirmesi' yazısıyla birlikte sizlerle.

Formula 1 Styrian GP'si Değerlendirmesi

Öncelikle bu yarışın adının neden Styrian GP olduğunu tek cümleyle açıklamak isterim. Styria, Almanca adıyla Steiermark olarak anılan bölge, Avusturya’nın en büyük ikinci eyaleti. Red Bull’un sahibi Dieter Mateschitz’in de ana vatanı.

Haberin Devamı

Pandemi nedeniyle aynı pistte iki yarış düzenlendiği haftalarda, ikinci yarışa farklı bir isim verilmesi adet oldu. O nedenle de bu yarışa Styria GP denildi.

Fransa GP’sinin şampiyonada bir dönüm noktası olduğunu, bu noktadan sonra Mercedes’in şampiyonluğu kazanamayacağını, sadece Red Bull’un kaybedebileceğini yazmıştım. Bu yarış, o cümlelerin teyidi oldu diyebiliriz.

Şimdi alışmış olduğumuz üzere soru-cevaplarla yarışı anlamaya çalışalım.

Red Bull nasıl fark yarattı?

Sezonun sekizinci yarışında, bu sezon altıncı kere Red Bull pistin en iyi arabasıydı. Fakat burada farklı bir olay daha gerçekleşti: Red Bull sadece sıralamada değil, yarışta da ezici bir üstünlüğe sahipti.

Geçmiş yarışlarda, Mercedes lastiklerini koruyarak her stint’in sonunda Red Bull’a yakın oluyordu. Açıkçası Mercedes’in, Red Bull’dan iyi olduğu tek alan da buydu. Ancak Styrian GP’sinde, Red Bull lastik kullanımında da daha iyiydi. Devamlı güncelleme getirdikleri arabalarındaki tüm sorunları çözmüş görünüyorlar.

Haberin Devamı

Bu yarışta, her stint’in sonunda Mercedes’in lastik kullanımı geriye giderken, Red Bull’un lastikleri hayatta kalmaya devam etti. Stint sonlarında Verstappen-Hamilton farkı açıldı, böylece Hamilton kendisini undercut penceresine sokamadı. Temelde Hamilton’ın yarışı kazanmak için tek ihtimali undercut yapabilmekti. Çünkü yeni Honda motorunun gücü ve daha küçük arka kanadı sonucunda Red Bull’un düzlük hızı çok üstündü. Red Bull, sadece düzlüklerde Mercedes’ten 0,250 saniye daha hızlıydı. Bu nedenle Mercedes’in, Red Bull’u pist üzerinde geçebilmesi çok zordu. Geçebilmesinin tek yolu undercut stratejisiydi ki Mercedes onu kullanamadı.

Burada tek bir açık nokta var: O da Mercedes’in denediği yeni ayar. Mercedes, bu ayarlar sayesinde sıralamalarda Red Bull’a yaklaşmayı başardı. Ama bu ayarlar, Mercedes’in yarış temposunu olumsuz etkilemiş olabilir. Belki önümüzdeki yarış için bazı verileri okuyarak lastiklerini eskisi gibi koruyacak formülü üretebilirler.

Ancak genel anlamda Red Bull daha iyi araba. Bu hafta da ve sonraki haftalarda da daha iyi olmaya devam edecekler. Toto, “Bu hafta İngiltere’den Red Bull’un yeni parçalarla dolu TIR’ları geldi. İki farklı taban, iki farklı ön kanat, iki farklı da arka kanat denediler.” dedi.

Haberin Devamı

Bir parantez de motora açmak lazım. Red Bull’un Avusturya’da daha iyi olmasının diğer nedeni, geleneksel olarak Honda motorunun ince havadaki (yani deniz seviyesinden yüksek pistlerde) becerisi. Honda’nın, uçak motoru üretiminden Formula 1’e getirdiği turbo teknolojisi, onları yüksek rakımda daha üstün yapıyor. Rakımı yüksek olan Meksika’da da Honda motorlu araçların üstün olmalarını bekleyebiliriz.

Son olarak Red Bull’un elektriksel verimliliğinin bir göstergesiydi bu yarış. Kısa pistlerde, özellikle frenleme noktalarının buradaki kadar az olduğu pistlerde, pillerin doldurulması zorlu bir süreç. Bu süreçte Red Bull sorun yaşamazken Mercedes çok zorlandı. Hamilton, en hızlı tur derecesini yapabilmek için ekstra pit yaptı. Ama en hızlı tur derecesini yapmak göründüğü kadar kolay olmadı. Hamilton o turu atabilmek için öncesindeki dört tur boyunca pillerini şarj etmekle uğraştı. Bu süreçte temposunu düşürdü ve hiç elektriksel güç harcamadı. Güç anlamında geride görünmelerinin nedenlerinden biri elektriksel verimlilik anlamında geride olmalarıydı.

Haberin Devamı

Tüm bu açılardan bakıldığında Mercedes’in şampiyonluğu oldukça zor. Red Bull ise bu sezon her şeyini veriyor, bu onlar için büyük bir fırsat.

Ferrari dönüşümü nasıl başardı? McLaren - Ferrari savaşında neler bekleyebiliriz?

Geçen haftaki yarış analizime bir teyit de Ferrari’den geldi. Ferrari, birkaç yarıştır ayarlar konusunda yanlış yol seçiyordu. Antrenmanlarda arabalarını yarış ayarlarına getirdikten sonra üçüncü antrenmanda sıralama turlarına hazırlanmaya başlıyorlardı. Sıralama ayarlarıysa yarış performansını olumsuz etkiliyordu.

Tabii ki normal koşullarda arabaların performanslarının bu kadar dalgalı olmaması lazım. Ama Ferrari’nin çalışma aralığı oldukça küçük. O nedenle de ayar değişikliklerinden çok olumsuz etkileniyor.

Haberin Devamı

Fransa GP’sini değerlendirdiğim yazımda, “Ferrari, ilk iki antrenmanda bulduğu yarış ayarlarını, sıralamalar için bozmamalı. Binotto yerinde olsam sadece yarış ayarlarına odaklanırdım.” demiştim.

Bu hafta Carlos Sainz, “İlk iki antrenmanda arabayı yarış için uygun hale getirdik. Şimdi biraz daha sıralamalar için çalışacağız. Ama yarış ayarlarını bozmak istemiyoruz. Dolayısıyla oyun alanımız az.” dedi. Doğru yol buydu.

Burada bir noktaya daha parantez açmak lazım: asfaltın yapısı. Şehir pistlerinde, asfaltın gündelik araç trafiğinde ezildiği için düzeldiğinden ve Ferrari’nin bu tip zeminlerde iyi olduğundan bahsetmiştim. Spielberg pistinin asfaltının da şehir pisti olmamasına rağmen çok düz olduğundan bahsediliyor. Bu hafta asfaltın yapısı da Ferrari’ye yardım eden diğer bir etkendi. Aynı şekilde Türkiye’de de benzer bir iyi performans göstermelerini bekleyebiliriz.

McLaren’ın genç yıldızı Norris parlıyor. McLaren bu sayede üçüncülük mücadelesinde şansını devam ettiriyor. Bu pist düzlükleriyle onlara uygun gibi görünse de aslında değildi. Pek çok Mercedes motorunun, yüksek rakımdan dolayı nefesi kesildi. Yüksek rakıma ek olarak yüksek hava sıcaklıkları Mercedes motorlu takımları zorladı. Çoğu Mercedes motorlu takım, yüksek motor sıcaklıkları nedeniyle yarış içinde gücü kıstı. Ricciardo da bu sorundan mustaripti. Geride kalmasının temel nedeni, motorun bir ara tamamen güç kaybetmesiydi. Sonra da kısık güçle yarışı bitirdi.

McLaren bu hafta ana rakibi Ferrari’den az puan aldı. Bu iki dev takımın mücadelesi sezon sonuna kadar nefeslerimizi kesecek.

Alpine, Aston Martin nasıldı?

Artık orta sıraların net bir şekilde iki gruptan oluştuğunu söyleyebiliriz. İlk grup Ferrari – McLaren ikilisinden oluşuyor. İkinci grupta ise Alpine, Aston Martin ve Alpha Tauri var. Bu hafta Leclerc’in temasıyla Alpha Tauri yarış dışı kaldı, o nedenle onların tempolarını değerlendirmek zor.

Alpine’de Alonso kendisine geldi. Ocon önceki birkaç yarışta kıpırdamasına rağmen Alonso ipleri eline aldı. Bunu biraz da son gelen güncellemelere bağlıyorum. Son gelen güncellemelerin Alonso’ya biraz daha uyduğunu düşünüyorum.

Bu yarış da gösterdi ki bu sene Alpine ve Aston Martin beşinci olabilmek için mücadele edecek. Bu ikili, her ne kadar bazı yarışlarda ön gruptaki Ferrari – McLaren ikilisine yaklaşsalar da genellikle geride kalıyorlar. Bunda asfaltın yapısı, pistin yüksekliği (rakımı), hava sıcaklığı, pilotların ve takımların günlük form durumları gibi parametreler etkili oluyor.

Mercedes ile benzer genetiğe sahip Aston Martin, aynı Mercedes gibi lastiklerini geç ısıtıyor. Asfaltın düz olması bu sorunu daha da ağırlaştırıyor. Bu durum hem sıralamalarda hem de yarışta bir dezavantaj olarak ortaya çıkıyor. Düz zeminlerde, lastikler ısınana kadarki süreçte lastiklerinin üzerinde çok kayan Aston Martin’in lastiklerindeki kauçuk miktarı çok azalıyor. Böylece yarış performansları olumsuz etkileniyor.

Alpine’in de lastik ısıtma sorunundan mustarip olduğunu şehir pistlerinde gördük. Ama yine de Alpine, Aston Martin’den daha dengeli bir araba. Bu nedenle bu hafta Aston Martin’in, Alpine’in biraz gerisinde kalmasını bekliyordum. Bunu da Mercedes motorunun yüksek irtifadaki performans kaybına bağlıyordum.

Ama Alpine bu fırsatı çok iyi değerlendiremedi. Düz zeminde lastikleri çalıştırma konusunda Ferrari’nin tam antitezi olan Alpine, Aston Martin’in gerisinde kaldı. Ferrari bu tip zeminlerde lastiklerini ne kadar çabuk ısıtıyorsa, Alpine de o kadar yavaş ısıtıyor. Bu konuyu çözdüklerinde Aston Martin’in önünde olabilirler.

Bir parantez de Russell’a açmak lazım. Mükemmel bir yarış çıkardığı sırada mekanik arızayla yarış dışı kalması gerçek anlamda bir şanssızlıktı. Oldukça zayıf bir araba olan Williams ile puan almaya çok yakındı ki, bu gerçek anlamda bir başarı olarak değerlendirilebilir.

Russell, Mercedes’e göz kırpmaya devam ediyor. Bu sezondan sonra Mercedes ve Russell arasında yeni bir dönem başlayabilir.

Fırat KESKİN

YORUM YAZ