Pazara değil, mezara kadar
Taraftarın Hulki Abisi'ydi o. Doğuştan Fenerbahçeli'ydi. Öyle bir Fenerbahçeli ki, 2005'te kalkıp aile mezarlığında kabrini yaptırmış, mezar taşına “Fenerbahçeli Hulki İlgün” yazdırmış, bayrağa sarılıp, içine girerek poz vermişti. Ardından da bazen tebessümle, bazen hüzünle okuyacağınız bu yazıyı kaleme almıştı. 81 yıllık yaşamına yakışırcasına...
‘Fenerbahçe aşkı’
Bundan tam 73 yıl önce Fenerbahçe Stadı’nda bir atletizm şöleni yapılıyor. En büyük ağabeyim İsmail İlgün de Fenerbahçe atletizm takımında 100-200 metre Türkiye şampiyonu. “Öyle mi sevgili Cem Atabeyoğlu ağabeyim?” Ve de rahmetli babam ve annem de evlatlarının yeni bir başarısını izlemek için tribündeler. Anneciğim de bana 9 ay 10 günlük hamile. 200 metre yarışı koşulurken, birden sancılanıyor ve derhal bir paytonla Altıyol civarında Leylak Sokak’taki evimize yetiştiriliyor. Ebem nenem de beni dünyaya getiriyor. Yani neredeyse Fenerbahçe Stadı’nda doğuyor ve o günlerden bugünlere bir gün ayrı kalmadan Fenerbahçeli Hulki İlgün olarak yaşantımı sürdürüyorum.
‘50 yıllık divan üyesiyim’
Kolay değil, dillere destan bir hikaye bu. Daha sonra yine 50 yıl önce sevgili eşim Emel ile evleniyorum. Canımız kızımız İnci’miz doğuyor. Yaşı kemale erdiğinde Erhan Şenay’la (Erdoğan Şenay’ın kardeşi) evlendiriyoruz. Onlar da bizlere bugün üniversitelerini ve askerliklerini bitirmiş gözbebeklerimiz, torunlarımız Ömer ve Ali’yi armağan ediyorlar. Unutmadan söyleyeyim; eşim Emel ve kızım İnci halen Fenerbahçe kongre üyeleri.
Aslında ailece Fenerbahçe kongre üyesiyiz. Yani kökten Fenerbahçeli’yiz. Rahmetli İsmail abim atlet, Allah ömrüne ömür katsın, Yavuz abim de, “Fenton Yavuz” o günlerin futbol takımında santrfor. Ben de ağabeylerimin çamurlu spor ayakkabılarını temizlerken, spora ve özellikle futbola karşı olan sevgim nedeniyle rahmetli Sabri Kiraz ağabeyimin genç takımında Fenerbahçe forması giydim. “Öyle mi benim 70 yıllık mahalle arkadaşım ve kardeşim Sinyor Can Bartu?” Fakat 15-16 yaşlarında bir diz dönmesi sonucunda futbolculuk hayatım sona erdi.
‘Gazetecilikte 50 yıl’
Kökenimde Fenerbahçe ve spor aşkı olduğu için, o dönemin İstanbul Ekspres Gazetesi’nde yine Kadıköy’ümüzden rahmetli Namık Sevik ve okul arkadaşım Ferhan Devekuşuoğlu’nun teşvikleriyle amatör olarak magazin ve spor yazarlığına başladım. Daha sonraları Hürriyet Gazetesi’ne yaklaşık 40 yılı aşkın verdiğim mesai sonunda yönetmenlerim Ertuğrul Özkök ve Esat Yılmaer’e, “Hadi bana eyvallah” dedim. Ancak Milliyet ve Fanatik Gazeteleri’nin Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Y.Yılmaz ile Spor Müdürlerim Necil Ülgen ve Yalçın Uygun, “Bir yere gidemezsin abi” diyerek Fanatik’te, ’Fenerbahçeliler’in Hulki abisi’ olarak açtıkları köşemde adeta beni yeniden yarattılar.
‘Fenerbahçe hayatım’
Buraya kadar bir çırpıda anlattıklarım 73 yıllık şampiyonluklarla, mutluluklarla ve ödüllerle dolu rengarenk bir yaşantının özetidir. Bir tarihtir bu. “Öyle mi Sevgili başkanım Faruk Ilgaz ve Melih Ilgaz abilerim?” Ancak bu tarihi bugünlere kadar kimselere anlatmadım. Anılarımı kalbime gömdüm.
‘Kalbimin cilvesi’
Sporun ve magazinin içinde böylesine yoğun bir trafik yaşarken, yakın bir geçmişte bir sabah bir de baktım göğsümde bir sancı. Daha sonra, “Doktor ziyaretleri, efor testi, tahliller, röntgen ve anjiyo” derken, damarıma bir stent takıldı. Yani mutlu yaşantım sürüp giderken, ani bir fren yapıldı. Yetmedi, arkasından, “Paget” denilen bir rahatsızlık da bana, “Hooop bakalım Hulki bey, bu sürata izin yok, dikkatli ol” dedirtti. Yani Cenab-ı Hak kulağımı çekti.
‘Ahirete hazırlık’
Bunca yıl böylesine güzelliklerle yaşamışsın, şampiyonluklar, ödüller kazanmışsın, herkesi sevmişsin, herkes de seni sevmiş. Dini vecibelerini yerine getirmişsin, namazını da kılmışsın, orucunu da tutmuşsun, yemişsin, içmişsin, gülmüşsün, eğlenmişsin ama dünya dönüyor kardeşler ve herşeyin sonu var değil mi? Bu yüzden hazırlıklı olmak gerekiyor. İşte ben de bunu yaptım. Harcım yok, borcum yok. Kimseye de muhtaç değilim. Hayatımı şerefimle, haysiyetimle kazandım ve şerefimle yaşadım. O halde “Herkeslerin yazlıklarının, kışlıklarının, hanlarının, konaklarının olduğu bir dönemde, benim de ahirette bir yerim olsun” diyerek Karacaahmet’teki halen 17 kişinin yattığı aile Kabristanı’nda özel mezarımı yaptırdım.
‘Kabrimi ziyaret’
Ünlü mezarcı ve kalemkar Uğur Mermer sahibi Halil Efe bir ay süreyle büyük bir itinayla yaptığı mezarımın lahiti dahil her yanı mermer. Telefon etti, “Mezar hazır Hulki abi” dedi. Atladım, gittim. Kabrim ve mezarım gerçekten güzel olmuştu. Özellikle de mezar taşım görülmeye değerdi. Ziyaret etmişken, “Yine gazetecilik ruhumun etkisiyle mezarcı Halil’e sağ salimken içine yatıp, Fenerbahçe bayrağıma sarılıp, şöyle bir görüntü alalım” dedim. Böylece diri diri kabrime girdim.
‘Bambaşka bir dünya’
Mermerin üstüne aynen rahmetli olmuş gibi sırt üstü yattım. Sebebi hayatım Fenerbahçe’min Sarı - Lacivertli ve üç yıldızlı bayrağını üstüme örtüp gözlerimi kapattım, daldım gittim.
‘Çıt yoktu’
Sessiz bir dünyanın içindeydim. Çıt yoktu. Geçmişte rahmetli olanlar bir bir gözümde canlandı. İlginçtir, bu arada sevgili Başkan Aziz Yıldırım geldi gözümün önüne. Padişah kılığındaydı. Vezirleri Nihat Özdemir, Nihat Özbağı, Murat Özaydınlı, Hakan Bilal Kutlualp ile birlikte İlhan Ekşioğlu da yanındaydı. Meğer Aziz Yıldırım, Yıldırım Beyazıt’ın torunuymuş. Elinde asasıyla, “Stadımız tezelden yapıla, şampiyonluklar kazanıla, yüzüncü yılda da şampiyon oluna” diye etrafına emirler yağdırıp duruyordu. Nereden nereye. Bir de garip bir duruşma vardı; hakim, savcı kimlerdi tanıyamadım. Ama davası görülenler Rahşan Ecevit, Fatih Altaylı, Okan Bayülgen başta olmak üzere, 3 - 5 kişi daha vardı ama çıkaramadım derken, birden kendime geldim. Kabrimden çıkıp yaşantıma döndüm.
‘Şimdi ne olacak’
Hiçbir şey olmayacak. Dünya yine dönecek. Fenerbahçe yeni şampiyonlukların peşinde koşacak, benim içimde yanıp tutuşan Fenerbahçe aşkımın ateşi hiç sönmeyecek. Sağlıklı Hulki abi olarak sizlere yine Sarı Kanaryalar’ın şampiyonluklarını, başarılarını sunacağım. Ama bir gün mutlaka emrihak olacak ve ben de rahmetli olacağım, ancak laf aramızda Fenerbahçe’nin yüzüncü yılını ve şampiyonluğunu yaşamadan bir yerlere gitmeyeceğim. Bunu Allah da biliyor, kul da.
14 Ağustos 2005
Taraftarın Hulki Abisi
Hulki ağabey için "Pazara kadar değil, mezara kadar" sözü havada kalamazdı. Fenerbahçe'yi deli gibi seven Hulki ağabey, Karacaahmet Mezarlığı'nda kendisi için hazırlattığı mezara canından çok sevdiği Fenerbahçe bayrağına sarılarak girmişti. Hulki ağabey bugünlerin mesajını da yine aynı günde mezar taşına işletmişti.
Gülmeyi, güldürmeyi çok seven Hulki abimiz, bir yılbaşında Noel Baba kılığına girip, herkese hediye dağıtmıştı. FANATİK ekibi de ona güzel bir dpoğum günü kutlaması hazırlamıştı.