Claudio Taffarel: Kalbim ve ruhumla oradayım! "Şimdi çamaşır, bulaşık yıkıyorum"
Brezilya Milli Takım kalece antrenörlüğü görevini devam ettiren Galatasaray efsanesi Claudio Taffarel Fanatik'e çok özel açıklamalarda bulundu. "En beğendiği Türk kaleciler kimler? Galatasaray'a geri dönecek mi? Okan Kocuk ve Fatih Öztürk hakkında neler düşünüyor? Galatasaray'ın şampiyonluk şansını nasıl değerlendiriyor?" 54 yaşındaki futbol adamı tüm bu sorulara içtenlikle cevaplar verdi... İşte bir efsanenin röportajı: Claudio Taffarel...
101 kez Brezilya Milli Takımı forması giydi. 1990-1994 ve 1998'de Dünya Kupalarında oynadı. 1990'da Dünya Kupası'nı kazanan takımın kalecisiydi. 1998 yılında Galatasaray'ın yolunu tuttu. 2000'de Arsenal'i yenerek UEFA Kupası'nı kazanan takımın en önemli parçalarından biriydi. Futbolu bıraktıktan sonra da Fatih Terim'in ekibinde önemli başarılara imza attı. Son olarak Galatasaray'dan ayrıldı ve Brezilya Milli Takımı'nda görev almaya devam ediyor. Bahsettiğimiz isim Claudio Taffarel... 54 yaşındaki futbol adamı Fanatik'e çok özel açıklamalarda bulundu. Sempatik kişiliği ile Sarı-Kırmızılı taraftarların gönlünde taht kuran Taffarel daha önce hiç duymadığımız hikayelerini anlattı.
Haberin Devamı ›
CLAUDIO TARRAFEL RÖPORTAJININ TAMAMINI İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN
"Eve dönünce bulaşıkları ve çamaşırları yıkıyorum"
Şimdi tabi ailemle daha fazla vakit geçiriyorum, bundan dolayı Galatasaray’dan ayrıldım aileme daha fazla vakit ayırabilmek için. Burada da ailemle beraberim Milli Takım devam ediyor ama onun dışında ailemle beraber oluyorum iyiyiz her şey yolunda. Ama tabi çalışmayı da özledim. Şimdi eve dönünce bulaşıkları yıkıyorum, çamaşırları yıkıyorum orada çalışmak daha rahattı.
Türkiye’de en çok neyi özlediğimi söylemek çok zor çünkü her şeyi özlüyorum orada uyanmak, işe gitmek, arkadaşlarla beraber olmak, pazara gitmek, insanlarla görüşmek. Her yerde insanlar çok büyük ilgi gösteriyorlar dolayısıyla her şey çok güzeldi orada. Şunu daha çok özledim demek yerine her şeyi çok özlüyorum diyebilirim.
Haberin Devamı ›
"Galatasaray şampiyonluk için oynuyor"
Galatasaray şampiyonluk için oynuyor formasının her zaman bir ağırlığı var. Tabii ki her zaman en öneli şey sezon sonu olduğunuz yer Galatasaray orası için mücadele ediyor. Bu sene de takip ediyorum özellikle Trabzonspor’u yendi çok zor bir deplasman orası bu aslında iyi yolda olduklarını gösteriyor ama daha oturmamış yerler de var. Ligin sonunda mutlu sona ulaşabilmek önemli oraya doğru da gideceğine inanıyorum.
"Muslera geri dönmek için baskı hissetmiyor"
Galatasaray için bu çok önemli, Muslera olmadığında yerine koyabilecek kalecisi olması. Hem Fatih hem de Okan iyi işler yapıyorlar zamanla belki Okan oturacaktır daha genç ona o şans tanınıyor. Muslera için de bu iyi çünkü Muslera en azından şu baskıyı hissetmiyor bir an önce dönmeliyim belki tam iyileşmeden dönerse daha sıkıntılı olabilir ama en azından ona da o rahatlığı veriyor daha iyi tedavi olması ve zamanında dönebilmesi adına. Birde genel olarak Türkiye’de genç kalecilere önem verildiğini düşünüyorum takımda Türk genç kaleciler var onlara şanslar veriliyor bu da Türk Futbolu için çok önemli. Tabii ki bazı hatalar oluyor ve buna sabrediliyor, bunun gelecekte çok büyük faydası olacağını düşünüyorum.
Haberin Devamı ›
"Muslera çok büyük profesyonel"
Bence döner çünkü Muslera çok büyük bir profesyonel çok iyi çalışıyor. Şu an orada Fadıl Koşutan hoca var onun hocası o da çok iyi bir hoca ben takip ediyorum çok da iyi çalışıyorlar. Rahatlıkla aynı seviyeye geleceğini düşünüyorum sorun olacağını düşünmüyorum.
"Uğurcan iyi yolda"
Şimdi aslında hepsini net söylemem zor ama Uğurcan ben oradayken de oynamaya başlamıştı Uğurcan’ı takip ediyordum. Onun performansı gayet iyi gidiyor, iyi bir yolda. Diğer tarafta Altay falan devam ediyorlar iyi kaleciler olacaklar. Uğurcan’ın çok iyi yolda olduğunu düşünüyorum.
"Günün birinde döneriz ve çalışırız"
Türkiye benim için ev gibi orası sadece çalışmak için de düşünmüyorum. Orayı evime gider gibi her zaman gitmek, gezmek, dolaşmak, arkadaşları görmek benim açımdan her zaman mutluluk verici. Hatta biz Nisan’da gelecektik ama pandemiden dolayı yolculuklar iptal oldu. Ama çalışmakta her zaman arzu ettiğimiz bir şey. Günün birinde döneriz ve çalışırız inşallah.
Haberin Devamı ›
Türkiye'de Galatasaray dışında teklif aldı mı?
Hayır, hayır! Fenerbahçe belki benimle Volkan arasında kaldı ama Volkan'ı tercih ettiler. (Gülüyor) Bence iyi yaptılar. Volkan'a da başarılar diliyorum.
"UEFA kupasını zorlanarak almadık"
Aslında her şeyin doğru ve birbirine denk geldiği bir dönem yaşadık biz o zaman. Başımızda çok iyi bir hoca vardı karakteri olan personel ve hoca vardı. Sonrasında grup çok iyiydi, yabancı oyuncular ve Türk oyuncular çok iyiydi yani birbirini tamamlayan parçalar gibiydik hepimiz. Bir taraftan da çok ciddi bir çalışmanın ürünüydü aslında hem de çoğulcu bir çalışma vardı. Aynı zamanda da ekip birbirini çok seven, birbirleriyle şakalaşan, birbiriyle eğlenebilen bir ekipti yani hem ciddi bir çalışma var hem de bunu bir iş gibi değil de bir eğlence gibi görebilen bir ekip vardı hepsi denk olarak bir araya gelince de bu sonuç ortaya çıktı. Biz UEFA kupasını alırken zorlanarak almadık büyük bir rahatlıkla güle oynaya çalışarak aldık. O dönemi çok iyi yaşadık herkes çok mutluydu, herkes çok iyi çalışabildi, herkes çok iyi eğlenebildi sonra da bu ekip meyvesini vermiş oldu.
Haberin Devamı ›
"Leeds United maçı çok zor oldu"
Deplasmanda oynadığımız 2-2 biten maç Leeds United maçı öncesindeki olaylardan dolayı çok çok zor olacağını biliyorduk o maçın. Bizim orada çok iyi oynayıp maçı kopartmamız gerektiğini çok iyi biliyorduk. Bende o maçta çok iyi oynadım çok iyi kurtarışlarım oldu, hatta şimdi bazen Ali İhsan bana diyor ki ‘’Sen iyi bir kaleci değildin’’ Bende o maçı gönderiyorum bak da neler olmuş diye şakalaşıyoruz bazen. Bende ara ara o maçı izlemeyi seviyorum çünkü o gerçekten bizim açımızdan çok enteresan bir maç olmuştu ve benimde iyi oynadığım bir maçtı.
"Türk futbolcularına inanç zaferi getirdi"
Orada şunu da eklemek istiyorum o dönem en önemli şeylerden biri de Türk futboluna olan inançtı aslında yani o futbolun potansiyeline, Türk futboluna, Türk futbolcularına olan inanç takımı oralara getirdi. Sonrasında 2002 Yılında Türküye dünya üçüncüsü oldu bu çok basit bir şey değil çok önemli bir başarıydı. Türkiye bence bunu şöyle düşünmeliydi. Bu yükselmenin bir başlangıcı yani daha iyi yerlere gelmenin başlangıcı olarak kullanılmalıydı. Galiba bu noktada bir problem var yani Türk futbolu yüksek bütçeli transferler yaparak bunu çözeceğini düşünüyor ama bence kendi potansiyellerine güvenerek bunu yapmalarında fayda var ben onu görüyorum yani o dönem o vardı. Dolayısıyla takım sonuç verdi Milli Takım’da aynı şekilde sonuç verdi.
"İyi bir ekolümüz"
Benim bir fırsatım vardı bunu değerlendirmiş oldum Avrupa’ya gittim daha sonra Milli Takım’da oynadım daha sonra da Brezilyalı kaleciler benzer yollardan gittiler ama ben bunu biraz şuna bağlıyorum Brezilya’da futbolcu, kaleci ekolü iyi ve gelişiyor, iyi kaleciler yetişiyor. Ben belki de ilklerden biri oldum ama ülke bunu üretebiliyor. İyi bir ekolümüz var hatta genç yaşta kalecilerimiz gidebiliyor Avrupa’ya Alisson çok erken gitti, Ederson çok erken gitti bizim burada kalmıyorlar Avrupa’ya gidiyorlar. Ama tabii ki şundan da memnunum insanların beni bir referans olarak göstermesi, Brezilyalı kalecilerin dünyada tanınır olması beni mutlu ediyor. Bu kapıları açmaya bende vesile olduysam bu da beni mutlu eder.
Karşısında en çok zorlandığı futbolcu?
Ben aslında çok üst düzey futbolcuyla karşı karşıya geldim ama galiba Van Basten’i söyleyebilirim o Milan’dayken karşılıklı çok oynadık. O oynadığında her şeyi yapabildiğini görüyordum onun için o gerçekten endişe veren bir forvetti kaleciler için.
"Dünya Kupası kazanmak inanılmaz bir duygu"
Dünya kupası tabii ki futboldaki en büyük başarı olarak kabul ediliyor hatta birinin büyük futbolcu olması için dünya kupasını kazanması lazım derler. Dünya kupası kazanmamışsan büyük futbolcu değilsin diye ifade edilir. Dolayısıyla çok inanılmaz bir duygu ama asıl ben şöyle düşünüyorum o dönem beni daha çok mutlu eden Brezilya halkına verdiğimiz mutluluktu çünkü 24 sene sonra gelen bir başarıydı bu. Halkın gözündeki mutluluğu görünce vazifemizi yerine getirmenin mutluluğunu yaşadık o hissiyat her şeyin üzerinde bir şey.
Bana çok penaltı kurtaran kaleci olarak bakıyorlardı ama aslında öyle değildim önemli zamanlarda penaltı kurtardığım için herhalde öyle bir algı oluştu. Milli Takım’da olimpiyatlarda kurtardım. 1994’de 1998’de penaltılar kurtardım. Ben kendimi çok penaltı kurtarabilen bir kaleci olarak görmüyorum. Önemli zamanlarda önemli penaltılar kurtardım sadece.
1998 Fransa Dünya Kupası finali!
Büyük zaferlere alışmak gibi büyük yenilgilere de alışık olmak gerekiyor futbolcu olduğunuzda tabii ki Büyük bir yenilgiydi bizim açımızdan finali kaybetmek. Fakat yenilgilere alışmak doğru değil ama mağlubiyeti de kabullenmek gerekiyor futbolda var bu. Tabii bizim açımızdan zor oldu, üzüldük ama bunun futbolun içinde olduğunu bilerek çıkmıştık ileriye baktık.
Unutamadığı maçlar!
Kaleci olunca tabii Hasan’ın benimle dalga geçtiği bazı maçlar vardı özellikle bir maç vardı şimdi ismini hatırlayamıyorum. Biz bir gol atıyorduk sonra bir gol yiyorduk o zaman çok kızmışlardı bana. Bir de Trabzonspor maçı vardı 1-0 öndeydik son köşe vuruşunda topu elimden kaçırdım ve Trabzonspor gol attı o zaman da Fatih hoca çok küfretmişti bana (Gülüyor). Fenerbahçe ve Beşiktaş’a karşı da çok unutulmaz maçlarımız oldu.
"Kalbimle ve ruhumla onlarla beraberim"
Ben öncelikle şunu söylemek istiyorum fiziki olarak orada değilim ama kalbimle ve ruhumla onlarla beraberim. Onlarında bu sevgisini, yakınlığını ve sıcaklığını hissediyorum. Sosyal medyadan da sürekli olarak mesajlarını gönderiyorlar. Sürekli soruyorlar Dönecek misin? Ne zaman döneceksin? diyorlar sıcaklıklarını hep hissettiriyorlar. Bizim onlarla aramızdaki bu sevgi ve muhabbet hiç azalmıyor sürekli artarak devam ediyor. Orada olsam da olmasam da bunu hep hissediyorum. Oraya dönmeyi tabii ki çok arzu ediyorum ama bu sadece benim istememle olabilecek bir şey değil. İnşallah dönme fırsatı olur ve bu sevgiyi daha yakından yaşamaya devam ederiz.
RÖPORTAJ: Yakup Çınar