Beşiktaş'ta Ole Gunnar Solskjaer hedefini açıkladı: 'Ligin seviyesini yukarı çıkarmamız gerekiyor'
Beşiktaş Teknik Direktörü Ole Gunnar Solskjaer açıklamalarda bulundu. Tecrübeli çalıştırıcı dikkat çeken ifadeler kullandı.

Beşiktaş'ta Teknik Direktör Ole Gunnar Solskjaer, kulüp YouTube kanalına açıklamalarda bulundu. İşte deneyimli teknik patronun sözleri:
Haberin Devamı ›
"Heyecanlıydım, biraz da gergindim. İlk kez insanlarla tanışıyordum. İnsanları gördüğümde çoğunun biraz durgun olduğunu fark ettim. İnsanların üzerindeki baskıyı hissedebiliyordum, bu da beni… nasıl desem… üzgün değil ama tarifi zor bir duyguya sürükledi. İçeri girince ‘Yardım etmek istiyorum!’ diye düşündüm. Böyle hissettim. Ama herkes o kadar pozitif, güler yüzlü ve yardımseverdi ki, burası hemen bir aile gibi hissettirdi. Burası harika bir çalışma ortamı. Büyük bir kulüptesiniz, yeni insanlarla tanışıyorsunuz ve nasıl insanlarla karşılaşacağınızı bilemiyorsunuz ama buradaki herkes iyi insanlar. Herkes yardımcı olmak istiyor, herkes buranın başarılı olmasını istiyor. Atmosferin değiştiğini düşünüyorum. Daha pozitifiz, geleceğe daha umutla bakıyoruz.
Futbol herkes için ortak bir dil ve farklı ülkelerden oyuncular arasında birçok benzerlik görebiliyorsunuz. Türk oyuncular, Brezilyalılar, Arjantinliler, Norveçliler… Hepsinde büyük bir tutku var. Ve tabii ki Beşiktaş’ta da aynı şeyi hissediyoruz. Oyuncularımızın sahip olması gereken değerleri ve karakteristik özellikleri önemsiyoruz. Nasıl olmaları gerektiğini önemsiyoruz. Benim için buraya gelmek, çalışma temposu, sıkı çalışma, doğru şekilde oynama, saygı ve onur gibi önemli unsurları beraberinde getirdi. Ama ilk izlenimim şu oldu: Türk insanı, özellikle de Beşiktaş taraftarları, kulüple inanılmaz derecede bağlı ve tutkulu. Bu çok önemli çünkü oyuncular, taraftarlar ve kulüp bir bütün olmalı. Hepimizin ortak bir hedefi, ortak değerleri olmalı. Böylece hep birlikte ileriye bakabiliriz. Tabii ki burada sadece iki aydır bulunuyorum, bu yüzden Türk futbolunun genel karakteristiği hakkında kesin bir şey söylemek zor. Ama Beşiktaş’ın futbol anlayışını ve oyuncularının karakterini gerçekten beğeniyorum. Burada futbolu doğru şekilde oynama isteği var ve bu benim için çok değerli.
Futbolda sihirli bir formül olduğunu düşünmüyorum. Başarı bir gecede gelmez. Lionel Messi’nin bir sözünü okumuştum. Her gün çok çalıştığını ve bir gün aniden ‘bir gecede başarı’ kazandığını söylüyordu. Ama aslında o bir günde Lionel Messi olmadı, kendisi bunu adım adım inşa etti ve bunun da bir temeli olmalı. Önemli olan temeli sağlam atmaktır. Biz şu an buradayız ve süreci başlattık. Beşiktaş, oyuncular ve kulüp için olabildiğince doğru kararlar almak istiyoruz. Umuyoruz ki Roma da yakında inşa edilecektir. Ama bu istikrarlı ve adım adım olmalı. Tabii ki bu yolda bazı yerlerde iki-üç engel birden aşabilir
Haberin Devamı ›
ve süreci hızlandırabilirsiniz. Örneğin, bir maçı kaybettik, Twente’ye yenildik ama sonraki altı maçı kazandık. Yani her kayıptan sonra daha güçlü bir şekilde geri dönebiliriz ve bu süreci hızlandırabilir. Ama biliyoruz ki dikkatli olmalıyız, her aşamada doğru kararları vermeliyiz. Bunu yaparsak başarı gelecektir ve sonunda ‘Roma’ inşa edilecektir.
Haberin Devamı ›
Bir problemimiz var diyemem… Tabii ki modern futbol fiziksel güce dayanıyor. Yüksek tempo, hız çok önemli. Açıkçası bu konuda oldukça etkilendim. Gerçekten güçlü, iri ve atletik oyuncular var. Eğer lig seviyelerini karşılaştırırsanız, örneğin Norveç ya da Danimarka ligleriyle, orada daha genç oyuncular oynuyor. İsveç’te de benzer bir durum var. Ama burada daha olgun oyuncular var, 27, 28, 29, 30 yaşlarında. Diğer ligler daha gelişim odaklı, burada ise fiziksel olarak daha güçlü ve deneyimli oyuncular var. Twente’ye kaybettik, Galatasaray AZ Alkmaar’a yenildi, Rangers Fenerbahçe’yi yendi. Bu biraz bizim için bir uyarı oldu. Seviyemizi yükseltmemiz gerektiğini gösterdi. Ben buradayım çünkü öncelikle Beşiktaş’a yardım etmek istiyorum ama aynı zamanda Türk futbolunu da tanıtmak ve olumlu bir katkı sağlamak istiyorum. Türk futboluna her zaman büyük saygı duydum. Daha önce Manchester United ile buraya geldiğimde de gördüm; burada oynamak her zaman inanılmaz zor. Taraftarların tutkusu, stat atmosferi ve takımların rekabetçi yapısı nedeniyle burası gerçekten rakip olarak oynaması zor bir yer. Benim görevim, Beşiktaş’ın fiziksel olarak rekabetçi olmasını sağlamak. Ligin seviyesini biraz daha yukarı çıkarmamız gerekiyor.
Haberin Devamı ›
TRANSFERDE SON DAKİKA!
Futbolda öğrendiğim bir şey şudur ki, iyi bir lider, zayıf yönlerini fark eden ve kendisini tamamlayacak insanları yanına alabilen kişidir. Biz de birbirimizi tamamlıyoruz ve bu çok önemli. Erling ile daha önce çalıştık, Richard ile daha önce çalıştık, Tom ile de öyle. Mike benim için yeni ama Richard onu daha önceden tanıyordu ve bana önerdi. Şimdi bu ekibi oluşturuyoruz. Kimin ne yapacağını öğreniyoruz. Sonuçta kararları ben veriyorum ama sürekli oturup fikir alışverişi yapıyoruz. Antrenmanlarda bazı bölümleri ben yapıyorum, bazılarını Mike, bazılarını Erling üstleniyor. Tom analizden sorumlu, rakipleri ve oyuncuların performanslarını inceliyor. Richard ise sağ kolum diyebilirim, geri kalan her konuda bana destek oluyor. Tesislerde neye ihtiyacımız olduğunu, nelerin eksik olduğunu görebiliyoruz. Mesela organizasyon ve detay konularında Richard harika bir iş çıkarıyor, benim kendimi daha iyi organize etmemi sağlıyor. Sahada ise Erling, Mike ve ben görevleri paylaşıyoruz. Tabii ki Hakan ve Serdar da bize yardımcı oluyor. Hepimizin amacı oyunculara destek olmak. Bizim işimiz oyuncuları daha iyi hale getirmek, her birini geliştirmek. Örneğin, bugün Erling ile birkaç oyuncuyla video analizi yaptık ve onlarla konuştuk. Ertesi gün belki ben ve Mike farklı oyuncularla çalışıyoruz, bazen de Erling ve Mike birlikte analiz yapıyor. Çünkü oyuncuların gelişmesine yardımcı olmak bizim sorumluluğumuz. 31, 32, hatta 35 yaşında bile olsanız bazı şeyleri geliştirebilirsiniz. Bu yüzden görüntüler üzerinden analiz yapıp konuşmak çok önemli. Tom bize bu konuda yardımcı oluyor ve tüm videoları hazırlıyor. Yine uzun bir cevap oldu, umarım altyazılar iyi olur! Yakında biraz daha Türkçe öğreneceğim.
Haberin Devamı ›
Kulüp için çok önemli bir adım atıldı ve yeni bir scout ekibi oluşturuldu. Tabii ki geçmişte de oyuncu transferleri için belirli yöntemler vardı, ancak artık başkanla birlikte farklı bir bakış açısıyla ilerliyoruz. Hangi tür oyunculara odaklanmamız gerektiğini belirliyoruz. Bu doğrultuda, başkan da bu yeni düşünce yapısına uygun birini arıyordu, yani farklı türde oyuncular keşfetmek, Beşiktaş’a gelecekte katkı sağlayabileceğini bildiğimiz veya umduğumuz isimleri katmak, buraya gelip, gelişip, bizim için çok çok iyi oyuncu haline gelebilecek veya en üst seviyeye ulaşıp Avrupa’nın büyük kulüplerine transfer olabilecek futbolcular bulmak. Veya bizim Avrupa’da zirveye çıkmamız, çünkü hedefimiz Avrupa’da zirveye oynamak ve tekrar kupalar için mücadele etmek olmalı. Bu süreç çok iyi başladı. Ede her hafta en az bir kez burada oluyor, oyuncular hakkında konuşuyoruz, antrenmanları izliyor ve böylece canlı bir şekilde takımın kalitesini ve ihtiyaçlarını görebiliyor.
Her gün mümkün olduğunca sıkı çalışıyoruz ve olabildiğince doğru kararlar almaya odaklanıyoruz. Boşa harcayacak paramız yok. Finansal durumun mükemmel olmadığını biliyoruz, bu yüzden akıllı hareket etmeliyiz. Her taşın altına bakmalı, parayı en verimli şekilde nereye harcayabileceğimizi belirlemeliyiz. Bu yüzden transfer süreci ve oyuncu seçimi çok titiz olmalı. Oyuncuları detaylıca izlemeli, mümkünse canlı olarak takip etmeli, hatta onlarla birebir konuşmalıyız. Doğru karaktere sahipler mi? Antrenman kültürüne ve takım dinamiğine uyum sağlayabilirler mi? Diğer oyuncularla iyi bir uyum yakalayabilirler mi? Doğru yaş aralığında mı? Bütün bunları dikkatlice değerlendirerek bir denge kurmalıyız. Sonrasında scout ekibinin önerileriyle birlikte başkan ve ben bir araya geliyoruz, her şeyi masaya yatırıyoruz. Ve nihayetinde karar finansal durumumuza bağlı oluyor. İyi mi, kötü mü bir karar olur, bunu değerlendiriyoruz. Doğru kararlar vermemiz gerekiyor. Sahip olmadığımız parayı harcayamayız ve akıllı yatırımlar yapmalıyız.
DİKKAT ÇEKEN SÖZLER!
Biliyorsunuz, şu an ve son 3-4 sezondur zirveden fazlasıyla uzak kaldık. Daha önce de söylediğim gibi gerçekçi olmamız lazım. Adım adım gitmeliyiz. Umarım beklediğimizin aksine 2-3-4 engel birden aşabiliriz. Daha iyi, rekabetçi, daha iyi futbol oynayan, performans gösteren bir takım olmak istiyoruz. Başkaları ne yapar bilmiyorum, biz gelişmek için elimizden gelenin en iyisini yapacağız. Ben her seferinde Türk futbolu hakkında bir şeyler öğreniyorum. Benim kendi temel değerlerim ve fikirlerim var ama yeni bir ortama geldiğiniz zaman bazen bir şeyleri, bu lige daha uyumlu olacak taktiksel bir konuyu değiştirebilirsiniz. Burada çok fazla kontra atak futbolu oynanıyor. Geride savunma yapan, kontra atak oynayan, duran toptan ve kontra ataktan gol atan takımlar var. Bu takımları, geride bütün halinde savunma yapan takımları bozmanın ve fırsatlar yaratmanın yollarını bulmak gerekiyor. Bazı takımlar açılacaktır, böylece biz de kontra atak oynayabiliriz ama son 2 ayda felsefemi ciddi şekilde değiştirmemi gerektiren bir şey göremedim ama her seferinde bir şey değiştmemiz gerekirse buna hazır olmam gerektiğini öğrendim. Mesela altyapıdan aniden bir oyuncu çıkarsa farklı bir oyun oynamamız gerekebilir, veya bir transfer durumu olursa ve bu oyuncuyu kesin almalıyız dediğimiz bir durum olursa ve bu futbolcunun takımı çok daha iyi olacağını düşünürsek taktiksel olarak bir şeyler değiştirilebilir. Üstümüzdeki takımlara yavaş yavaş yaklaşmamız lazım ve bu da ligde derbi haricindeki maçlarda daha iyi olmaktan geçer. Derbilerin kendi havası olur, Galatasaray, Fenerbahçe ve bizim aramızdaki maçlarda özellikle, ama diğer tüm maçları çıkıp kupa finali gibi oynamamız lazım.
Çok şey öğrendim ve aslında tamamen farklı insanlarız. Tabii ki farklı jenerasyonlardan geliyoruz ama benzer yanlarımız var. Sıkı çalışma, takım ruhu, saygı, dürüstlük ve sadakat gibi... Kendimi onda görebiliyorum, o da muhtemelen bende kendini görebiliyordur. Belki benden daha öfkeli birisi olarak tanınıyor olabilir ama ben de sinirlenebilirim. Bu yönüm daha çok takım veya oyuncular yanlış olduklarını bildikleri kararlar aldıklarında ortaya çıkıyor. Ama asla elinden gelenin en iyisini yapan, takıma herşeyini veren birine bağırmam, asla birini azarlamam. Sir Alex’ten öğrendiğim şeylerden biri de bu oldu. Herkes hata yapabilir. Örneğin, biri penaltı kaçırırsa ona bağırmanın bir anlamı yok çünkü kimse penaltı kaçırmak istemez. Yani kendisinden çok şey öğrendim. Taktiksel anlamda da çok şey öğrendim. İnsanlar genellikle onun adam yönetimi hakkında konuşur ama bence oyuncularına en verimli olabilecekleri ve fark yaratabilecekleri pozisyonu bulma konusunda harikaydı. Umarım ben de ondan biraz olsun öğrenebilmişimdir. 11 yıl boyunca onunla oyuncu olarak çalıştım, 4,5 yıl boyunca o teknik direktörken antrenörlük yaptım, sonra da 3 yıl boyunca o yönetim kurulundayken ben teknik direktördüm. Onunla her zaman iletişimde kaldım, kendisinden öğrenmeye devam ettim. Medyayı nasıl yöneteceğimi, nasıl giyineceğimi, nasıl davranmam gerektiğini öğrendim. Üst düzey futbolla ilgili her şeyi ondan öğrendim ve çok şey aldım. Onu bir rol model olarak gördüğünüzü söyleyebilir miyiz? Bir anlamda evet, çünkü bana çok şey öğretti, benim öğretmenim oldu. Onu yakından gözlemleme şansım oldu ve bazen yaptığı şeyler için ‘Vay be, bu gerçekten zekice’ dedim. Ama aynı zamanda ‘Bunu ben yapmazdım’
dediğim anlar da oldu. Sonuçta ben o değilim, kendi yolumu bulmalıyım. Örneğin, Klopp, Guardiola, Ancelotti gibi büyük teknik direktörlere karşı da çalıştım ve her birinden bir şeyler öğrenmeye çalıştım. ‘Bunu seviyorum çünkü şöyle yapıyor, şunu seviyorum çünkü böyle yapıyor’ diye düşündüm. Kendimi geliştirmek için başkalarından öğrendim ve en iyi versiyonum olmaya çalıştım. Oyuncuyken de aynıydım. Giggs’in driplingini, Beckham’ın ortalarını, Cantona’nın soğukkanlılığını, Van Nistelrooy’un bitiriciliğini izledim ve her birinden bir şeyler almaya çalıştım. Teknik direktörlükte de aynısını yapıyorum. Liderlikte de… Çünkü benim işim kulübe yardımcı olmak. Kulübün en iyisini yapmasını sağlamak, ekibin kendini önemli hissetmesini sağlamak ve onların en iyi versiyonlarını ortaya koymalarına yardımcı olmak. Oyuncular için de aynı şey geçerli. Sonunda, eğer hepimiz birlikte zorlarsak ve çabalarsak sonuçlar da gelecektir.
Ben bunu her futbol kulübünün yapabileceğine inanıyorum. Beşiktaş’ta geçmişimizde bu zaten var. Şu an bazı genç oyuncularımız var, herkes istiyor ve umuyor ki bu mümkün olsun. Tabii ki akademiye yatırım yapmamız gerekiyor. Daha iyi hocalar olursak, futbolcu izleme işini daha iyi olursa ve oyuncularımız çalıştıkları her gün daha iyi çalışır ve A takıma gelmeye hazır olursa harika olur. İstediğimiz şey de bu, takımımızda bu şekilde mümkün olduğunca altyapı oyuncusu olur ve takımın da temeli olur. Bu demek oluyor ki yatırım yapmamız ve onlara süre vermemiz lazım. Gördüğüm başka bir zorluk ise Türkiye’de U19 takımından sonra direk A takım geliyor. Bu aradaki boşluk çok büyük. Bazı oyuncular, örneğin Mustafa ve Semih bu geçişi direk yapabilirler ama bazı oyuncuların hazır olmaları için bu aradaki boşluğu doldurmaya ihtiyaçları var. Bunu nasıl yapacağız? Oyuncuları kiralık olarak göndebileceğimiz kulüplerle mi anlaşmalıyız? Bu çok çok önemi bir konu, bunu umuyorum ki çok daha iyi bir şekilde yapılandıracak ve organize edeceğiz. Sonrasında da umuyorum ki takımın temelini altyapıdan oluşturacağız. Tabii ki genç, yaşlı, tecrübeli, Türk ve yabancı dengesini de kuracağız. Futbol harika bir spor ve Roma’ya ulaşmanın tek bir yolu yok, Roma’ya çıkan bir çok yol var. Bazıları uzun top oynar, bazı kısa pas yapar, bazıları kontra atak oynarken bazıları tikitaka oynar. Bize uyan tarz ne? Bizim kulüp değerlerimiz var ve çok çalışıyoruz. Dünyanın en çalışkan kulübü ve en çalışkan oyuncusu olmak tamamen maliyetsiz bir şey, tamamen bedava. Bu şekilde oyuncular bulmak zorundayız. Başkalarından daha fazla ve iyi idman yapmak tamamen maliyetsiz bir şey, bu ufak detayları bir araya getirip istediğimiz dikine ve hücum futbolu oynayan, hızlı Beşiktaş haline dönüşebiliriz. Taraftarımız bunu görmek istiyor biliyoruz. Bütün hafta çalışıp Cumartesi günü stada geldiğinizde heyecan verici futbol izlemek istersiniz. Umuyoruz insanlara bunu verebiliriz.
Bu, her gün ne yaptığınla ilgilidir. Eğer bir canavar gibi antrenman yaparsan, sahada da bir canavar gibi oynarsın. Ben de ‘Tamam, şu an oynamıyorum ama gerçekten çok sıkı çalışmalıyım çünkü hazır olmalıyım’ diye düşündüm. Çünkü futbolda kestirme yollar yoktur, sana hiçbir şey altın tepside sunulmaz. Evet, doğuştan gelen bir yeteneğin olabilir ama onunla ne yaptığın daha önemlidir. O yeteneği en üst seviyeye çıkarmak için her gün fazladan çalışmalısın. Eğer oynamıyorsan, bu bir sonraki gün daha diri ve daha iyi idman yapman gerektiği anlamına gelir. Eğer ilk 11’de değilsen, ‘Tamam, oyuna girdiğimde hazır olacağım.’ diye düşünmelisin. Ben de sahada olmadığım zaman rakipler yoruldu, ben şimdi oyuna giriyorum, 30 dakikam var ve onlara problem çıkaracağım’ diye düşünürdüm. İşte oyuncularımızın da bu mentaliteye sahip olmasını istiyoruz. Oyuna girdiklerinde, “Tamam, önümde 30 dakika var ve bu 30 dakikada 90 dakikalık etki yaratmalıyım’ diye düşünmeliler. Benim hiçbir oyuncum kenarda oturup surat asamaz, oyuna girip kötü bir yedek olamaz. Çünkü bunu bizzat yaşadım. Dünyada belki de yedek kulübesinden oyuna en çok giren oyunculardan biriyim. Bu yüzden kötü bir tavrı asla kabul etmem. Sadece hazır olan oyuncuları kabul ederim.
Manchester United, yüksek baskı altında hissettiğiniz bir kulüp. Tabii ki yüksek baskılı bir iş, beklentiler çok yüksek. Şimdi, Manchester United’dan sonra, buraya geldiğimde de baskıyı hissediyorum. Burası da büyük bir kulüp ve büyük bir baskı hissettiriyor, ama buna hazırım çünkü Manchester United sana bunu öğretir. Eğer o ortamda yaşayabilirsen, her şeyi başarabilirsin. Ayrıca buraya geldiğimde de söyledim, ‘Baskı bir ayrıcalıktır’ diye düşünüyorum. Bunu daha önce de söyledim, baskıyı seviyorum. O üç yıl boyunca kendi hakkımda çok şey öğrendim. Ondan sonraki üç yılda herhangi bir kulüpte çalışmadım. O üç yıl boyunca da çok şey öğrendim çünkü kendimi değerlendirdim, ‘Neyi daha iyi yapabilirdim? Neyi yapmamalıydım, neyi farklı yapmalıydım, neler iyi gitti, belki de şöyle yapsaydım daha iyi olurdu?’ diyorum. Şu an öğrendiklerimi gösterebileceğimi hissediyorum ve umarım bunu daha çok sonuçlarla ve performanslarla gösterebilirim, burada oturup bunları konuşmak yerine.
Uzak bir anı. İleriye gitme konusunda çok iyiyimdir, aslında ‘kötü’ de diyebiliriz ve bu konu için ‘geçmişte kaldı, ileriye, hep bir sonrakine bakmalıyız’ diyorum. İnsanlar bana o golü hatırlatıyor ama o kadar uzun zaman geçti ki artık kimse hatırlamıyor. Tabii ki geriye dönüp düşündüğümde, fotoğraflara falan bayılıyorum ama… hayatta her şey gibi, geçmişte takılıp kalmamalısın, geleceğe bakmalısın. Yani dürüst cevabım şu: O sadece uzak bir anı. Bonus soru geliyor, onu anladım. maçları kazandığımızda bonus kazanıyoruz.
‘Cristiano ile ilgili bir şeyler geliyor’ Cristiano aramıza döndü ve Newcastle’a karşı geri dönüş maçındaki atmosfer, Old Trafford’da yaşadığım en iyi atmosferlerden biriydi. O ve Scott McTominay’nin iki golüyle Manchester City’yi 2-0 yendiğimiz maç, iki inanılmaz geceydi. Taraftarlar, sanırım o günleri hayatlarının sonuna kadar hatırlayacaklar ve işte futbolun özü de bu. Cristiano’nun geri dönüşü, pek çok kişi için harika bir fikirdi. Ben de çok sevmiştim. O maçtan önce herkes coşkulu bir şekilde ‘Şimdi şampiyonluk için yarışıyoruz’ diyordu. Fakat biz o sezonda şampiyonluk için yarışacak bir takıma sahip değildik ama Cristiano’nun gelişi her şeyin dengesini değiştirdi. Çünkü Cristiano, Cristiano’dur. O dünyanın en iyi oyuncusu. Dengeleri bozdu mu? Bozdu diyemem ama dengeleri değiştirdi. Çünkü Cristiano en üst seviyededir. Bir karar verdik ve futbolda geçmişe bakarak hiçbir şey yapamazsınız, dediğim gibi, ileriye bakmalısınız. İyi bir sezon geçirdi, 24-28 gol attı, tam hatırlayamıyorum. Ancak ben altı hafta sonra işimden ayrıldım, belki iki ay sonra falan. Bazı şeyleri değiştirseydik belki her şey farklı giderdi, eminim. Ama daha mı iyi ya da daha mı kötü şekilde mi kim bilir? Hayatta, bir karar verip sonuçlarına katlanmak gerekir. Kulüp bana sorduğunda, ‘Evet, hadi yapalım’ dedim. Ama sanırım hem ben hem de Cristiano belki de geriye dönüp bakınca - ki birlikte oynadık, birbirimize çok saygı duyarız, hala da iyi arkadaşız ‘Belki yapmamamız gerekirdi’ derdik ama yaptık. Her zaman kararlarımın arkasındayım. Burada oturup, ‘Yapmamam gerekiyordu’ demenin bir anlamı yok. Yaptık, doğru sebeplerle yaptık. Ben buradayım, o orada. Ben mutluyum, o mutlu. Bence hayat bu. Buradayım ve çok mutluyum. Umarım Manchester United’da geçirdiğim zaman, Molde’deki zamanım, boş zamanlarımda öğrendiklerim, yıllarca aldığım dersler bize başarılı bir takım olmamızda yardımcı olur. Şimdi burası benim ailem.
Buradaki 2 ayım harika geçti. Yapmaya başladığımız şey beni çok heyecanlandırıyor. Aile gibiyiz, birbirimize daha da yakınlaşıyoruz. İnancımız ve tutkumuz var. Yolda önümüze kasisler çıkacaktır, bazen suratımıza yumruk yiyeceğiz. Bazen kaybetmememiz gereken maçlar kaybedeceğiz. Ama bu futbol. Taraftarımızdan, mücadele eden ve arması için her şeyini veren bir takım gördükleri müddetçe bizleri her zaman yaptıkları gibi desteklemelerini istiyorum. Bilbao ve Trabzon maçları, ilk 2 iç saha maçımız, muhtemelen bir futbol adamı olarak benim hayatımdaki en büyük 5 tecrübenin arasında yer alacaklar. Oğlum da stattaydı, atmosferi gördü, telefonuyla çekti. Harika bir yerdeyiz, birlikte olduğumuzdan emin olalım, neyi istediğimizi biliyoruz. Daha iyi olmak istiyoruz. Bunu birlikte yapabildiğimiz müddetçe eminim ki bu hedefe ulaşacağız."