Futbolda hücumu önceleyip savunmayı ikincil gören anlayışlarca yönetilen takımların maçları izlenirlik açısından zevklidir.
Norveçli hocanın gelişiyle Beşiktaş’ın büyük bir özgüven kazandığını, taktiksel açıdan zenginleştiğini dün gece Eyüpspor karşısında bir kez daha gördük.
Solskjaer ile çıkışa geçen Beşiktaş, lig üçüncülüğü için yarıştığı Eyüpspor’u saf dışı bıraktı.
Kurumlar, kuruluşlar, markalar, STK’lar…Bunların hepsinin bir vizyonu vardır.
Galatasaray 4-1 kaybettiği maçın rövanşında bir hayale tutunmak istedi, ancak bunun sadece istek olarak kaldığını gördük. Günay Güvenç sayesinde ilk yarı sadece 1-0 sona erdi. Sonrasında zaten ikinci yarı formalite halini aldı.
Mourinho’nun ‘kazanan modu’nu açtığını görmek Avrupa Ligi’nde ilerisi için ülke futbolu adına daha da umut verici.
Kendi taraftarı önünde İtalya’yı yenip Avrupa Şampiyonası’na lider gitmek moral ve özgüven açısından önemliydi.
Türk futbolunun genetik arızaları, bilhassa Hollanda ve benzeri rakipler karşısında fena halde sırıtıyor.
Son derece önemli bir maçın önündeki daha az önemde görünen bir maç!
Maç analizine geçmeden önce Eyüpspor Kulübü’nün yaptığına bakalım.
Hem Hollanda’da hem de İstanbul’da rakibine oyun olarak karşılık veremeyen temsilcimiz, Avrupa macerasına veda etti.
Rövanş oyununda futboluyla ön plana çıkmayan Fenerbahçe, yine de istediği sonucu almasını bildi.
3-0’ın Belçika’daki rövanşında Fenerbahçe sahaya tam kadro çıktı.
UEFA Avrupa Ligi'nde AZ Alkmaar gibi Hollanda'nın sıradan bir takımına karşı alınan ağır bir mağlubiyet sonrası Türkiye Süper Ligi'nde çıkılabilecek en kötü deplasman hiç kuşkusuz İlhan Palut'un çalıştırdığı Çaykur Rizespor'du... Böyle olduğu da zaten maçın genel gidişatında ortaya çıktı!
Transfer döneminin bitmesi üzerine yönetim, önceki başkan Hasan Arat ve idarecilerinin yaptığı transferleri mercek altına aldı.