MENÜ

Öyle bir çöpçü ol ki...

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

“Eğer sizden sokakları süpürmeniz istenirse, Michelangelo’nun resim yaptığı, Beethoven’ın beste yaptığı veya Shakspeare’in şiir yazdığı gibi süpürün. O kadar güzel süpürün ki, gökteki ve yerdeki herkes durup ‘Burada işini çok iyi yapan bir çöpçü yaşıyormuş’ desin...”
39 yıllık hayatının neredeyse tamamını ırkçılığa karşı ve yurttaş hakları eylemleriyle geçirmiş Martin Luther King’in bir sözüdür bu...
Sokak jargonuyla özetleyeceksek eğer; Ne yapıyorsan yap, hakkını ver diyor.

Çöpçü yerleri iyi temizleyecek, pırıl pırıl yapacak.
Polis taraf olmayacak, herkesin güvenliğini sağlayacak.
Doktor ayırım yapmayacak, zengin-fakir herkese sağlık dağıtacak.
Hakem kurallar ne ise onu uygulayacak, kimseyi kollamayacak.
Futbolcu, hangi takımı tutarsa tutsun, giydiği formanın hakkını vermek için uğraşacak.

Örnekleri çoğaltmak mümkün elbette.
Önemli olan, bu düşünceyi, hayat felsefeniz yapmak.
Peki bizim dünyamızda durum ne!
Önce dünyamızdaki vatandaşlarımıza bir bakalım!

Aldığı ilk transfer parasıyla (üstüne biraz da borçlanarak), altına en pahalı ciplerden birini çeken futbolcuların çoğunluk olduğu bir futbol dünyamız var bizim.
Bir Anadolu kulübündeyken berberiyle kanka olan, İstanbul devlerinden birine geldiğinde çıtasını ‘kuaför’e yükselten futbolcuların çoğunlukta olduğu...
Manisaspor’dayken Gaziantepspor’dayken yüzüne bakılmayan, Dört Büyükler’den birine transfer olduğunda banko Milli Takım’a alınan çocuklar bunlar...
Kayserispor’dayken ortalama 4 maçta bir cezalı duruma düşen, kapağı İstanbul devlerinden birine attıktan sonra ‘kırmızı’ nedir unutan...
Ortalama bir Türk genci kadar dahi yakışıklı olmasa da, geldiği kulübün reklamıyla Dünya Güzelleri ile dolaşmayan başlayan...
Subay traşıyla başladığı ‘evrimine’, kafasının bilimum yerlerine çizikler attırarak devam eden çocuklar...
Şanlıurfaspor’dayken kafeteryalarda takılan, İstanbul’da Reynalar, Laylalardan çıkmayan!

Kazandıklarında gözümüz yok elbette, fakat meslekleriyle ilgili her türlü eleştirme hakkına sahibiz.

Vücudunla kazanıyorsan rızkını, ‘ekmek tekne’ne yatırım yap kardeşim... Önce bu yatırımını yap; ondan sonra;
En pahalı ciplere bin...
Kırıta kırıta yürüyen kuaförlerden çıkma...
Milli takımda hep ilk onbir oyna...
Hayatın boyunca kırmızı kart görme...
Dünya Güzelleri ile evlen, Dünyalar Güzeli çocukların olsun...
Öyle bir modasever ol ki; sen Ronaldo’yu değil, Ronaldo seni takip etsin...
Reynalar, Laylalar’da gez, toz, eğlen...

Hayatın hakkını ver yani...

Fakat bir şartla...
Önce futbolun hakkını ver...
Sırtına geçirdiğin formayı sırımsıklam terlet.
Sahada kaybetsen de kafalarda kazan; öyle bir mücadele et ki, tribündeki adam alkışlarla göndersin seni soyunma odana... Kaybetsen bile “Savaştık ama olmadı” dedirt onlara...
Kaçak oynama, oynar gibi yapma...

Hayatının temeline ‘insan’ı koyan Martin Luther King’i, 39 yaşındayken bir insan öldürdü.
Yani futbol değil sadece, hayat da nankördür çoğu zaman...
Fakat halâ ondan bahsediyoruz bakın, çünkü işinin hakkını öylesine iyi vermiş ki...

Takımlar şampiyon olur, futbolcular değil...
Yıllar sonra iyi anılmak istiyorsan futbolcu kardeşim; sahaya çık ve futbolun hakkını ver.
Futbolun hakkını öyle bir ver ki; yıllar sonra gökteki ve yerdeki herkes durup ‘burada işini çok iyi yapan bir futbolcu vardı’ desin...
(NOT: Bu yazı; futbolun, aldığı paranın ve kendisine inanan milyonların hakkını vermeyen; kaçak oynayan veya oynar gibi yapan bazı Fenerbahçeli ve Beşiktaşlı futbolcular için yazılmıştır.)

YORUM YAZ