MENÜ

N'olcak bu Fener'in hali!

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Bir şey çok iyiyse, bir başka şey mutlaka kötüdür burada...

Mesela basketbol erkek takımı, Türk Basketbol Tarihi’nde bir ilke imza atar ve Euroleague’de Final Four’a kalır. Daha Türkçe yazmak gerekirse, Avrupa’nın en iyi 4 takımı arasına adını yazdırır. Bu turnuvada en kötü olsa bile, Avrupa’nın en iyi 4. takımı olacaktır. Üstelik bu bileti alırken, geçtiğimiz yılın şampiyonu Maccabi’yi 3-0’la geçmiştir.
Böyle bir takımın hak ettiği nedir?
Ya da şöyle soralım; Futbol takımı, Şampiyonlar Ligi’nde yarı finale kalsa, ne yapılır?
Sokaklara çıkarsın, evinin bütün camlarını bayraklarla donatırsın, ilk maça gider ellerin patlayıncaya kadar alkışlarsın değil mi?
Basket takımı, İstanbul’a geldi, ilk maçında, en önemli rakibi Efes Pilsen’i ağırladı.
Sıradan bir lig maçı gibiydi tribünler...
Boştu yani..
Hiç bir Türk teknik adam ya da sporcunun söyleyemeyeceği şeyleri söyledi Obradovic... Yüzüne esaslı bir tokat indirdi Sarı-Lacivertli camianın, ama anlayana...
Geçelim kadınlara...
Üç yıldır Euroleague’de Final Four oynuyorlar... Bu arada ligde kaç kez şampiyon oldular, inanın bilmiyorum.
Herhangi bir Avrupa ülkesinin herhangi bir liginde oynasa bu kadınlar, her gün çiçeklere boğulurlar.
Bizdeki karşılığı ne mi?
Coach kovuldu. (Gerçi basketbol konusunda Türkiye’nin en iyisi olan Gökhan German, “Zaten coach falan değil” cümlesiyle özetlenebilecek bir yorum yapmıştı ama...) Böyleyse de getirmek hatalıydı, bu şekilde göndermek daha da hatalı...
Angel’ı neden kovdunuz peki? Sebep, bu coach ile yaşadığı problem değil miydi?
Bibrzycka’nın gönderilmesi var bir de... Ki skandalın büyüğü bu!
Başkan Aziz Yıldırım, onu da karşısında bacak bacak üstüne attığı için gönderdi.
Aslına bakarsanız, bizim geleneklerimize göre (ben kabul etmesem bile) saygısızca bir davranış olarak görülür
bu! Fakat Bibrzycka bizden biri değil ki! Ondan
bizim bu kültürümüzü yaşamasını isteyemeyiz ki!
Bakalım voleybola...
Yatırım üstüne yatırım yapıyor yönetim, erkek takımına...
Fakat elde var kocaman bir sıfır...
Sende verimsiz diye gönderiyorsun bir oyuncuyu, gittiği takımda lig, kupa, Avrupa ne varsa topluyor kupaları...
Sen ise sadece yarı final ya da finalde karşısına geçip, alkışlıyorsun.
Ya kadınlar...
Şu an için şampiyonluğa yürüyorlar. Bunu biliyoruz, ama daha düne kadar Vakıfbank’tan, Eczacıbaşı’ndan ne kadar çektiler ve çektirdiler.
Oysa ki, en az onlar kadar veya onlardan daha fazla harcıyor Aziz Yıldırım ve kurmayları...

Ve gelelim assoliste...
Futbol takımına...
Kalan hafta 7...
Lidersin...
Kalan maçlarını kazansan, rakiplerinin ne yaptığının hiç bir önemi yok. Bu sezon için uydurulan 4. yıldıza ilk sen ulaşacaksın. 3. hiç önemli değildi sanki!
Üstelik rakiplerinin birbirleriyle maçı var. Biri mutlaka puan kaybedecek, berabere kalırlarsa ikisi de kaybedecek!
Ayrıca Beşiktaş’ın Trabzon deplasmanı var; Galatasaray’ın son 7 haftanın en istikrarlı takımı Konyaspor ile maçı var.
Senin yaptıkların ne peki?
Eskişehir’de futbol adına tek olumlu hareketin yok.
Öne geçiyorsun, golü rakibin atıyor; maç bitecek, rakibin bir gol daha atıyor, sadece seyrediyorsun.
Hırs yok, istikrar yok, mücadele yok, savaş yok.
Diego diye bir oyuncun var; 1 aylık parası için seni federasyona şikayet ediyor.
Emenike diye bir santrforun var; daha sahaya çıkmadan ıslıklanıyor, çıktığında formasını çıkarıp sahadan çıkıyor.
Teknik direktörün var; bir maç şahane işlere imza atıyor, bir sonraki maç, yaptığı tüm değişiklikler hatalı...
Taraftarın var; şampiyonluğa gidiyorsun, tribüne gelmiyor.

Burası Fenerbahçe...
Burada bir şey çok iyiyse, bir başka şey mutlaka çok kötü oluyor.
Obradovic’in sözleri, Fenerbahçe’yi nasıl güzel özetliyor!

YORUM YAZ