Hikaye güzel ama yemezler!
Haberin Devamı ›
Galatasaray’da işler hem idari hem de sportif açıdan kötüye gidince, müthiş bir tiyatro oynanmaya başlandı. Ama bu tiyatro yeni değil. Dursun Özbek’in başkan seçildiği günden itibaren bitmek bilmeyen, en az 20 yıl kadar önce yok olmuş olması gereken bir kafa yapısının ürünleri bunlar. Tiyatroyu yazan da, yöneten de, oynayan da belli. Peki amacı ne? Bunu anlamak için bu işten en büyük darbenin kime ya da kimlere vurulmak istendiğine bakmak yeterli. Bugünkü başrol de Tudor’a verilmiş. Hoca diyor ki, “Sneijder, De Jong, Chedjou ve Bruma, bana karşı bir organizasyon içinde.”
Gözyaşları sel olmuş! Peki biz bunu nereden biliyoruz?
Yönetimin medyaya servis ettiklerinden. Yani bunu bize Tudor söylemiyor. Sneijder veya Bruma da söylemiyor. Yönetim, bunun böyle bilinmesini istediği için bize servis ediyor. ● Yönetim istiyor ki, Dursun Özbek soyunma odasına girmiş olsun, Tudor’u fırçalasın, takıma da, “Rezilsiniz, Galatasaray’a yakışmıyorsunuz” desin. ● Yönetim istiyor ki, Dursun Özbek Florya’ya inmiş olsun, Kaptan Selçuk başkana söz versin, bağırış, çağırışlar yükselsin, inanç tavana vursun, gözyaşları sel olsun. ● Yönetim istiyor ki, Dursun Özbek disiplin yönetmeliği yıldızlara taviz vermesin, Sneijder’e 2.3 milyon Euro, Selçuk’a 850 bin Euro ceza kessin. Neden? Sarı kart gördükleri için! Hikaye güzel, fikir güzel, mekan güzel ama yemezler! Bu modası geçmiş tiyatroyu artık kimse yemiyor, yemeyecek de!
Öyle bilinsin istiyorlar!
“Disiplin talimatı gereği ceza kestik” diyorlar. Ne gören var ne duyan. Oyuncuların bile haberi yok. Zaten haberleri olsa kaç yazar, paralarını alamıyorlar ki! En son Eren Derdiyok kulübe ihtar çekmişti alacakları için. Yönetim, kimse FIFA’ya gitmesin diye duacı! Ama ceza kestik diye bilinsin istiyorlar. ● Başkan soyunma odalarına giriyor, fırçalar atıyor, ertesi gün bir bakıyoruz, Tudor’la kol kola, gülücükler havada uçuşuyor. Neyse ki bu kez oyuncular da kahkahalarla eşlik edip mizanseni bozmamış! Bir de oyunculara, “25’inizi birden gönderirim dedi” eklentisi var. Ne de olsa yöneticiler, fırça atıldı diye bilinsin istiyorlar. ● Mangallar yapılıyor, birlik beraberlik mesajları, “Mücadele edeceğiz” sözleri havalarda uçuşuyor. Sahaya bir bakıyoruz, takım ayakta duramıyor. Demek ki, Bursaspor maçı öncesi Dursun Özbek’in yaptığı duygusal konuşma, Kasımpaşa maçında tesir etmemiş! Ama başkan motive etti diye bilinsin istiyorlar.
Ortada yönetim kalmayınca...
Şu ‘yönetim’ sözüne de pek takılmayalım. Ortada, Ünal Aysal’lı, Ali Dürüst’lü, Adnan Öztürk’lü, Abdurrahim Albayrak’lı güçlü ve sağlam bir kadro yok. Dursun Özbek ve çevresinde bir süre görünüp sonra kendi payına düşen skandala imzasını attıktan sonra ortadan kaybolan isimler var. Ne iş yaptıkları, hangi derde derman oldukları belli değil. Dolayısıyla aslında, “Yönetim öyle istiyor” derken kast edilen seçilmiş yönetim kurulu üyeleri değil, ona sufleyi veren ve yıllardır Florya’dan çıkmayan birkaç isimden ibaret!
Gözden düşürmek için mi?
Tekrar şu ‘organizasyon’ meselesine dönersek, bir teknik direktörün böyle bir düşünceye sahip olup da, o isimleri kadro dışı bırakmaması mümkün mü? Hoca bir yana, birkaç oyuncunun teknik direktörü ‘yemeye’ çalıştığını bilen bir yönetim, o isimleri anında kadro dışı bırakmaz mı? Böyle bir organizasyon var da, yönetim bunu biliyorsa (ki servisi yapan onlar), kadro dışı kararı çıkmaması büyük skandal. Ancak... Böyle bir şey olmamış da, Sneijder ve Bruma gibi, “Elden çıkarsak mali olarak çok rahatlarız, ama taraftar bizi zaten sevmiyor, onları da yollarsak bizi iyice mahvederler” düşüncesi yaratan yıldızları gözden düşürmek için, onları göndermeye zemin hazırlamak için bu algı kurgulanıyorsa, işte bu daha da büyük bir skandal olur.
Dil sürçmesi mi, yalan mı?
Eğer bir kulübün başkanı, canlı yayında, hem de bununla ilgili bir soru bile sorulmamışken, “Benim eşim koyu Beşiktaşlı, zaten maçı da beraber izledik” deyip de, üst üste gelen tepkilerin ardından verdiği röportajda, “Benim eşim aslında iyi Galatasaraylı’dır” diyebilecek kadar ‘sanatında’ ileri gitmişse, onun artık o koltukta hiçbir inandırıcılığı ve saygınlığı kalmamış demektir.
Dosta korku düşmana güven!
Bugün Dursun Özbek ve çevresindeki hiç kimse ne Galatasaray taraftarına ne camiasına hiçbir konuda ümit vermiyor. Düşünsenize Sayın Özbek kürsüye çıkmış, “Yaptıklarım yapacaklarımın garantisidir” diyor... Yaptıklarına bir bakıyorsunuz, dosta korku düşmana güven verir! Bir korku hikayesinin başlangıç cümlesi gibi.
6 yıl önce oldu, yine olur
Çözüm belli, son kullanma tarihi geçmiş bu yönetimin, kulübe daha fazla zarar vermeden seçime gitmesi gerekiyor. Tam da bundan 6 yıl kadar önce ligi 8. sırada, eksi averajla bitiren bir Galatasaray vardı. 15 Mayıs’ta başkanını değiştirdi. Sadece bir yaz döneminde kupalara ambargo koyacak, Şampiyonlar Ligi’nde yarı final kapılarından dönecek bir takım ortaya çıktı. Taa ki, bir gün, bir başka başkan daha ortaya çıkıp tüm camiayı bu güzel rüyadan uyandırana kadar...