MENÜ

POPÜLİZMİ ÇÖPE ATALIM

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Futbolcu yanlış yapınca hatta yararlı olmayınca hemen gönderiliyor. Aynı şeyler teknik direktörler için de geçerlidir ülkemizde.

İşte özelde futbolumuzun, genelde de sporumuzun en büyük açmazı bu anlayıştan kaynaklanıyor. "En büyük"lerimizin bile Avrupa'nın major kulüplerinden çağ farkı yemesi bundandır işte.
Kulübün kaynaklarını istediği yerde ve şekilde kullanan başkan. Kulübün hedefini tayin ve ilan eden başkan. Kulüple ilgili her türlü mühendisliği yapan veya yapamayan başkan. Kriterleri bilimle tanışmadığı için sportif ve etik olmayan ilişkilerle teknik direktör atayan ve gönderen başkan vs. vs.

Ama, sayısını unuttuğumuz kadar yanlış ve hata yapma lüksü var başkanların ülkemizde. Anlayacağınız kalıcı başarılar için elzem olan "istikrar" sadece başkan ve arkadaşları için yürürlükte Türkiye'miz adına.

Oysa ki, kulüp veya takımın başarı ve başarısızlığından en büyük sorumluluk başkanların olmalı, değil mi? Tabi eğer bilime sırtımızı dönmemişsek. Ama öyle olmuyor bizde bu iş. Tüm sevaplar başkanın, veballer ise futbolcu ve teknik adamların hanesine yazılıyor maalesef. İyi de bütçeyi yapan, hedefi tayin eden, teknik direktör konusunda son kararı veren başkansa, olumsuzlukların faturası neden alttakilere kesiliyor, garabet değil mi bunun adı?

Sadece Aziz Yıldırım'ın başkanlığında 16 teknik direktör çalıştırmış Fenerbahçe'yi. Daum ve Aykut Kocaman'ın ikinci kez gelişlerini de hesaba katarsak 18. Neredeyse her sezonda bir teknik direktör öğütmüş Sayın Yıldırım.

Beşiktaş'ın Del Bosgue ve diğer hocalara verdiği veya vermek zorunda kaldığı tazminatın bedeli 10 milyon Euro'yu geçmiştir herhalde. Ama, aynı Beşiktaş şu anda elzem olan takviyeleri mali kriterlerden ötürü yapamıyor ve en değerli oyuncularından biri olan Marcelo'yu satmak zorunda kalıyor.

Aragones ve Daum’a verilen tazminatlar olmasa Fenerbahçe şu anki mali açmazla karşı karşıya kalır mıydı?

İnsanın içi acıyor. Bir de Altınordu ile Hüseyin Eroğlu, Başakşehir ile Abdullah Avcı'nını yılları bulan birlikteliği ve başarılarına bakın. Yani, şimdi Salih Uçan, Çağlar Söğüncü, gencecik Berke ve Cengiz Ünder'le eğer göğsümüz kabarıyorsa, gönenmenin böylesinde Hüseyin Eroğlu ve onu göreve getiren Mehmet Seyit Özkan'ın vizyonlarının payını inkar mı edeceğiz?

O halde gelin bilimle barışıp, popülizmi çöpe atalım artık ne olur, lütfen.

YORUM YAZ