Bilic bizi diskoya götür!

Samet Aybaba'nın ardından yeni teknik adam Slaven Bilic de, Avrupa Kupaları'ndan men cezasıyla sezona başlayacak. Hırvat hoca, Kara Kartal'daki ilk sezonunda her açıdan zorlu bir sınav verecek.

Bilic bizi diskoya götür!

Beşiktaş, yapısına en uygun teknik adamlardan biriyle anlaştı. Hırvat teknik adam Slaven Bilic futbol bilgisi, özellikle hırsı ve motivasyonuyla, Türk futboluna kolay uyum sağlayacaktır. Savunma oyuncusu olarak futbol kariyerini 2001’de sonlandıran, hemen ardından Hajduk Split’te ilk hocalık deneyimine imzasını atan 44 yaşındaki Bilic, Arsene Wenger ve Marcello Lippi’yi de bu dönemde ziyaret ederek, iki ünlü hocanın deneyimlerinden yararlanmıştı. Hajduk’ta 1 sezon çalıştıktan sonra 2004-2006 yıllarında Hırvatistan U21 Takımı’nın başına geçti. U21 dönemi, onu A Takım’a hazırladı. 2006 yılında ise A Milli Takımı’nın hocası oldu. Takımı Euro 2008’e soktu. Burada çeyrek finalde Türkiye’ye uzatmaya giden maçta penaltılarda elendi.

Yine de takımı bırakmadı

2010 Dünya Kupası’na Hırvatistan gidemedi ama, O takımın başında kaldı. Euro 2012’de takımı Play-Off’a soktu. Baraj karşılaşmasında rakip Türkiye’ydi. Ama bu kez Bilic yönetimindeki Hırvatlar, deplasmanda bizi 3-0 yendiler, evlerinde de 0-0 berabere kalarak kupanın yolunu tuttular. Ancak finallerde İspanya, İtalya ve İrlanda’nın yer aldığı grupta 3. olarak elendiler. Zaten kendisine birçok teklif gelen tecrübeli hoca, artık kulüp takımı çalıştırmanın zamanının geldiğine de böylece karar verdi. Bu sırada Beşiktaş dahil İngiltere’den ve Rusya’dan teklifler aldı. Tercihini ise geride bıraktığımız sezonun başında Rusya’nın Lokomotiv Moskova ekibinden yana kullandı. İleriye dönük projeleri sebebiyle seçtiği Rusya’da beklediği ortamı ne yazık ki bulamadı.

‘Futbol kadınlardan güzel’

Alınan kötü sonuçların ardından istifası istendi ama kulübün kadın başkanı Olga Smorodskaya, onun yanında oldu. Ancak takım sezonu 43 puanla 9. sırada bitirince, karşılıkla olarak yollar ayrıldı. Hırvat hocayı yakından tanıma fırsatı bulun isimlerden biri olarak, işini çok ciddiye aldığını söyleyebilirim. Hayatını futbola adamış bir isim. Zaten, “Kadınlara büyük saygı duyuyorum ama futbol onlardan daha güzel” demesi de bunun en büyük kanıtı. Türkiye ile oynanan maçlarda, buradaki ortama hayran kalmış bir isim olan Bilic, sonunda istediği yere geldi diyebiliriz. Uzun yıllar Milli Takım çalıştırması, Moskova’daki kulüp deneyiminde onu biraz zorlamış olabilir. Ama geçen 1 sezon, onun için iyi bir tecrübe mutlaka olmuştur.

Oyuncular kadar hareketli

En az sahadaki futbolcu kadar kenarda efor sarfeder. Maç başladığı anda yedek kulübesindeki yerinden kalkar. Bıraksanız, oyuna girecek derecede maça yoğunlaşır. Taktik bilgisi yüksek bir hoca. Hırslı olması, asla kaybetmeyi sevmemesi, Beşiktaş’ın ateşli taraftarlarıyla birebir uyuşuyor. Zaten şimdiden takım hakkında birçok bilgi almıştır. Uzun yıllar İngiltere’de futbol oynayan Bilic, gerçek bir profesyonel ama aynı zamanda bir motivasyon ustası. Kendisini neler beklediğini iyi bilen Hırvat çalıştırıcının, uyum sürecini atlattığı anda Beşiktaş’a büyük başarılar kazandıracağını düşünüyorum. Tabii ki burası Türkiye ve ne zaman, ne olacağını şimdiden söylemek asla mümkün değil!

Bilic’ten kısa kısa...


Ülkesinin Split kentinde doğdu ve 44 yaşında. 4 yıl önce eşinden ayrıldı ve işi dışındaki vaktinin büyük kısmını bu evlilikten olan 2 çocuğuyla geçiriyor.

Sadece sporla ilgilenmiyor. Aynı zamanda tam anlamıyla bir müzik tutkunu. Hatta bu işle de profesyonel olarak ilgileniyor. Newera ve Rawbou adlı müzik gruplarının üyesi.

Yalpalayarak yürüyor. İlk gördüğünüzde ‘engelli’ diye düşünüyorsunuz. Fakat değil... 1998 Dünya Kupası’ndaki sakatlığı sırasında oynamak için maçlara sürekli iğneyle çıkmış ve bu nedenle çok geç ameliyat olmuş. Dolayısıyla yürüme şekli bozulmuş.

Bir yandan teknik direktör, diğer taraftan iyi bir gitarist... Fakat ne okumuş biliyor musunuz? Hukuk... Fakülteyi bitirmiş, ama bu mesleği hiçbir zaman yapmayı düşünmemiş.

Hırvatlar’ın anadili Hırvatça... Fakat Slaven Bilic, ülke genelinde olduğu gibi lisan konusunda da kendisini çok geliştirmiş. İtalyanca, Almanca, İngilizce ve Fransızca’yı akıcı bir şekilde konuşabiliyor.

2008’de UNICEF’in ‘İyi Niyet Elçisi’ oldu ve özellikle yardıma muhtaç çocuklarla ilgili faaliyetlere katılıyor.

Futbolculuk döneminde ülkesiyle 1998 Dünya Kupası’nda 3.’lük ve kulüp kariyerinde de Hajduk Split’le kazandığı 3 kupa bulunuyor. Almanya’da Karlsruher’de oynarken, ülkenin ilk yabancı takım kaptanı unvanını kazandı.

Çağrı Davran

Haberin Devamı
YORUM YAZ