Türk bisiklet tarihini baştan yazan adam: Ahmet Örken
Türk bisikletinin "Altın Çocuğu" Ahmet Örken, bu yıl TUR'a bambaşka bir ünvan ve motivasyonla başladı. Organizasyondan kısa süre önce İsrail'in Pro Continental takımı Cycling Academy'e imza atarak ülke tarihinde bir ilki daha gerçekleştiren 24 yaşındaki sporcu, FANATİK'e oldukça samimi açıklamalarda bulundu.
Konya'nın Çumra ilçesinde başlayan ve Ocak ayından itibaren Mallorca'ya kadar uzanacak kariyer yolculuğunda çocukluğundan, kariyer başlangıcına; transferinden, TUR'daki beklentilerine kadar her konuda konuşan Türk bisikletinin "Altın Çocuğu" Ahmet Örken'in açıklamaları şu şekilde:
*Bisiklet hayatı senin için nasıl başladı?
"Ben Konya'nın Çumra ilçesine bağlı Fethiye köyünde büyüdüm. Daha sonrasında ağabeyimin okulu sebebiyle ilçe merkezine taşındık. Bisiklet sporuyla tanışmam da ilçeye taşındığımı döneme yani 13-14 yaşlarıma denk geliyor. Benim bu döneme kadar bisiklet diye bir branş olduğundan dahi haberim yoktu. Ağabeyimin bisiklet sporcusu bir arkadaşı vardı ve onun teşviğiyle Çatalhöyük Çumra Belediyespor'a adım attım. "
*Devamında gelişimin nasıl ilerledi?
"O dönemki antrenörüm Mustafa Kester, bana her zaman şunu söylerdi, "Bu çalışma azmini sürdürürsen, ileride çok önemli yerlere geleceksin"
"Kendisiyle yaptığımız konuşmalarda hep eski sporcuları anlatır, onların hikayelerinden bahsederdi. Milli takıma gidenler, uluslararası yarışlarda yer alanlar... Bu hikayeleri dinledikçe ben de onlar gibi olmanın hayalini kurardım. Çünkü gerçekten çok zor bir çocukluk geçirdim. Annemle babam ben 3 yaşındayken ayrılmışlar. Annem de; ben, ağabeyim ve ablamı alarak Çumra'daki köye gelmiş. Babamı o dönemden bu yana 1-2 kez gördüm ve halen de kendisiyle görüşmüyorum. Annem tek başına tarlada çalışarak, bakıcılık yaparak bizleri büyütüp bugünlere getirdi. Ciddi anlamda ekmek alacak paramızın bile olmadığı günler yaşadık. İşte bu yüzden, daha küçük yaşlarda bu sporun bana ve aileme sağlayabileceği olanakları öğrendiğimde, bisiklete 4 koldan sarıldım. O yaşlarda senede bir defa Konya'ya inerdim ve o bile benim için çok büyük bir olaydı. Uçakla, başka şehirlere, ülkelere gidebilmenin hayali benim için bambaşka bir seviyeydi. "
"ANNEM BİSİKLETE BİNMEME KARŞIYDI"
"Katıldığım ilk yarışta düşüp yaralanmıştım, bunun üzerine başta annem olmak üzere büyüklerim bisiklete binmeme karşı gelmişti. Çünkü kendimi daha ciddi bir şekilde yaralasam tedavimi bile karşılayamayabilirdik. Durum böyle olunca yaklaşık 3-4 ay annemlerden gizli bir şekilde antrenmanlara gitmek zorunda kaldım. Yarış günü geldiğinde anneme her şeyi anlattım. Ne mutlu ki o gün hiçbir olumsuz tepki vermedi ve kararıma saygı duyarak bundan sonra her şartta beni destekleyeceklerini söyledi. Yarış hayatıma başladığım 2008 yılında tam 12 madalya kazandım. Bunların da birçoğu birincilikti."
"O sezonki performansım, dönemin Torku antrenörü Mehmet Şafakçı Hocam'ın dikkatini çekmiş. Mustafa Ağabey'le gidip beni takıma almak istediğini söylemiş ve benim gelişimim açısından da Torku'ya gitmemin daha iyi olacağını belirtmiş. Mustafa Ağabey bana durumu aktardığında hem çok heyecanlandım hem de biraz endişelendim. Çünkü evimden ayrılıp Konya'daki kulüp tesislerine yerleşmem gerekiyordu. Daha sonrasında Mehmet Hoca ve Mustafa Ağabey eve gelip annemle konuştular onun da onayını aldıktan sonra ilk transferim gerçekleşmiş oldu. "
"10 KİŞİLİK TAKIMLARA KARŞI TEK BAŞIMA YARIŞTIM"
"Torku'ya geçtikten sonra Yıldızlar kategorisinde birçok yarışta yer aldım ve çoğunu da birinci olarak tamamladım. İşin zor yanı diğer takımlar 10'ar kişiyle yarışırken ben tek başımaydım. O dönemde Türkiye ve Balkan Şampiyonluklarım oldu. "
"Bu başarıların üstüne 2010 yılında Bakanlığın yürüttüğü bir projeye dahil oldum. 6 sporcuyla birlikte İsviçre'ye gittik ve UCI Center'ın eğitim bölgesinde yaklaşık bir sene özel eğitimlere tabi tutulduk. Orada aldığım altyapının kariyerimdeki önemini kelimelerle anlatamam. Her hafta sonu yarışlara katılıyorduk. O yaşta bir sporcu için bu inanılmaz bir imkandı. 1 yılın ardından oradaki Amerikalı hocamız görevinden ayrıldı. İspanya Mallorca'ya gitti, biz de onun peşinden devam ettik ve 6 ay da İspanya'da eğitim aldık. Çalışmalarımızı Dünya Şampiyona'sı üzerine yoğunlaştırmıştık ve onun hemen öncesinde katılacağımız Avrupa Şampiyonası da yine bir hazırlık niteliğindeydi. İşte Portekiz'deki o Avrupa Şampiyonası, Türkiye bisikletindeki ilk ve tek Avrupa Şampiyonluğu'nu getirdi. Bir buçuk yıllık çalışmayla, çocukluğundan bu yana veledromda yarışan kişileri geçtim. Ardından da Dünya 5'incisi oldum. "
"Büyükler kategorisine geçtiğimde alışmakta zorlandım"
"İspanya'dan geri dönünce artık Torku'nun büyükler takımındaydım. İlk yıl benim için çok zordu. Bu zamana kadar genelde bireysel yarışıyordum ancak bu seviyede takım çalışmasının önemini kavradım. Takımınız yoksa sizin de olmadığınızı öğrendim. Adaptasyon sürecini atlattıktan sonra ise başarılar gelmeye başladı. Kazanamasak bile podyumda kendime yer bulabiliyordum. "
*Kısa süre önce Israil takımına transfer oldun. Süreci bize biraz anlatabilir misin?
"Bu yıl benim açımdan gerçekten çok iyi geçti. Katıldığımız uluslararası yarışların hemen hemen tamamında podyumda, kürsüde yer aldım. Hırvatistan Turu'nun sprint etabında ilk kez dikkatlerini çekmişim. Daha sonrasında da Azerbaycan'da beraber yarıştık ve orda da son etabı ikinci tamamladıktan sonra artık ufak ufak benimle temas kurmaya başladılar. Bu temaslar yaklaşık 3-4 ay sürdü ve sonunda Kudüs'te transferi resmiyete döktük. Aslında geçtiğimiz yıllarda da yine başka bir pro continental takımdan teklif almıştım, o zaman Torku'yla planlarımız vardı ve kabul etmemiştim. Sonrasında da hep o teklif aklımın bir köşesinde yer etmişti. Artık kıtasal takım seviyesinde yapabileceklerimin hepsini yaptığımı düşünüyorum ve bir üst seviyeye çıkmak için de çok doğru bir zaman. Ayrıca takımımız gelecek yıl Giro'da mücadele edecek. Çocukken tesislerde bu tip büyük yarışları izler ve 'Acaba biz de bir gün bu yarışlarda yer alabilecek miyiz?' diye kendi kendimize konuşurduk. Teklif geldiğinde de o günler aklıma geldi "Ahmet bu senin hayalindi ve hayalini gerçekleştirmek için de bundan daha iyi bir fırsat olamaz" diye düşündüm. Gelecek yıl Pro Continental seviyede yarışacak ilk Türk sporcu olmak beni çok heyecanlandırıyor. "
*Yeni takımında seni neler bekliyor?
"Takımımızın merkezi İspanya Girona'da. Dolayısıyla ben de ilk olarak İspanya'da taşınacağım. Ocak ayında Da takımımla bir araya geleceğim ve yapılacak toplantıda programı öğreneceğim. Kulüp, gelecek yıl Giro'da yarışmaya hazırlandığı için pek çok önemli transfer yaptı ve şu anda da bildiğim kadarıyla 14 farklı ülkeden 28 aktif sporcusu var. Dolayısıyla beni orda çetin bir rekabet bekliyor bekliyor diyebilirim. "
*Zaman zaman gerilebilen siyasi ilişkiler nedeniyle, bir İsrail takımına gitmek hiç kafanda soru işareti oluşturdu mu? Çevrenden bu transfere ilişkin ne gibi tepkiler aldın?
"Transfer gerçekleştikten sonra çevremden aldığım tepkilerin tamamına yakını olumluydu. Benim gelişimim açısından çok önemli olduğunu bildikleri için beni tebrik ettiler ve destekledikler. Sporla iç içe olan insanlar zaten bu tip olaylarla siyasetin, politikanın hiçbir alakası olmadığını bilir. Spor evrensel bir olgudur; insanları, ulusları, barış çerçevesinde bir araya getirmek temel amaçtır. Açıkçası kararı alırken de, kariyerim dışında bir şey düşünmedim. Kulüp yetkililerimizin de imza töreni sırasında belirttiği gibi bu transfer, iki ülkenin ilişkilerinin olumlu anlamda gelişmesine yardımcı olacaktır. "
*Tur'a dönecek olursak, buradan beklentilerin neler?
"Öncelikle buraya çok iyi hazırlandığımızı ve elimizden geleni yaptığımızı belirtmek isiyorum. Organizasyon öncesi, "o kadar da güçlü sporcular" yok denilse de ben öyle olduğun düşünmüyorum. Sam Bennet çok iyi bir sprinter, onun dışında takımında yine en az onun kadar iyi sporcular var. Amacım podyuma çıkmak ancak Bennet gibi iyi bir sporcunun önüne geçebilir miyim onu da zaman gösterecek."
*Geride kalan etaplarda takip edebildiğimiz kadarıyla hep grubun en arkasında konum aldın. Bu elbette bir taktik ancak nedenini bize açıklar mısın?
"Bildiğiniz gibi yarışta 12 profesyonel takım var ve tek milli takım da biziz. Biz milli takım olduğumuz için bizi pek araya almak istemiyorlar. Onların tarafından bakacak olursak, ben de olsam aynısını yapardım. Çünkü bizim ne yapacağımızı tam olarak kestiremiyorlar. Güçlü müyüz, değil miyiz? Bir anda ters bir hamle yapar mıyız? Hep bunları düşünüyorlar.Bir pro Continental takım olsak bize yol açarlar ancak, açıkçası tam olarak tanımadıkları için biraz sıkıntı çekiyoruz. İlk gün özellikle baya bir sıkıntı çektim. Beni ilk 10'da gördükten sonra ise daha rahat yer verdiler. Zaten grubun önünde zaman zaman yer kapmaya dayalı takışmalar, dirsekleşmeler olabiliyor. Bu tip şeylere çok fazla girmek istemediğim için genelde sakin bir şekilde arkada kalmayı tercih ediyorum. Hangi takımın arkası daha müsaitse oradan çıkmaya çalışıyorum, bu da tabi ki benim için biraz zorlayıcı oluyor. Zaten Bora takımının arkasında yer almak imkansız gibi bir şey. Bu nedenle benim başka müsait bir takım bularak kendime alan açmam gerekiyor."
Batuhan Özdemir - Selçuk / İZMİR